Çok değil, daha beş yıl önce, 2005’in Şubat ayında… Başta SSK’lar olmak

Çok değil, daha beş yıl önce, 2005’in Şubat ayında…
Başta SSK’lar olmak üzere Bakanlıklara ait bütün hastaneleri Sağlık Bakanlığı’na devretmişlerdi.
“Sağlıkta çok başlılık olmaz” demişlerdi…
“Kaos yaratıyor, verimliliği düşürüyor” demişlerdi…
“Bütün sağlık kurumlarını tek çatı altında topluyoruz” demişlerdi.
Şimdi…
O tek çatıda topladıklarını kırk parçaya bölüyorlar.
•••
Her biri kendinden menkul… Her biri kendi başına buyruk…
Kendi bütçesini kendisi yapacak…
Ürettiği sağlık hizmetlerini piyasa koşullarında pazarlayacak…
Kendi müşterisini kendisi bulacak…
Şimdi olduğu gibi sadece yemek, temizlik, güvenlik benzeri “destek hizmetleri”yle sınırlı değil… “İhtiyaç duyduğunda” her türlü sağlık hizmetini kendi üretmek yerine taşerona devredebilecek…
Kendi personelini kendisi seçecek… Personel giderleri dahil bütün harcamalarını kendi gelirleriyle karşılayacak…
Devletten ancak “gerektiğinde”, o da “yardım” kaleminden para alabilecek…
Ayakta kalabilmek için özel hastanelerle kıyasıya yarışacak…
Aynen özel hastaneler gibi A, B, C, D, E sınıflarına ayrılacak… Yakında belli ki, aynen özel hastaneler gibi, hastalardan katılım payının yanında “ilave ücret” de alacak…
Kendi yağında kavrulacak… Kârını, zararını bilecek… Kâr ettiğinde havuç, zarar ettiğinde sopa uzatılacak…
Sağlık Bakanlığı’yla (ve dahi kamuyla) olan ilişkisi asgariye indirilmiş… Fiilen kesilmiş…
Kamu Hastane Birlikleri (KHB)… Kamu Hastane Beylikleri… Kamu Hastane Holdingleri…
Ne derseniz deyin, sonuç aynı kapıya çıkıyor.
•••
Sonra ne olacak peki?
Bu modelle mi devam edilecek?
Bir sonraki aşamaya mı geçilecek yoksa?
Dünya ve Türkiye bin dokuz yüz altmışların, yetmişlerin dünyası, Türkiye’si olsaydı… Devletin kamu girişimciliği devam etseydi, yani… O zaman, belki, hastanelerde de KİT’lerin modeli uygulanacak diye düşünebilirdik.
Oysa yirmi beş yıl önce başlayan özelleştirme artık sonuna gelmiş… Kamu mallarının hemen tamamı talan edilmiş…
Araç muayene istasyonları bile satılmış… Geriye bir tek okullarla hastaneler kalmışken…
KHB’lerin, Kanun Tasarısı’nda tarif edildiği biçimiyle bile olsa, tüzel kişiliklerini devlet mülkiyeti olarak sürdürmelerini… Varlıklarını uzun süre devam ettirmelerini beklemek gerçekten safdillik olur.
•••
Başta SSK’lar olmak üzere Bakanlıklara ait bütün hastaneler tek çatı altında toplanırken de...
Tek çatı altında toplananlar şimdilerde kırk parçaya bölünüp piyasaya itilirken de aynı plan yürüyor, aslında.
Tıpkı KHB Kanun Tasarısı’nın Genel Gerekçesi’nde söylendiği gibi… Sağlık Bakanlığı’nı hizmet sunumu “yükü”nden kurtarmak için…
Tıpkı 31 Aralık 2008’de Resmi Gazete’de yayınlanan Avrupa Birliği Üçüncü Ulusal Programı’nda yazıldığı gibi… İşleyen bir piyasa ekonomisinin varlığı için “özelleştirme vizyonu çerçevesinde” devletin sağlık işletmeciliğindeki payını azaltmak hedefiyle…
Geçmişte…
Sümerbank’ın, EBK’nın (Et Balık Kurumu demek oluyordu, o zamanlar), SEK’in (Süt Endüstrisi Kurumu demek oluyordu, bir zamanlar)… Petrol Ofisi’nin, Telekom’un, Tekel’in başına ne geldiyse…
Şimdi de devlet hastanelerinin başına o gelecek.
KHB’lere dönüştürülüp özelleştirmeye hazırlandıktan sonra geriye bir tek o gazete ilanı kalacak… “Doktordan temiz ikinci el hastane. Kelepir fiyatına. Müracaat Sağlık Bakanlığı’na.”