Bu hafta gündemde çok yer tutan iki gelişme oldu. Birincisi Erdoğan’ın emeklilere zam yapılmasına bütçe olanaklarının el vermediği yönündeki açıklaması, diğeri ise 2023 yılı büyüme rakamı. Her ikisine de detaylı bakalım.

Erdoğan, emekli aylıklarına seyyanen 7 bin liralık bir artış yapılmasının mümkün olmadığını çünkü bunun bütçe üzerine 1,4 trilyon liralık bir yük getireceğini söyledi. Böyle bir artışı ancak “Askeriyle, polisiyle, eğitimcisiyle, sağlıkçısıyla velhasıl tüm memuru ve işçisiyle devletin çalışanlarının yarısından fazlasına maaşlarını vermesek o zaman belki bu ilave gideri karşılayabiliriz” dedi. Bu açıklama bile başlı başına sorunlu. Erdoğan’ın ne yapmak istediği gayet açık. Emekli aylıklarına zam yapılması talebine kamu çalışanlarının karşı çıkmalarını istediği ortada. Böyle yaparak çalışan ve emekli kesimleri ayrıştırmaya çalışıyor.

Öncelikle şunu ifade etmek gerekir ki emekli aylıklarına bir artış yapılmasının net maliyeti Erdoğan’ın telaffuz ettiği seviyede, 1,4 trilyon, olmayacaktır. Çünkü emekliler ellerine geçen parayı tasarruf etmeyecek, altın ya da döviz almayacak, dönüp harcayacak. Harcama yapıldığı zaman da KDV, ÖTV vs. bilumum vergiler ödemek durumunda kalacak. Yapılacak ödemenin önemli bir kısmı vergi geliri olarak zaten tekrar Hazine’nin kasasına dönecek. Dolayısıyla net maliyetin ifade edilen düzeyin oldukça altında olacağı açık.

Tüm emeklilere seyyanen zamdan vazgeçelim, gelin en azından enflasyonun altında artış yaptığınız en düşük emekli aylığına bir 3 bin lira ilave yapsak? Bunun yıllık maliyeti 250 milyar civarında olur. Bunun için de mi bir “olanak” yok?

Demem o ki; esas olan niyet, niyet olmayınca bahane üretmek kolay.

BÜYÜDÜK

Dün, TÜİK 2023 yılı büyüme verilerini açıkladı: yılın tamamında yüzde 4,5 oranında büyümüşüz. Sadece manşet veriye bakarsak hiç de fena olmayan bir büyüme sağlandığı söylenebilir. Ama büyümenin nereden kaynaklandığını, iktisadi faaliyet kollarında yaşanan büyümelere bakarak daha net olarak görüyoruz. Resmi verileri 2023 yılında tarım sektöründe binde 2’lik bir küçülmenin olduğunu söylüyor. Manşet veri ile ne kadar uyumsuz değil mi? Demek ki çiftçiler büyümeden hiçbir şey almamışlar, hatta kayba uğramışlar. Peki ya sanayi? Orada da işler pek parlak değil. Sanayi sektörü 2023 yılının tamamında bir önceki yıla göre sadece binde 8 oranında büyümüş. Siz bunu yerinde saymış diye okuyun. Tarım sektörü küçülmüş, sanayi yerinde saymış. Peki, kim büyümüş? En yüksek büyüme oranları finans ve inşaat sektörlerinde. Depremin yaşandığı, yüzbinlerce konutun yıkıldığı bir yılda inşaat sektörünün büyümesi anlaşılabilir, ancak bununla övünülemez.

PAYINIZA PEK BİR ŞEY DÜŞMEDİ

Büyüme verisi milli gelirin 1,1 trilyon dolara, kişi başına düşen milli gelirin ise 13 bin 110 dolara çıktığını söylüyor. Bu verilere bakarak ülkenin zenginleştiğini söylüyorlar. Ancak, bu “zenginleşmeden” sizin payınıza pek bir şey düşmediğini görmezden gelmenizi istiyorlar.

2023 yılı ortalama dolar kuru 23,7 lira seviyesinde gerçekleşti. Bu kuru esas aldığımızda kişi başına düşen milli gelir 2023 yılında yuvarlak hesap, 310 bin lira eder. Mesela çalışan nüfusun yaklaşık yarısını oluşturan asgari ücretliler ne kadar maaş geliri elde etti? 119 bin lira! Kişi başına düştüğü söylenen 310 bin liranın 191 bin lira altında bir rakam. Kabaca ortalama gelirin sadece yüzde 38’i kadar bir gelir elde etmişler.

Emekliler açısından durum daha da vahim. En düşük olarak adlandırılan emekli aylığı alanların eline 2023 yılında sadece 82 bin lira geçti. Kişi başına düştüğü söylenen milli gelirden 228 bin lira daha düşük.

Demem o ki, övündükleri büyüme rakamı sizin için zenginlik ya da refah üretmedi. Ama birilerinin daha fazla zenginleştirdiği kesin.

Emekliye para yok, çalışan gelirden hak ettiğini alamıyor ama zengin daha fazla zenginleşiyor. Adil bir gelir dağılımı yok. Bunun değişmesi lazım.