Çapsızlığım pusu kurmuş beklemekte
En sevdiğim yasak çimlere basmak.
Yıllarca okulda, parkta, orada burada sürekli “Çümlere basmak” yasaktı… Yıllar ilerledikçe yasaklar da ilerledi haliyle. Günümüzde geldiğimiz son noktada neredeyse “Düşünmeye yeltenme” bile yasaklanacak bir duruma gelmiş durumda.
Hani hep “Orwell, Orwell” diye ağlarlar ya. Orvel’in ayağını yıkarım ben şu noktada… Mesela Amerikan yapımı distopya filmlerine filan dikkatli bakın. Mesela çok kötü bir uygulama, insanlık dışı davranış gösterecekler, onda bile yapımcının, senaristin aklına böyle bir şey gelmiyor. İnsanlar yine efendi gibi distopyalarını yaşıyorlar.
Haliyle akla ve mantığa değil de sinire, öfkeye ve egoya dayalı bir tersine medeniyet içinde olduğumuz için artık bizim de yaşanılan şeylerin tuhaflığını anlamamız zorlaşıyor. Mesela uzun süredir Türkiye’ye Vikipedya “Yasak”. Hem de Vikipedya yöneticileri “Türkiye’nin rahatsız olduğu metinleri de çıkardık, neden hala açmıyorlar bizi anlayamıyoruz?” diyorlar. Ya ev Vikipedi, sen kimsin? Sen mevzuyu anlamamışsın. Bizim derdimiz birkaç başlık değil. Bizim derdimiz bilgi. Bizim derdimiz gerçeklerle. Bizim derdimiz gerçekleri yeniden yaratmak.
Bak haftaya bu sayfalarda Lozan’ı çökerteceğim mesela. Yeni bir tarih yazacağız hep birlikte. Tabii o zamana kadar okuma yazması kalmış insanımız kalırsa. Demet Akalın’ın Instagram postları gibi yazacağız yeni tarihimizi. Yazım hatası var, anlaşılmıyor, muallak ifadeler varmış… Salllaaaaa. Geçeceksin bunları. Bak ben sana ne diyorum, sen bana ne diyorsun?
Twitter’da en çok kullanıcı yasaklayan memleket olmanın haklı gururuyla yaşıyorum her günü. Twitter gibi bir dünya devini dizlerine çöktürdüm, selfi çektirdim bir de. Şimdilerde mesela kavramlar da yasak. Çünkü neden olmasın?
Ya ABD merkezli araştırma kuruluşu zavallı Freedom House bizi artık “Özgür olmayan” ülke kategorisine almış… Ya sen her istediğini diyebiliyor musun Amariga’da? (Baktım diyorlarmış, ama çok yakında onlara bakmamızı da yasaklarız, bu iş çözülür)…
Bak senin özgürlüğün benim özgürlüğümün başladığı yerde biter tamam mı? Ben kim miyim? Ben hepinizin üzerinde birisiyim. Yanlış anlama kutsal bir durumum yok, sadece elimde güç var. Yani şöyle diyeyim, bu memlekette ben ne dersem o olur? Ha benden sonra ne olacak, bana ne? Bana ne arkadaş! Ben olayıma bakarım. Ha diyeceksiniz ki, dereler mereler kalmadı. Mercimek alırken bile poşetin üzerinde “Kanada Malı” yazıyorsa bu hepimizin başarısı. Mercimeğimizi, buğdayımızı kendimiz yetiştireceğiz de ne olacak? Neyse ne, parası neyse veririz.
Kanser hastası kız geldi yanıma, eline para tutuşturdum. “Çok para var oldu, düşürme” dedim… Sonra kız ölmüş. Bana da o kadar “Ben dilenci değilim, görüyorum ki çaresizliği hiç tatmamışsınız hayatta” dediydi tevekkeli değil. E doğruya doğru, buralarda bizim borumuz ötüyor. Hem de çok kötü bir ses çıkararak ötüyor. Gece geç saatte de öttürüyorum. Kimse hiçbir şey diyemiyor. Sabahı da erkene aldım. Artık karanlık sabahlar bizi bekliyor sayemde.
Açlıktan, işsizlikten kendini ateşe verenleri görmek, onları düşünmek de yasak. Temiz iş. Görmezsek, duymazsak yok sayılıyor her şey çünkü.
Ha bu arada yasağı da yasaklayacak kadar ileriye gideceğiz. Çapımız çapsızlığımızdan belli. Yaptıklarımız yapacaklarımızın güvencesi.