Takma adını mavi bir Alman keçe kaleminden alan, soyadı “nakit” anlamına gelen Blixa Bargeld (vaktiyle, televizyonlara paralarını ütülerken poz verirmiş), İstanbul’a bir kez daha şeref verdi. Daha önce onu Borusan Müzik Evi’nde verdiği konserde Carsten Nicolai (Alva Noto) ile birlikte izlemiştik. Ne yazık ki bir sonraki gelişi topal dönemime rastladı, gidemedim. Bizim gittiğimiz konserde herkesi hışmından esirgemişti, ama bu sefer sahnenin hemen yan arkasındaki teknik eleman ona sesi bir türlü beğendiremedi. Talimat aldı, azar işitti. Hatta Blixa bir seferinde “Sen Yes’ten başka İngilizce kelime bilmez misin?” bile dedi. Boyuna da bizden özür diliyordu. Haklı mıydı, sesi mi istediği gibi çıkmıyordu, bilemiyoruz. Gene de birkaç kez o meşhur çığlıkları duyar gibi olduk.

Teho Teardo ve Blixa Bargeld konseri, Zorlu PSM Stüdyo’daydı. PSM’nin önüne geldiğimde kalabalık beni şaşırttı. Meğer ana salonda da Üç Kuruşluk Opera’nın galası varmış. Neyse ki, ertesi akşam yakalamak mümkündü. Pazar akşamı da Joshua Bell’ciler Zorlu’yu basmış, Tiyatro Festivali’nin “Hate Radio”sunu görmeye gelenler azınlıkta kalmıştı. Bell’i severim ama “Metrodaki Kemancı” ünvanına tahammül edemiyorum. Sanatçıyı bir tek bu ünvanla tanıyanlar ile metroda çalarken tanımayanları aynı kefeye koymak gerek.

Blixa’ya gelince, bir süredir Paolo Sorrentino ve Gabriele Salvatores filmlerine müzik yapmış, Ennio Morricone ve David Di Donatello ödüllü İtalyan müzisyen Teho Teardo ile çalışıyor. İlk kez tiyatro sayesinde buluşmuşlar, bir film müziğine bir şarkıyla katkıda bulunmuşlar. Bu beklenmeyen, sürpriz beraberliği hâlâ sürdürüyorlar. İlk albümleri “Still Smiling”den üç yıl sonra ikinci albümleri “Nerissimo”yu kaydettiler. İkisi de başarılı oldu. Bir de, Teardo sanki Blixa’nın olumsuz elektriğini alıyor gibi. Bitmek bilmez teknik eleman haşlama seanslarının birinin sonunda Blixa ona sarıldı, başını yaslayıp negatif elektriğini Teho üzerinden toprağa verdi.

Bilmem Blixa Bargeld’in adını daha önce duymuş muydunuz? Einstürzende Neubauten’in yaratıcısı, endüstriyel müzik öncüsü, Nick Cave and The Bad Seeds’in ikinci adamı, “ses sanatçısı” ve aktördür kendisi. “Soğuk yıldızlarız biz – parladığımızı görebilirsiniz – bizden sonra hiçlik” diyorlardı ilk albümlerinde. Küskün bir güzelliğin de huysuz sahibiydi. Onu ilk kez 1982’de, bir Lahey otelinde TV’deki Einstürzende Neubauten konseri kaydından izlemiş Nick Cave’e göre, “Dünyanın en güzel adamı. Tek parça siyah bir streç giysi ve siyah kauçuk pantolon, ayağında siyah kauçuk çizmelerle orada duruyordu. Boynuna tamamen canına okunmuş bir gitar asılıydı.” Huzurunuzda Blixa Bargeld. Şimdi biraz şişmanlamış, eh, elbet yaşlanmış ama gene güzel, gene huysuz, gene baştan başa efsane. Sahneye çıktığı anda itiraf edeyim ki Einstürzende Neubauten dönemindeki heyecanı duydum.

Doğduğu şehir Berlin’in değişimlerini, bu değişimlerin mutsuzluğunu eksiksiz yaşayan Blixa Bargeld (Hans Christian Emmerich), Endüstriyel Müzik hayranları için neredeyse ilah mertebesindeydi. Nick Cave’in The Bad Seeds’iyle de dünyayı dolaşmıştır. Esin kaynağı Antonin Artaud’ydu, amfetaminlerin de bir rolü olduğu söylenir. Grubuyla metal vurma çalgılar, gitarlar ve müzik âleti olmayan âletlerle sahneye çıkıp acayip performanslar sunar, bu arada konser verdikleri mekânları da darmaduman ederlerdi. Grup 1984’te, Çağdaş Sanat Kurumu’nda Ses ve Makineler için Konçerto’nun icrası sırasında zemini delip geçmiş, sonunda bir isyana yol açarak birinci sayfa haberi olmuştu.

Blixa, aynı zamanda Die Genialen Dilettanten adlı (iyi huylu sanat heveskârları gibisinden) bir sanat hareketinin de yaratıcısıydı. Özellikle tıslayan çığlığıyla tanınırdı. Çığlık eskisi gibi olmasa da, hiç fena değil. The Bad Seeds’e gelince, 1984 ile 2003 arasında, yirmi uzun sene gitarist ve arka vokalist olarak grupta çalışmıştı. “The Carny” ile “The Weeping Song”u hatırlıyor musunuz? Nick Cave ile birlikte solistliğini yaptığı parçalardan sadece iki tanesi.

Zorlu’dan bir efsane gelip geçti. Biz de “Üç Kuruşluk Opera” seyircileri arasından tilki gibi sinsice geçip onu izledik. Ebediyyen Blixa!