Evveleski, sanatçı tanımına hak kazanmayan insanların ‘devrimci’ etiketini yapıştırmak suretiyle bu saflara katılmalarını onaylamamışımdır. Ama bu inancım, siyasi kişiliklerini bastıra bastıra ön plana çıkarsın ya da çıkarmasınlar, bence yanlış siyasi görüşler benimsemiş olan ya da sanatçılığını istismar ederek onları ön plana çıkaran kişilere antipati duymamı da engellemedi. Jorge Luis Borges’in ve öğrencisi Alberto Manguel’in bu konuda çarpıcı yazıları vardır. Eh, Arjantinli olduklarına göre ve tüm dünyanın hayran kaldığı yazarlardan kimini yakından tanıdıklarına göre, şaşacak bir şey yok.

Peki, bu şimdi nereden çıktı diyeceksiniz? Uzun zamandır, bazen kenardan köşeden bulaşsam da, kültür-sanat köşemde kültür-sanat hudutları dahilinde kalmaya çalışıyorum. Bu köşelerin doğrudan siyasete açık olmaması gerek diye düşünürüm. Böyle bir yazı yazmak istiyorsan, başka bir köşe bulursun. Ama şimdi bakıyorum da, günün (aslında, dünün) sanat sayfaları baştan aşağı siyaset kesilmiş.

Önce, Can Dündar ile Erdem Gül’ün tutuklanmaları meselesi var, tabii. Bizim okuduğumuz gazetelerin hepsinde bunu görüyoruz. Örneğin Cumhuriyet kültür-sanat sayfasında Dünya Yazarlar Birliği P.E.N.’in protestosundan, P.E.N. Türkiye Başkanı Zeynep Oral’ın açıklamasından, hatta Dündar ile Gül’ün Altın Kelebek Ödül Töreni’ne de tutuklanmak suretiyle damgalarını vurmasından söz edilmiş... Gülben Ergen ödül alanlara Dündar’dan selam göndererek büyük alkış almış. Sedat Ergin ve Doğan Şentürk de bu selama katılmışlar.

Sonra Ayşen Gruda geliyor. 52. Antalya Film Festivali’nden Yaşam Boyu Onur Ödülü alan Gruda (Erden Kıral ve Kayhan Yıldızoğlu ile birlikte), ödülünü, mülteci dramının başlıca simgesi Aylan bebeğe adadı. Sanatçı, “dünya çocuğu” Aylan’ın okula bile gidemeden aramızdan ayrılışını “hırslı politikacı amcaları ve teyzeleri”nin hanesine yazıyor. Festivalin konuğu Catherine Deneuve ise Paris halkından bir mesaj iletti: “Korkmayacağız.” Bu arada, Tate Britain’in galeri kısmının BP sponsorluğunu protesto eden eylemciler tarafından işgal edildiğini de hatırlatalım, haberler arasındaydı.

20. Uluslararası Ankara Tiyatro Festivali’nde de Can Dündar ve Erdem Gül’e destek mesajı gönderildi. BirGün Ankara Haber Müdürü Nurcan Gökdemir, Ankara Birlik Tiyatrosu’nun sahnelediği “Üç Kuruşluk Diktatör”ün ardından, “Biz dayanışma duygularımızı dile getiriyor, bir an önce özgürlüklerine kavuşmalarını diliyoruz” dedi.

Bunlarla ilgili olmadığı halde gene “siyasi” olan bir başka haber de, Erhan Yazıcıoğlu’nun açıklaması. Şehir Tiyatroları Genel Sanat Yönetmeni Yazıcıoğlu, “Tiyatroyu tiyatrocular yönetir” ilkesini kabul ettiremediği için aralıkta ekibiyle birlikte istifa edeceğini bildirdi. Yazıcıoğlu, “kurumu bürokratlara teslim eden skandal yönetmeliği” değiştiremediğini de belirtmiş. Onunla birlikte görevden ayrılacak olan ekipte, kurumun tiyatro sanatçıları Engin Alkan, Arif Akkaya, Yiğit Sertdemir, Hakan Arlı ve Aslı İçözlü var. Tiyatro sanatçılarının aleyhine olan yeni yönetmelik skandalının ardından Genel Sanat Yönetmeni Ayşenil Şamlıoğlu istifa etmişti. Belediye onun yerine İBŞT’nin eski elemanı Hilmi Zafer Şahin’i getirdi. Şahin de istifa edince yeni Genel Sanat Yönetmeni Erhan Yazıcıoğlu olmuştu.

Tamam, siyaseti sanattan silip atmak mümkün de değil, doğru da. Gerçi bunun da “devrim için sanat”ı (bence) doğrular yanı yok ama, doğrudan siyaset haberi olabilecek haberleri de sayfalarımızda bu yoğunlukla ve sıklıkla görmek istemiyoruz. Sayfalara girmesinler demiyorum, böyle olaylar olmasın da haberi yapılmasın diyorum. Bunu da herhalde Ütopya bölümüne tasnif etmek gerekecek.