Sivas Davası'nda hukukun iflası

Dün Ankara Adliyesi 1’nci Ağır Ceza Mahkemesi’nde, Madımak katliamı sanığı üç firarinin yargılandığı Sivas Katliamı davasında, zamanaşımı gerekçe gösterilerek, insanlığa karşı işlenmiş suç davasının düşmesi yönünde karar verildi.

Firari sanıklar Murat Sonkur, Eren Ceylan ve Murat Karakaş hakkında devam eden dava, insanlığa karşı suçlar kapsamında değerlendirilmedi. Dava sanıklar lehine zaman aşımına uğratıldı.

Oysa insanlığa karşı işlenen suçlarda zaman aşımı olamayacağına dair evrensel hukuk ilkesi mevcut iken, Türk Ceza Kanunu’nda bu ilkeye uygun olarak yer alan düzenleme yok sayılarak, katliamın firari sanıkları zaman aşımından yararlandırılması, hukukun iflası niteliğindedir.

Daha davanın başında yoğun polis ablukası ile başlamasının kendisi, verilecek kararın ön mesajı niteliğindeydi. Madımak katliamında otel önünde olmayan güvenlik güçlerinin, adalet aranan yerde barikat kurması manidar değil mi?

Ailelerin, mağdurların ve Alevi kurumlarının “katilleri bulun ve yargılayın” ve “Adalet istiyoruz” talebini yargı duymazdan gelmesi, davaların genişletilerek sürdürülmesi talebinin reddedilmesi önceden verilmiş hükmün tebliği edilme gösterisinden başka bir şey değildi.

Sanıklara Mükafat Hükmü 30 Yıl Önce Verilmişti

30 yıl önce milyonların gözü önünde insanlar yakıldı. O gün tüm televizyonlar insanların yakılışını canlı canlı yayınladı. Milyonlarca insan Madımak katliamını yani insanlığa karşı vahşice işlenmiş din milliyetçiliği ekseninde ve devlet desteğiyle örgütlenmiş bu katliamı izledi.

Devlette kendisinin desteklediği, katilleri kolladığı bu katliamı olduğu yerden izledi, müdahale etmedi ve ettirmedi!

Yıllar geçti…

İktidarlar Sivas davasını uluslararası hukukun benimsediği insanlığa karşı suçlar ilkesi çerçevesinde araştırmayı ve buna göre yargılamaya yanaşmadı. AKP iktidarının adalet anlayışı, Alevilerin "insanlık suçunda zaman aşımı olmaz" talebiyle açtığı davaya, kendi vesayetindeki yargıya "Sivas katliamı insanlık suçu değildir, zaman aşımı vardır" diyerek cevap verdirdi ve AKP hükümeti ise "hayırlı olmuştur" diyerek karşıladı.

Ne yazık ki, devlet bu insanlık suçu katliam karşısında özür dahi dilemedi. Hatta Madımak Katliamını gerçekleştirenlerin birçoğunu tutuklamadılar. Serbestçe ortalıkta dolaşmasına, kamu hizmeti almasına, yurt dışına kaçmasına göz yumuldu.

O zifiri karanlık günde ve kara dumanlar içinde ülkemizin aydınları, şairleri, ozanları, sanatçıları, ressamları, siyasileri, kadınları ve çocukları öldüren firarilerin davasını zaman aşımına uğrattılar.

Siyasal İslamcı Milli Görüş geleneği ve gömleği giymiş AKP'liler, insanlığa yönelik suç olan bu katliam mağdurlarına karşı katillerin avukatlığını üstlenmişlerdir!

İnsanlık suçunun hem avukatı hem savcısı ve hâkimi olmuştular. Katliamdan yana tutum almışlardı ve 21 yıllık iktidarları boyunca, katliamcılar lehine gereğini yaptılar; insanlık suçu katliamı zaman aşımına uğrattılar. Katliamın sanıklarını savunan avukatları bakan, milletvekili, belediye başkanı ve bürokrat yaparak mükâfatlandıralar.

Madımak sanıklarını özel kararnamelerle “hasta” bahanesiyle serbest bıraktılar.

Madımak otelinde on yedi kadın ve on altı erkek yakıldı. Madımak bir kadın katliamıdır. Çocuk katliamıdır! İnsana, sanata, kültüre, düşünceye ve inanca yönelik bir katliamdı.

Şeyhülislam Ebu Suud, Yavuz Selim, İblisi Bitlisi ve Necip Fazıl gibi "Kızılbaşların katli vacip" geleneğini savunanların referanslarıyla siyaset yapan AKP hükümeti, Sivas katliamında mağdurların adalete erişim hakkını değil, katli vacip fetvaları yerine getiren Madımak katillerini savundular ve korudular.

12 Eylül darbesi gibi Sivas Madımak katliamı da siyasal İslam'ın iktidarına yol açan tarihsel dönüm noktalarıdır. O zifiri karanlık yangın içinde 33 insan can verirken, siyasal İslamcılar iktidarlarını kurmanın planı ve inşa edecekleri mezhepçi rejimin hesabını yapıyorlardı.

Dillerinde Tekbir, yüreklerinde nefret tohumu, ellerinde benzin bidonuyla insan yakmaya koşuyorlardı. Siyasal İslamcılık farklı inançları, kültürleri, kimlikleri bir zenginlik değil, tehdit olarak görmeye devam etmiştir.  

Şeriatçıların insanlık suçu katliamı Ankara 1. Ağır Ceza Mahkemesi tarafından kamuoyu vicdanında ve hukuk sisteminde adaleti sağlamak yerine, hukuku yok sayan, hukuk dışılığı ve siyasal İslamcılık lehine diyet ödeyen ideolojik tercihte bulundu!

Dolayısıyla dünkü karar; Sivas davasının sanıklarına verilen bir mükâfattı. İnsanlığa karşı suçları zaman aşımına uğratılması bir “minnet borcu” ödemesi idi. 

Sivas mağdurları ve Alevi kurumları 30 yıldır onurlu bir hukuk ve adalet arayışı için mücadele vermiştir. Hukuk ve adalet mücadelesinde devletin ve hukuk sisteminin yanlarında ve tarafsız olmadığını biliyorlardı.

Sivas davasını siyasal İslamcı iktidar kazanmış gibi görünüyor. Oysa toplumsal vicdanda kaybetmiştir. Unutulmamalı ki, dün Ankara’da verilen skandal ve evrensel hukuk dışı ideolojik karar, Sivas mağdurları, Alevi hareketi ve toplumsal vicdan açısından yok hükmündedir. Ne kaybedilmiş bir dava vardır ne sonucuna biat edilecek hukuksal karar.

Yani hukuk mücadelesinin sonu değil ve adalet arayışı mücadelesi de zaafa uğramamıştır. 30 yıldır süren hak temelli adalet mücadelesi, dün insanlığa karşı suçlara zaman aşımı veren hukuk dışı karar ile daha da güçlü ve genişleyen bir mücadeleye yol açacaktır.

Kim ne karar verirse versin, vicdanlarda zaman aşımı olmayacak, yüreklerdeki yangını söndürmeyecek.

#unutMADIMAKlımda

#Madımakiçinadalet

#insanlıksuçundazamanaşımıolmaz