Bir Neil  Simon vardı

Marvin Neil Simon Amerikalı bir oyun yazarıydı. Aynı zamanda senarist ve yazar. 30’dan fazla oyun ve neredeyse bir o kadar senaryo yazdı. Bunların çoğu, kendi oyunlarının uyarlamalarıydı. Tiyatroya gitme alışkanlığınız varsa, komedi de seviyorsanız, daha iyisini biraz zor bulurdunuz. Biz burada, İstanbul’da sahnelenen Neil Simon oyunları ve hakikaten iyi komediler olan filmleriyle yetinmek durumunda kalmıştık.

Bir önceki yüzyılın ikinci yarısından başlayarak insan ömrü uzarken, zamanın kendisinde de bir hızlanma görüldü sanki. Bunun doğal bir ortak sonucu olarak, öldüğünü duyduğumuzda, “Aa! O yaşıyor muydu?”dediğimiz insanların sayısı da arttı. İnsan sahiden utanıyor. Sanki o insanın yaşanan yıllarını hesaba katmamışsın, boşa yaşamasına bizzat sen neden olmuşsun gibi.

Yirminci yüzyılın ikinci yarısının en başarılı oyun yazarlarından Neil Simon, 26 Ağustos Pazar günü 91 yaşında zatürre komplikasyonundan New York’ta öldü. Uzun yaşamıştı, iyi yaşamıştı, ödül ve övgüye doymuştu, Broadway’in kralıydı.

Tiyatroları ağzına kadar doldurmuştu. Kırk yılda Broadway’da açılan 30 oyun ya da müzikalde onun imzası vardı. 1991’de “Lost in Yonkers” ile Pulitzer Ödülü’nü aldı. Dört Tony Ödülü, Yazarlar Birliği’nin dört ödülü ile Amerikan Komedi Ödülleri’nin Yaşam Boyu Başarı ödülünü aldı. 1983’te Broadway’deki Alvin Tiyatrosu’na Neil Simon Tiyatrosu adı verildi.

Ama yirminci yüzyılın başarıları, yirminci yüzyılda kalmıştı. Fiyaskoya alışkın olmayan Simon, ilk defa 2009’da anlayamadığı bir şekilde izleyicileri tarafından terk edildi. 2009 sonbaharında “Brighton Beach Memoirs”ın yeniden sahneye konmuş hali merakla bekleniyordu. Oyun çabucak kaldırılınca, yazar şaşkınlığını ve üzüntüsünü dile getirdi. Bu sevilen oyunun, aynı üçlemenin bir başka oyunu, “Broadway Bound”la değişimli olarak seyirci karşısına çıkması bekleniyordu. Ama hem iyi, hem kötü eleştiriler aldı ve bir haftada sahneden kalktı. Simon, “Söyleyecek söz bulamıyorum,” demişti. “Bunca yılın ardından hâlâ Broadway’in nasıl işlediğini çözemedim. Kültürümüzün de.”

Bunca zaman Broadway’in hâkimi olmuş birinin ağzına yakışmıyor doğrusu.

Ancak Neil Simon daima, gişeden çok eleştirmenlere oynardı. On yedi kere aday olduğu Tony’yi üç kere almıştı. “The Odd Couple / Tuhaf Çift”in oyun yazarı olarak ilk ödüle kavuştu. O sıralar en iyi oyun ve oyun yazarına ayrı ayrı ödül veriliyordu. En iyi oyun ödülü ise Jason Miller ‘ın, yalnızca filmini izleyebildiğimiz “That Championship Season”ına gitti. Simon ise En İyi Oyun ödülünü “Biloxi Blues” ve “Lost in Yonkers”la aldı.

1991’de New York Times’a, “Halkın bana ne gözle baktığını biliyorum,” demişti. “İnsanlar yanıma gelip onlara iyi vakit geçirttiğim için teşekkür ediyorlar. Ama bu başarılar beni küçük de düşürüyor sanki. Eleştirel açıdan, bu kadar çok sayıda başarılı oyun yazarsan, çok iyi olamazlarmış gibi görünüyor. “The Goodbye Girl”, “Barefoot in the Park”, “The Odd Couple/Tuhaf Çift”, “Sweet Charity” ve “The Star-Spangled Girl”yazarının ağzına pek yakışmayan sözler. “Barefoot in the Park”ın başrol oyuncularından Robert Redford ise bir keresinde, “Kimine göre, Simon, Shakespeare’den bu yana en iyi oyun yazarı,” demişti. Ancak, gene Simon’a göre, hayatınızı hiç acı çekmeden yaşarsanız, büyük ihtimalle henüz doğmamışsınızdır. Onun için önemli olan kendinin efendisi olmak, bir odada 6-7, bazen 10 saat kendi yarattığınız karakterlerle oturmak cennette yaşamak demekti. Bir seferinde de, dayanamayıp eklemişti. “Cennet değilse bile, hiç değilse cehennemden kaçış.” Oyunlarınızın hepsini göremedik Mr. Simon ama filmler için çok teşekkür ederiz.