CHP, Lütfü Savaş’tan neden vazgeçemedi?

CHP kurultayında “değişim” yanlılarının kazanmasının ardından akıllarda beliren soru şuydu: Partide sadece liderlik mekanizması mı değişti yoksa bu kurultay, daha köklü bir değişimin habercisi mi? Partinin yeni lideri Özgür Özel’in sokağa selam gönderen ve yurttaşı sahaya çağıran sol vurgulu mesajları, CHP’nin önceki dönemki siyaset yapma biçimini eleştirenler kesimleri heyecanlandırdı.

Yeni CHP’nin Özgür Özel’in sözlerini pekiştirecek tutumları da oldu. Bunlar belki yeterli değildi ama iktidarın çizdiği sınırların dışına çıkılması bakımından, CHP adına olumlu gelişmelerdi. En öne çıkanı, CHP’nin, Kuzey Irak’ta Pençe-Kilit operasyonu bölgesindeki asker ölümlerinin ardından Meclis’teki ortak bildiriye imza atmayarak “kutsal” kavramlar şemsiyesine sığınıp muhalefetten sükûnet bekleyen iktidarın karşısında sorgulayıcı bir pozisyon almasıydı.

Fakat yeni CHP, ayağına dolanan çok önemli bir problemi çözmekte aynı tavrı sergileyemedi: Hatay. Oysa Özgür Özel, genel başkan seçildikten kısa bir süre sonra Hatay’da verecekleri kararın tarihi bir karar olacağını söylemiş ve “Bir şehirde yıkım yaşanıyorsa o şehirde herkesin sorumluluğu vardır. Burada bir kusur biçilecekse, ‘Yerel yönetimlerin hiç kusuru yoktur’ demek mümkün değil. 10 belediyeden biri bizim, ben o kusuru alırım” demişti.

Özel’in bu sözleri CHP’nin Hatay’da farklı bir ismi aday göstereceğinin işareti olarak algılansa da siyasetin pusulası, tahminlerle eşleşmedi. CHP’nin Hatay adayı, 15 yıldır aynı koltukta oturan Lütfü Savaş oldu. Bununla birlikte Savaş’ın isminin kamuoyuyla paylaşılmasının ardından yapılan itiraz ve eleştiriler, CHP yönetimini tereddüte düşürdü. Özellikle deprem felaketinin yıldönümünde Hatay’daki anma sırasında Savaş’a gösterilen tepki, partiyi iyiden iyiye kararı yeniden değerlendirmeye yönlendirdi. Bazı isimlerle temaslar kuruldu, teklifler götürüldü. Ancak Savaş’a alternatif bulunamadı ve Hatay adayının değişmeyeceği önceki gün yapılan açıklamayla duyuruldu.

Hatay meselesi, CHP lideri Özel’in dünkü grup konuşmasının da gündemleri arasındaydı. Hatay ile ilgili kararı vermek için “ince eleyip sık dokuduklarını” belirten Özel, çok sayıda araştırma yaptıklarını ve anketlerde en üst sırada yer alan Lütfü Savaş’ı 10 Ocak’ta yeniden adaylaştırdıklarını söyledi. Özel, yükselen tepkilerden gereken mesajı aldıklarını, konuyu tekrar değerlendirdiklerini ancak kararı değiştirmediklerini kaydederek, “Hatay’ı Hatay olmaktan çıkaracaklara karşı yeniden Lütfü Savaş dedik” ifadesini kullandı.

***

Yaşanan tüm acılara ve yükselen itirazlara rağmen CHP’nin Hatay’da Lütfü Savaş’tan vazgeçememesinin temel nedeni, partinin önceki dönem alışkanlığı olan siyaset perhizine devam edip yerel seçimleri de adayların kişisel imajlarının yarıştığı bir takvim olarak ele almasıdır. Ortada siyasi bir iddia ve peşine düşülecek bir hikâye olmadığında, alınacak kararların ölçüsü, siyasi değerler etrafında partiyi hedefe ulaştıracak adaylarla yol yürümek değil, mevcut popüler aktörlerin dönemsel form grafikleri olur. Siyasetsiz parti de “kazanacak” adayı belirlemeyi, iyi siyaset yapmanın tek gerçek kriteri olarak görür. Ne var ki kazanan fikirler, değerler ve politik hedefler olmaz; kişisel ikbalini her şeyin üstünde tutan siyaset tüccarları olur.

Eğer Lütfü Savaş’ın dışında bir alternatif arandıysa, 6 Şubat depremlerinin ardından CHP’nin yapması gereken, ortaya yeni bir şehircilik vizyonu koymak ve deprem bölgesinde bu fikrin etrafında bir siyaset örmekti. Başta Hatay olmak üzere, AKP’nin şehirleri yıkan belediyecilik anlayışının karşısına insandan, yaşamdan ve kamusal çıkardan yana alternatif bir belediyeciliğin mümkün olabileceği fikrini örgütlemekti.

Yeni CHP yönetimini bu eksikliğin tamamından sorumlu tutamayız ancak kurultayın gerçekleştiği kasım ayından beri bu konuda gerekli çabayı göstermenin partinin gündemine dahi girmediğini söylemek yanlış olmaz. Kentin uzaktan izlendiği, anketlerin tek referans kaynağı olduğu ve en popüler ismi aday belirleme stratejisinin izlendiği yerde, Lütfü Savaş’tan başka bir seçeneğin güçlü hale gelememesi gayet doğal. 2009’dan beri Hatay’ı yöneten, ekonomik imkânları ve siyasi nüfuz alanı geniş bir ismin, anketlerde farklı bir figüre kendiliğinden kaybetmesini beklemek tamamen hayal.

Lütfü Savaş kararı, yeni CHP’nin ilk yenilgisi oldu. Bu yerel seçimin matematiksel sonuçlarından bağımsız bir siyasal çıktı. Erdoğan’ın bile deprem bölgesindeki AKP’li belediye başkanlarını değiştirip farklı adayları sahneye sürdüğü bir kırılma anında CHP, yeniden ayağa kalkmaya çalışan Hatay halkına farklı bir seçenek sunabilmeliydi. Siyasetin halkın örgütlü gücüne dayanmadığı, fikirler etrafında gelişip serpilmediği, şöhret saplantısının yeni bir Türkiye ütopyasına yeğlendiği bir düzlemde, “değişim” iddiası kâğıt üstünde kalmaya ve memleket AKP-MHP karanlığında hırpalanmaya devam edecek.