Halkın kendi talepleri etrafında örgütlenmesinden çekinen, kitlelerin politika yapmasının önüne geçen CHP, sadece kişilerin konuşulduğu bir kısır döngü siyasetine mahkûm oldu. Sızdırılan görüntülerinin ardından CHP’de saflar netleşiyor. Muhalif kanatta başta genel başkan olmak üzere köklü değişiklik istenirken mevcut yönetim ise kongre sürecine işaret ediyor.

CHP kendi ektiğini biçiyor
Fotoğraf: Depo Photos

Üç gündür CHP’de üst düzey görev yapmış-yapmakta olan isimlerin İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu ile gerçekleşen toplantısının sızdırılması ve sorasında yaşananları konuşuyoruz. CHP, ülkenin ana muhalefet partisi ve üç seçimdir muhalefettin cumhurbaşkanı adayını belirleyen siyasi organizasyon. Doğal olarak orada yaşanan her gelişmenin ülke siyasetine etkisi olur ve konuşulur. Son olayda hem konuşulacak hem de partide, seçmen nezdinde ve ülke siyasetinde etki yaratacaktır.

POLİTİKASIZLIĞA DEVAM

CHP’de Cumhurbaşkanlığı adaylığı ile başlayan parti içi gerilim aşılamadı. Seçimin kaybedilmesiyle bu süreç daha da harlanmış oldu. Son olarak da “değişim” diyenlerin toplantı videosunun servis edilmesiyle olay başka bir boyuta taşındı. Çok açık ki bundan sonra hiçbir şey aynı olmayacak ve siyasi sonuçları olacak:

Partinin Kurultay’a tek parça halinde gitme şansı kalmadı.

İl-ilçe kongrelerinden başlayarak Kurultay’a kadar uzanacak rekabetli bir süreç kaçınılmaz hale geldi.

Ekrem İmamoğlu istese de istemese de parti içi muhalefetin mızrak uçlarından biri haline geldi.

Kılıçdaroğlu ve CHP Genel Merkezi’nin göründüğü kadar rahat olmadığı ortaya çıktı

Seçmen gözünde hem parti yönetimi hem muhalefetin top çevirme şansı kalmadı. Somut bir programla ortaya çıkmaları gerekecek

Tüm bu sonuçlar bir sızdırma olayı yaşanmadan da açığa çıkabilirdi ve daha az yıpratıcı olabilirdi. Bu iş kim yaptı kimin işine yardı meselesinden önce sosyal demokrat partilerde alışık olunan daha düz bir yolun tercih edilmediğinin altını çizmemiz gerekir. Çünkü bu tercih edilen yol aynı zamanda bundan sonra partinin izleyeceği politik rotayla ilgili ipuçları da veriyor. Bu durum açık ki bir sıkışmışlığın sonucu.

DEĞİŞİM KORKUSU

İsmini koymak gerekiyor. Cumhur İttifakı’nın uyguladığı politika, düzen muhalefetini büyük açmaz içine soktu. Muhalefet için iktidarın çizdiği çemberin dışına çıkmayı engelleyen bir açmaz. Öyle bir açmaz ki bu mesela ek bütçe görüşmelerine muhalefet milletvekillerinin katılmaması CHP sözcüsü tarafından “Meclis aritmetiğinde kararı değiştirme şansımız yok” manasına gelecek gerekçe ile açıklanabiliyor. Üstelik aynı CHP aynı saatlerde zamlarla ilgili Meclis’i olağanüstü toplantıya çağırıyorken bu oluyor. Bir yandan “Meclis’te yapacak bir şey yok” diğer yandan “Meclis toplansın”.

İktidarı sandıkta yenme dışında hiçbir programa sahip olmayan bir Meclis muhalefeti var. Neye itiraz edeceklerini, bunu nasıl örgütleneceklerini bilmiyor. Politik bir programa sahip değiller. Var güçleriyle muhalefet etme zeminini sadece Meclis çatısı altında tutmaya çalışıyorlar ki varlıkları sürebilsin.

Bu duygunun arkasında değişim korkusu var. Esas olarak halktan korkuyorlar. Çünkü halkın en azından ülkenin yüzde 50’sinin AKP’ye karşı mücadele içerisinde yarattığı birikim Meclis’teki tüm, partilerin programlarından çok daha ileride. Kamu kaynaklarının yağmalanmadan bir hak olarak yurttaşa ulaştırılması, gerici uygulamaların sona ermesi, kadın özgürlüğü, emeğin kendini örgütlü biçimde ifade etme isteği… Bu ve benzeri onlarca başlık sıralanabilir. Bunların başına da demokrasi talebini yerleştirmek lazım. Katılım kanalları açık olan, ifade özgürlüğüne sınır koymayan, kadınların ve gençlerin kendini güvende, rahat hissedeceği bir toplum özlemi bugünün en temel talepleri aslında. Böyle bir ülkenin mücadelesini vermek için önce bu hayatı kendi yaşamanızda göstermeniz, üye olduğunuz her örgütte uygulanmasını sağlamanız gerekiyor. Esas sıkıntı da burada başlıyor. Yurttaşın 20 yıldır biriktirdikleri sadece Saray’ı değil siyaset alanındaki tüm statükoları yıkmaya aday aslında.

HALKSIZ OLMAZ

Dayanılmaz noktaya gelen sömürü, baskı ve yobazlığın bir 5 yıl daha hüküm sürmesi bu ülkeye yapılabilecek en büyük kötülük. Bunun mutlaka önüne geçilmeli, iktidar durdurulmalı. Bu her türlü kişisel, grupsal ve örgütsel ikbalin çok önünde olmalı. Toplumun önemli bölümü değişim talebinde ısrar ediyor. Ya bu çağrıya kulak verip Meclis siyaseti fildişi kulelerden gündelik hayatın içine inecek ya da iktidarın çizdiği çerçevende oyuna devam edecek.