Türkiye’nin şehir tarihinde iskân ve sürgün, ortak bir deneyimdir. Cumhuriyetin ilk yıllarından itibaren bazı şehirler hem iskân edilen gruplar, hem de politik nedenlerle cezalandırılan bireyler için zorunlu ikamet yerleri olarak öne çıkmışlardır. Konya bunların başında gelir. Muhafazakâr ve milli tahayyüldeki yeri kadar 19’uncu yüzyıl ortalarında yüzölçümü olarak Osmanlı devletinin en büyük vilayeti olması da bunda etkilidir.

19-20’nci yüzyıllarda Konya, kimliksel, iktisadi ve “güvenlik”e dair nedenlerle tam bir iskân sahasıydı. Biraz öncesinden başlayıp bu yüzyıllara yayılmış olarak Van, Bitlis, Ağrı, Muş, Urfa bölgelerinden Kürt aşiretlerine mensup topluluklar Orta Anadolu’ya ama özellikle Konya’ya yerleştirilmişlerdi. 1927 yılı nüfus sayımına göre Orta Anadolu kentlerinde anadili Kürtçe olanların sayısı 120 bin 681 idi ve bunun 21 bin 396’sı Konya’daydı. Aynı şekilde Konya; Kafkasya göçmenleri için de bir toplanma mekânına dönüşmüştü. Çerkesler, Abazalar, Gürcüler, Svanlar, Çeçen İnguşlar, Dağıstanlılar, Ossetler, Kumuklar, Tatlar, Karaçay-Balkarlar ve Nogaylar 20’nci yüzyıl ortalarında artık şehrin yerleşik gruplarıydı. Keza Balkan göçmenleri olan Arnavutlar, Pomaklar, Boşnaklar da 20’nci yüzyıl boyunca Konya’nın değişik ilçelerine iskân edilmişlerdi. Konya bütün bu grupları Müslüman muhafazakârlık ortak kimliğinde birleştirmiş görünüyordu. Çok partili hayatla birlikte hemen her seçimin ‘muhafazakârların zaferi’ ile bitmesi de bundandı.

***

Şehrin muhafazakâr sosyolojik manzarasının örttüğü bir özelliği de, kitlesel iskânların yanı sıra politik nedenlerle sürgün edilenlerin mekânı olmasıydı. Yeni rejimin ilk yıllarda başlayan sürgün uygulamaları, on yıllar içinde bir rutine dönüşmüştü. Ahmet Uçar’ın yazdığına göre Hıfzı Veldet Velidedeoğlu, 1920’de Ankara Lisesinde öğrenciyken Konya’ya sürgün edilmişti. Aynı yıl bir asker olan Mehmed Asaf, Adapazarı’ndan Konya’nın Eğridir Gölü Can Adasına sürgüne edilmişti. Ada’da sekizi Müslüman yirmi kadar sürgün vardı. Yine bir asker olan Ali İhsan Sabis, İsmet İnönü ile anlaşmazlıkları sonucunda, 1922’de Konya’ya sürgüne gönderilmişti.

Konya sürgünleri içinde Kürtler de vardı. 1920’li yılların ortalarında Said-i Nursi dâhil 300 kadar sürgün Konya’nın küçük bir kasabası olan Burdur’a gönderilmişti. 1925’de Kürt aşiretlerinden bir grup Konya Kulu’ya gönderilmişti. 1927’de Siirt’in Fersef köyünden Şeyh Muhammed Kazım Aydın, babası ve amcaları da Konya’ya sürgüne gönderilmişlerdi. Keza 1938 Dersim katliamından sonra yüzlerce aile Konya köylerinde zorunlu iskâna tabi tutulmuşlardı. Vaktiyle Dersimlilerin fiziken tasfiyesini önerenlerden farklı olarak sürgün edilmelerini savunan Cemal Bardakçı, o sürgün günlerinde Konya valisiydi.

1940’lı yıllarda Konya’ya sürgün uygulamaları devam edecekti. Mesela muhalif düşünceleri nedeniyle Kemal Sülker İstanbul’dan Konya’ya gönderilmişti. Yine köşe yazarı olan Vala Nureddin 1941’de “Refah Şilebi Hadisesi”ne dair eleştirel bir yazısı nedeniyle Konya’ya sürgüne edilmişti. A. Kadir Meriçboylu da Nazım’ın davasının görüldüğü 1944’de Konya sürgünüydü. 

***

Demokrat Parti döneminde TKP yargılamalarından ceza alan parti üyelerinden Fadıl Barkan, Sabahattin Dikmen, Ulvi Uraz, Selçuk Uraz, Ruhi su, Mehmet Üstüner, Vecdi Özgüner ve Mustafa Kolkır’ın iki yıl Konya’da sürgünde kalmaları ‘uygun görülmüştü’. Bunun ardından aralarında Vedat Türkali’nin de bulunduğu yedi kişi daha Konya’ya sürgüne gönderileceklerdi. Yılmaz Güney de 1962’de Paşakapısı Cezaevinden tahliye olunca Konya’ya sürgün edilmişti.  

Konya’ya sürgün uygulamaları askeri darbeler döneminde yoğunlaşmak üzere devam edecekti. Zira Türkiye politik nedenlerle hapiste tuttuğu kişiler, tahliye olduktan sonra birkaç ay bir şehre sürgüne gönderiyordu. 

Özetle erken Cumhuriyet belgelerinde yer alan ifadeyle ‘halis Türk yurdu’, sonraki dönemlerin ‘muhafazakâr şehri’ Konya, siyasal iktidarlar tarafından sürgün/iskân politikalarının tercih edilen mekânı olmuştu. Ama bu durum Konya’nın sosyolojik fotoğrafının görünmez yüzü olarak kaldı. Bugün Konya’nın kent tarihi ve belleğinde bu tarihsel tecrübeden söz eden neredeyse hiçbir imge, simge ve iz yoktur. Türkiye’nin diğer belleksiz şehirlerinin bir örneği olarak.