Google Play Store
App Store

Türkiye ekonomisinin genel durumuna ilişkin en önemli göstergelerden birisi olan büyüme verileri bu hafta TÜİK tarafından yayımlandı. Buna göre, ekonomimiz 2022 yılı üçüncü çeyreğinde bir önceki yılın aynı dönemine göre yüzde 3,9 oranında büyümüş. Veriye bakmayı burada bırakırsanız hiç de fena sayılmayacak bir büyümeye sahip olduğumuzu düşünebilirsiniz. Ama detaya bakınca gidişatın pek de parlak olmadığı açık bir şekilde görülüyor. İlk iki çeyrekte yüzde 7,5 ve 7,7’lik büyümeden sonra üçüncü çeyrekte ki yüzde 3,9’luk veri ekonomik büyümede yavaşlamanın yaşandığının bir işaretidir. Bir önceki çeyreğe göre büyüme verisi bu yavaşlamanın çok belirgin hale geldiğini gösteriyor. Mevsim ve takvim etkisinden arındırılmış zincirlenmiş hacim endeksine göre Türkiye ekonomisi, bu yılın üçüncü çeyreğinde bir önceki dönem göre yüzde 0,1 oranında küçülmüş. Büyük olasılıkla dördüncü çeyrekte bu durum artarak devam edecektir. Dün İstanbul Sanayi Odası tarafından açıklanan İmalat Sanayi Satınalma Yöneticileri Endeksi (PMI) verisinin düşmeye devam ederek 45,7 düzeyine geldiği duyuruldu. Bu durum ilk defa karşımıza çıkmıyor. PMI endeksi dokuz aydır düzenli olarak düşüyor. Büyüme verisinin detayında bu durum neye yol açtığı da açık. Sanayi sektörü üçüncü çeyrekte yıllık bazda binde 3 büyümüş olmasına rağmen, bir önceki dönem ile karşılaştırıldığında yüzde 4,7’lik bir küçülmenin yaşandığı ortaya çıkıyor.

Tarım sektöründe de durum pek farklı değil; büyüme yüzde 1,1. Asıl ciddi sorun inşaat sektöründe yaşanıyor: yüzde 14,1 oranında küçülmüş. Tarım, sanayi ve inşaatı reel sektör başlığı altında toplayacak olursa; burada ciddi bir sorun olduğu görülüyor.

***

Peki nasıl büyüdük? Hizmet sektöründe göreceli olarak bir büyüme var. Ama asıl finans sektörü büyümüş! Finans ve sigortacılık başlığı altında açıklanan bu veri yıllık bazda yüzde 21,6 oranında bir büyümeye gerçekleşmiş. Olsun büyüme büyümedir.

Harcamalar açısından baktığımızda ekonomik büyümenin lokomotifinin ne olduğunu daha net görebiliyoruz: vatandaşın para harcaması. Hanehalklarının tüketimi %19,9 oranında artmış. Bu bize gösteriyor ki eline para geçen hemen harcamış. Haksız da sayılmazlar. Enflasyonun yüzde 85 seviyesinde olduğu bir dönemde parayı elde tutmanın bir anlamı var mı? Diyelim vatandaş parasını harcamadı, götürüp bankaya yatırdı. Ne kazanacak? Yüzde 15-20. Enflasyon 85 olduğuna göre, vade sonunda eline geçecek faiz dâhil toplam paranın satınalma gücü reel olarak düşmüş olacak. E, durum bu olunca vatandaş parasını harcıyor.

Büyüme verilerinde dikkat çeken bir başka sorun kaynağı ise sabit sermaye oluşumu: yüzde 1,3 oranında azalmış. Bu ne anlama geliyor? Üretim araçlarına yapılan yatırımın düştüğünü gösteriyor. Üretim araçlarına yatırım yapmazsanız gelecek dönemlerde üretim miktarınızı nasıl artıracaksınız?

Şimdiye kadar okuduklarınızdan görebileceğiniz gibi büyüme verileri ekonomide bir yavaşlamaya işaret ediyor. Dördüncü çeyrek verileri açıklandığında 2022 yılı büyümesi yüzde 4-5 aralığında gelse bile 2023 yılında işler daha sarpa saracak gibi görünüyor.

“İhracat artacak, ekonomimiz büyüyecek” diye çıktıkları yolda geldikleri yer, artan talep ve rekor düzeyde dış ticaret açığı.

Bu durumu iktidar da görüyordur. Bu nedenle büyümeyi “teşvik etmek” için ne yapacaklarını tahmin edebiliyoruz: kredi kanallarını açıp, vatandaşın daha fazla harcama yapmasını sağlamak. Bunun sinyallerini görüyoruz. Mesela, konut kredi faizlerini düşürmek için çalışma yapıldığı söyleniyor. Bunun inşaat sektörüne etki etmesi amaçlanıyor. Ancak beklenen sonucu verir mi derseniz, pek iyimser değilim. Zaten konut fiyatlarının aşırı derece arttığı bir dönemde kredi faizlerinin düşürülmesi insanların ev sahibi olmasına imkân yaratmaz, aksine konut fiyatlarını biraz daha artırarak konut sahibi olmayı imkânsız hale getirir.

***

Neyse canım çok da dert etmeyin. Ev alamasanız bile başka şeylere harcama yaparsınız. Harcama yapacak paranız mı yok? Kredi kullanarak harcayın. Elinizi tutan mı var?

Peki, öyle ya da böyle, büyümüş olmanın size bir faydası olmuş mu? Eğer patron değilseniz, olmamış.

Ücretli kesimin milli gelirden aldığı pay yılın üçüncü çeyreğinde, yıllık bazda azalarak yüzde 29,5’ten 26,3’e gerilemiş. Çalışanların aldığı pay düşerken, şirketler kesimin aldığı pay ise artarak yüzde 54,8’e ulaşmış. Bu da bize bir kez daha gösteriyor ki, iktidarın ekonomi politikası gelir dağılımını düzenli olarak bozan, çalışanları yoksullaştıran bir sonuç ortaya çıkarıyor

ENFLASYON

Pazartesi günü TÜİK Kasım ayı enflasyon verilerini açıklayacak. Dün açıklanan İstanbul Ticaret Odası (İTO) Geçinme Endeksi verileri bize bir ipucu veriyor. Fiyatlar Kasım ayında aylık yüzde 3,1, yıllık bazda ise yüzde 105,55 oranında artmış. İstanbullular için 2022 yılı başından beri gerçekleşen enflasyon yüzde 87,7 olmuş.

TÜİK verilerinin İTO verilerinin altında kaldığını uzun zamandır izliyoruz. Pazartesi veriler açıklandığında da benzer bir durum sürpriz olmayacaktır. Eğer böyle olursa TÜİK’in yıllık TÜFE verisindeki artışın durduğunu göreceğiz. Geçen yıl Kasım ayında aylık enflasyon yüzde 3,51 idi. Eğer bunun altında bir veri açıklanırsa yıllık enflasyonda baz etkisini şimdiden görmüş olacağız. Ve size diyecekler ki “bakın faizleri indirmeye devam ettik ama bu, enflasyon artışına yol açmadı.”

Onlar bunu dese de siz gerçeğin ne olduğunu biliyorsunuz, değil mi?