Geçtiğimiz hafta Eşitlik İçin Kadın Platformu (EŞİK) olarak 200. çevrimiçi toplantımızı gerçekleştirdik. Dile kolay, üç seneyi aşkın bir süredir her hafta toplantı yapmak kolay değil. Bu hafta köşemde kurucuları arasında olduğum EŞİK ’ten bahsedeceğim. Dünyada ve tabii ülkemizde bir yandan cinsiyet eşitliği karşıtlığı beslenirken, diğer yandan da eşitlik ve özgürlük için ortak mücadeleler güçlenmekte. Kadın örgütleri, feministler; patriarkanın eşit yaşam hakkına yönelik tüm saldırılarına karşı ortak mücadeleye zemin sağlanması için pek çok mücadele alanları kurdu, kurmakta. EŞİK’i kurma yoluna girmemiz ekseninde biraz eskilere gidersem; Kadın Kurultayı e-posta grubu (kişisel tarihimde bu e-posta grubunun yeri ayrıdır), Medeni Yasa Kadın Platformu, TCK Kadın Platformu, TCK 103 Çocuk Cinsel İstismarı Affına Karşı Kadın Platformu, Şiddete Son Platformu, Anayasa Kadın Platformu, İstanbul Sözleşmesi Türkiye İzleme Platformu, Nafaka Hakkı Kadın Platformu gibi pek çok platform kurduk. Bilindiği üzere; sadece yaşam biçimlerimize ilişkin değil, yasal düzlemde de muktedirin haklarımıza yönelik saldırıları uzun süredir devam etmekte. Her başlık için platform kurmak da pratiklik açısından zaman kaybettirdiğinden bir aradalıklarımızı, mücadelemizi tek bir platform altında buluşturmaya karar vermek isabetli bir karar oldu.

∗∗

1 Ağustos 2020 tarihinden itibaren EŞİK – Eşitlik İçin Kadın Platformu adıyla devam ediyoruz. Fikri ilk dillendiren olarak da Hülya Gülbahar’ın adını yazımda anmadan geçmem eksiklik olacaktır. EŞİK, bu zamana kadar çocukların cinsel istismarı, İstanbul Sözleşmesi, kadına yönelik şiddet gibi pek çok konuda yerel, ulusal ve uluslararası çok sayıda çalışma gerçekleştirdi, platformda arı gibi çalışkan kadınlar var. Eşik kurucularından, akademisyen Özlem Altıok’un 200’ncü toplantıdaki konuşmasından bir bölüm kaldı aklımda: Dünyada, böyle üç seneyi aşkın süredir, yaz/kış, hayat koşturmacası fark etmeden her hafta toplantı yapan kadınlar var mıdır acaba? Bu ülkede toplumsal cinsiyet eşitliği mücadelesinin ne kadar zor olduğunu bu noktadan bile belirlemek mümkün. Keşke 3. milenyumun 24. yılında eşitlik mücadelesi için bu kadar zaman ayırmaya, emek vermeye gerek olmasa! Keşke erkek şiddetinden sığınıp canını kurtarmak için sığınaklara yerleşen kadın ve çocuklar olmasa. Her sene *Sığınaklar Kurultayı’nda “Sığınaksız Bir Dünya “tahayyülümüzün altını bu sebeple çizeriz. Keşke haklarımızı muhafaza etmek için böylesine çabalamak zorunda kalmasak.

∗∗

Örneğin; keşke EŞİK platformu olarak ‘Gece Nöbetçileri’ isimli bir grup kurma ihtiyacı duymamış olsaydık. Ama öngörülerimiz bizi hep haklı çıkardı. Mesela, takvimler 20 Mart 2021’deyken, tek adamın verdiği karar ile İstanbul Sözleşmesi’nden imzasını çekmiş bir Türkiye’ye uyandık. 19 Mart 2021 sabaha karşı Sözleşme ’den imzamızın çekildiğini öğrendik. Karanlıktan gelen o karar ile Sözleşmenin ne dediği, kimleri kimden koruduğu, ne ile mücadele ettiği, nasıl bir toplumu murat ettiğine kulak bile verilmeden AKP; kadınları, kız çocuklarını, lgbti+’ları korumasız bıraktı. Erkek şiddetiyle mücadele konusunda temel olan bir insan hakları düzenlemesinden imza çekilerek, ülkenin bağı evrensel hukuk değerlerinden koparıldı. İşte ‘Gece Nöbetçileri’nin ve uykusuzluğumuzun sebepleri var.

BİRLİKTE GÜÇLÜYÜZ

Genellikle yazılarımda “Biz kadınlar” ifadesini kullanıyorum. Zira “Biz kadınlar “diye konuşmak, politika yapmak mümkün ve de anlamlı. Sebebi açık: Çünkü bütün kadınlar sadece kadın oldukları için eziliyor, baskı görüyor, sömürülüyor. Bittabi bütün kadınlar aynı biçimde ezilmiyor, böyle olunca da öncelik taşıyan şeyler farklı olabiliyor. Diğer açıdan, feminist politika yaparken ortaya çıkan politik farklılıklarımız da var elbette. Bunlar, erkek egemenliğini nasıl anladığımız, nasıl tahlil ettiğimiz ile ilintili. Ancak net olan, politik olan ve olmayan yaptığımız tüm faaliyetlerimizde, feminist hareketin başka toplumsal hareketler karşısındaki özerkliği ve bağımsızlığı konusundaki özenimizi sergilemek, kadın dayanışmasını parti ya da şu bu demeden, her koşulda öncelemek bize düşen bir görev. Kadınların ihtiyaçlarını politikada ortak çıkarlar olarak kurmak, bunları savunmak mümkün ve hatta elzem. İşte kadın dayanışması kavramı da burada başrolde. Bunun aksinin sergilendiği olumsuz tecrübeler hepimizin hayatında var ne yazık ki. Ama bu gibi hadiseleri önemsemeyip, yola devam etmektir doğrusu. Zira haklarımıza, yaşam biçimlerimize saldırıların hız kesmediği bu iklimde; politik pratiğimizde, önemli olan feministler olarak birlikte güçleneceğimize ilişkin inancımızı yitirmememiz.

*1998 yılından bu yana her yıl toplanan Sığınaklar ve Danışma/Dayanışma Merkezleri Kurultayı’nın örgütleyicileri ve ana bileşenleri, sığınağı veya dayanışma merkezi bulunan ya da bunları açmayı kısa vadede hedefleyen feminist ve bağımsız kadın örgütlenmeleridir.