AKP ekonomik, siyasi, sosyal ve kültürel alanlarda olduğu gibi, eğitim alanını da, kendi ideolojisine ve siyasal İslamcılığa göre şekillendiriyor.

İktidarın yanlış ekonomik politikalarıyla, halka zulmü reva gören ekonomik krizle artan zam furyası, alım gücünün giderek yok olması, toplumsallaşan yoksulluk ve fakirleşme her kesimi kuşatıyor.

Halkın cebine, emeğine ve ekonomik haklarına göz diken iktidar, onun vicdanına da hükmetmeyi ihmal etmiyor. Toplumun itiraz etmemesi ve hak talebinden bulunmaması, şükür ve biat etmesini aşılamak için siyaseti ve eğitimi dinselleştiriyorlar. Gericiliğin toplumsallaşmasını örgütlüyorlar. Bunu da çocuklardan başlatıyorlar.

Özellikle eğitim alanında devreye sokulmuş dinselleştirme ve gericileştirme projelerinin hızı ve sayısı tam da bu nedenle her gün daha da artıyor. “Çevreme Duyarlıyım, Değerlerime Sahip Çıkıyorum” başlığı altında dayatılan ÇEDES projesi de böyledir. Mezhepçi dinselleştirme faaliyetleri ‘Değerler Eğitimi’ kisvesi altında sunuluyor ve okul öncesinden başlayarak 12. sınıfları kapsıyor.

ÇEDES Laikliğe ve Evrensel Değerlere Aykırı

Çok kültürlü, çok inançlı ve çok dilli öğrencilere, okulda ve okul dışı mekanlarda tekçi ve mezhepçi değerler dayatılıyor. Biat ve şükür pedagojisi ile dindar ve kindar nesil istiyorlar. Bunu da bir yandan “evrensel değerlere” diğer yandan “çocuk haklarına” ve “laikliğe” karşı durarak sürdürüyorlar.

Siyasal İslamcı bir proje olarak ÇEDES, farklılıkların asimilasyonu, dinselleştirilmesi, tektipleştirilmesi ve kendi dinci nesillerini yetiştirmekten başkaca “değer” taşımıyor.  İmamları camiden okula taşımak, müfredatları uhrevileştirmek ve okulları camileştirmekle uğraşıyorlar. Eleştirel akla, laikliğe ve bilimsel eğitime dinci barikat örüyorlar.

Din üzerinden iktidarlarına ve yanlış politikalarına karşı şükürcü toplum ve biat üretmek istiyorlar. Tam da bu nedenle AKP hükümeti, yıllardır adım adım kamu eğitimi sistemini kökten dinci bir anlayışla yeniden şekillendiriyor.

Evrensel değerlere dayanan laik, demokratik ve bilimsel bir eğitim sistemi yerine, İslamcı nesiller yetiştirmek amacıyla dinci/mezhepçi bir hegemonya kurmaktan geri adım atmıyorlar.

ÇEDES Projesi sadece farklı kimliklere ve farklı olan herkese değil, farklılık kavramının kendisine de meydan okuyor. Mezhepçi saikle imamlara, vaizlere ve tarikatlara yüklenen uhrevi misyonla evrensel değerlerin yerine mezhepçi değerler ikame ediliyor. Hukuk devletinin kuruluş amacına ve laikliğe kökten karşı bir meydan okumaya da devam ediyor.  

Herhangi bir pedagojik formasyonu da bulunmayan bu dincilik misyonerleri, henüz öğrenme çağındaki çocuklara, Sünni mezhebinin kurallarını dikte edecekler. Çocuklara zerrece katkısı değil, telafisi güç zararı dokunacak. Hedeflenen şey nettir; mezhepçiliğin örgütlenmesi!

İşte bu nedenle devletin elindeki dincilik ve aktörleri ele ele veriyor. Kutsal ve ideolojik hedefleri doğrultusunda, Diyanet İşleri Başkanlığı eğitimde belirleyici rol üstleniyor. Milli Eğitim Bakanlığı ve Gençlik ve Spor Bakanlığı ile eğitimde işbirliği protokolü imzalayarak, ÇEDES projesinin Türkiye çapında yaygınlaştırılmasına öncülük yapıyor. Sadece bununla da kalmıyor; İslamcı cemaat ve tarikat mensuplarının eğitimde “eğitici” olarak yer almasına imkan yaratılıyor.  Henüz şimdiden İzmir’deki 842 okula Sünni imam, müezzin, vaiz, din hizmetleri uzmanı ve kuran kursu öğreticisi atandı.

ÇEDES protokolüne göre; imamlar ve vaizler öğrencilere “Dini Değerler Eğitimi” verecek      

· Diyanet İşleri Başkanlığı ve İslamcı cemaatler, öğrenciler için okul içinde ve dışında ise camilerde etkinlikler düzenleyerek dini telkinlerde bulunacak.

· Okullarda ‘Değerler Kulübü’ adı altında mezhepçi yapılar kurulacak ve bu yapılar, Diyanet Gençlik Merkezleri’nde yerini alacak.

· ‘ÇEDES Uygulama Mekânları’ adı altında İslamcı mekanlar ve camiler kullanılacak.

· Diyanet Gençlik Merkezlerinde ‘gönüllü’ görev alacak öğrenciler, il ve ilçe müftülüklerince belirlenecek.

·  Müftülüklerce atanan öğrenciler, ÇEDES projesi aracılığıyla diğer öğrencilere tarikatlar örneğinde olduğu gibi "abi-abla" olarak rol modelliği yapacak.

ÇEDES yeni bir proje değil, esasen 2021 yılında imzalandı. Başlangıcında salt ortaokullar ve İmam Hatip Okulları için kurgulanan bu proje, 2023 yılında imzalanan ek protokolle, ilkokul öğrencilerini de kapsayacak şekilde genişletildi.

ÇEDES= Farklı Olana Meydan Okumaktır

ÇEDES projesi kapsamında pedagojik formasyonu dahi bulunmayan ve sadece bir dinin bir mezhebinin bilgisine vakıf olup, bu bilgiyi de ancak AKP hükümetinin çıkarları doğrultusunda yorumlamakla görevli imamların, vaizlerin ve Kuran Kursu öğreticilerinin, muhakeme yeteneği henüz gelişmekte olan çocuk zihinlere ‘eğitim’ vermesi kabul edilemez. Bu durumun vahametinin farkına varılması aciliyet arz etmektedir.

Evrensel değerler yerine mezhepçi kurallar, öğretmenler yerine imamlar, okullar yerine medreseler, Milli Eğitim Bakanlığı’nın alanına da Diyanet İşleri Başkanlığı kurgulanarak, yetki, görev ve sorumlulukların devri sağlanıyor.

ÇEDES temel insan haklarına dayalı evrensel ilkeler üzerine kurgulanmış bir değerler eğitimi değildir. Bu nedenle insan hakları ve evrensel değerler üzerinden, laiklik ilkesine göre yeniden yapılandırılmalıdır.

Çünkü laikliği anayasal olarak “güvence altına alan” ülkelerde toplumu bir arada tutan değerler- kutsal kimlikler değil, hukukun evrensel ilkeleridir. Vatandaşlık bağı ile bağlı olanlar, ancak evrensel değerler zeminden ortaklaşabilir. Bunun dışında etnik ya da dinsel kimlik ortak bir değer olarak dayatılamaz. Farklı kültürlerin bir arada olduğu toplumsal çeşitlilik içinde bulunan vatandaşların, belli bir dinin ve mezhebin değerleriyle zorunlu olarak yetiştirilmesi amacını taşıyan ÇESED projesi bir hak ihlali olduğu içinde derhal durdurulmalıdır.

Laik Eğitim, Laik Yaşam ve Eşit Yurttaşlık İçin Evrensel Değerlerde Buluşalım

Değerleri Eğitimi evrenseldir ve toplumsal barışa hizmet eder. Çok dilli, çok dinli, çok kültürlü toplumlarda herkesin farklılıklarıyla, eşit koşullarda, eşit haklarla bir arada yaşama kültürüne hizmet eder.

Veliler dilekçe ve imza kampanyalarıyla, çocuklarının okul ve okul dışında mekanlarda gericiliğin tuzağına sokacak dinselleştirme aktivitelerine katılmamasını talep etmelidir.

Çünkü evrensel değerler eğitimi, laiklik, demokrasi, eşitlik, özgürlük, barış, sevgi, saygı, dayanışma, insan hakları ve dünyanın doğal kaynaklarının dikkatli ve özenle korunmasını teşvik etmek ve öğretmek için verilen bir eğitimdir. Çünkü çocuklar ancak evrensel değerlerle gerçeğe ve farklılıklara saygı duyarak farklı olanın gerçeğine ulaşabilir.

Laiklik elbette din karşıtlığı değil, gerçek din, vicdan, inanç ve düşünce özgürlüğünün teminatıdır. Her inancın kendi değerlerini kendi inanç dünyasında, kendi inanç toplumu içinde ve özel alanda vermesi özgürlüğünü savunur. Fakat bu özgürlük hakkı, devletin zorlayıcı imkanları kullanılarak, okul gibi kamusal alanlarda çok farklı kültürlerden gelen vatandaşları sadece belli bir dinin ve mezhebin temsilcileri kullanılarak tek bir değer altında birleştirme gayesiyle suistimal edilemez.

Devlet eliyle mezhepçi değerler eğitimi verilmesi eşitliğe, din, vicdan, inanç ve düşünce özgürlüğüne aykırıdır ve bu konu tartışmaya kapalıdır. Eğitimi dinselleştirmek için siyasal İslamcı Ulemaya teslim etme gayesini artık saklama gereği dahi duymayan AKP hükümeti, Türkiye’yi evrensel değerlerden koparmaktadır.

İşte bu nedenle Alevi kurumları, Eğitim Sendikaları ve Veli Der gibi bir çok kurum “laik yaşam, laik düzen ve laik eğitim” için, evrensel değerler eğitimine EVET, mezhepçi dini değerler dayatmasına HAYIR demek için, laik okullarda namaz kılmanın değil, demokrasi, insan hakları, adalet ve toplumsal barışın öğretilmesi için, laik, bilimsel, demokratik, kamucu, ücretsiz eğitim hakkı için, 16 Eylül 2023 tarihinde İzmir’de “Laik eğitim, laik yaşam ve eşit yurttaşlık” mitingi gerçekleştiriyor.

Laiklikten yana ve toplumsal  kutuplaştırmaya karşı olan herkesin bu mitinge katılması ve destek vermesi elzemdir.