Nurcan Bilge Gökdemir
nurcangokdemir@birgun.netDurma ‘‘yumuşa’’
Halk desteği azalan Erdoğan’ın yumuşama söylemi, siyaseti domine etmenin, gerçek sorunları gölgelemenin çabası… Erdoğan’ın kurnaz siyaseti ile belirlediği senaryodan zaman kaybetmeden çıkmak gerekiyor.
31 Mart yenilgisinden sonra ülkeye “yumuşama” söylemini hakim kılan Erdoğan’ın, siyasi iklimi yumuşatmak için karar vermesi ve adım atması yetiyor. “Bunun için CHP’ye ihtiyacı var mı?”… Bu soruya “Hayır” diyorsak o zaman amacı ne? Kendisine oy vermeyen ve desteği de giderek azalan halktan ve onların çoğunluğunun temsilcisi olarak görülen CHP’den geride kalan görev süresinde “Anlayış mı bekliyor?” Bununla amaçladığı “Emekliliğe huzurlu geçiş mi yoksa totaliter rejimini sürdürmek için güç toplamak mı?”
Bugüne kadar siyasetini “unutturma, maniple etme, zamana yayarak yok saydırma” üzerine kuran ve bundan da sonuç alan Erdoğan’ın bugün karşısında artık bu kurnaz siyaseti şifrelerine kadar çözen ve inandırıcılığının olmadığını gören milyonlar var. Bu milyonlar varlığını 31 Mart yerel seçimlerinde iktidar partisinin karşısındaki muhalefet adaylarını destekleyerek gösterdi.
İKTİDAR KARŞITLIĞI ARTIYOR
Seçim sonrası kamuoyuna açıklanan kamuoyu araştırmaları da iktidar karşısındaki partilerin seçmen desteğinin ya da daha doğru ifade ile iktidar karşıtlığının arttığını gösterdi.
CHP Genel Başkanı Özgür Özel de bu tespitleri doğrulayan son araştırmayı partisinin grup toplantısında yaptığı konuşmada kürsüden dillendirdi. CHP’nin yukarıya doğru ivmelendiğine de Recep Tayyip Erdoğan ile kamuoyuna açıklamalar yapan AKP’lileri tanık göstererek “Hakkımızı teslim etmeyen kimse yok gibi” dedi. Kamuoyu araştırmalarının “31 Mart seçimleri bir yerel seçimdir, genele yansımaz” diyenlerin yanıldığını gösterdiğini ifade eden Özel, “Şu ana kadar CHP’nin bu pazar milletvekili seçimleri olsa oyunuzu kime verirsiniz sorusunda birinci parti olmadığı hiçbir anket yok. Kimi anket firması yüzde 37’yi teyit ederken kimi yüzde 35 ölçmüş. Daha düşüğü yok. İkinci parti ile aramızdaki farkı 8 puan ölçen de var, 5 puan ölçen de var. Daha azı yok” vurgusu yaptı.
Özel’in sözünü ettiği araştırmaya göre, seçmenlerin yüzde 57’si Türkiye’nin kötü yönetildiğini düşünüyor. Seçim sonrası bu görüşte olanlarda 5.5 puanlık bir artış görülüyor. Türkiye’nin iyi yönetildiğini düşünenlerin oranında ise 2023 yılı Aralık ayına göre yaklaşık 4 puanlık bir gerileme tespit ediliyor.
AKP ANKETLERİ DE SARAY’I SEVİNDİRMİYOR
Tam da kamuoyu araştırmalarının yansıttığı gibi mi, değil mi, değişik rakamlar ifade edilebilir ama Cumhurbaşkanlığı Sarayı’na ulaşan anketlerin sonuçlarının da yaklaşık olarak bu yönde olduğu kulislerde konuşuluyor.
“Yumuşama” söyleminin boşuna dillendirilmediğini bu sonuçlar da gösteriyor. Erdoğan halk desteğinin kendi deyimiyle “güneşi gören buz” gibi eridiğinin, yerelde kaybettiği iktidarın onu “topal ördek” konumuna ittiğinin, “Her an heybeden bir sürpriz çıkartması muhtemel” partneri Devlet Bahçeli ile yürüdüğü yolda sıkıntılar yaşayabileceğinin çok farkında…
Geriye “kucaklayıcı, sorun çözücü lider” kimliğine sahip olacağı bir ortamı inşa etmesi kalıyor. Resmi tarihi 2028 olan seçimler öncesi güç toplayarak ya koltuğunu korumak ya da kendi belirlediği bir ismin bu koltuğa oturmasını sağlayarak iktidarını her türlü sürdürme hayali olduğu biliniyor.
ÖZEL ZİYARETİ ERDOĞAN’A YARAMADI
Özgür Özel’in ziyaretinden sonra da Erdoğan için “sorun çözümü için başvurulan makam, kucaklayan lider” imajı yansımadı kamuoyuna… Yumuşama söylemi kurnaz siyasetinin bir yansıması, kucaklayıcılığı da geçmişteki sayısız örnekte olduğu gibi söylemine küfürle yansıyan öfkesi, tahammülsüzlüğü, kibri nedeniyle samimi bulunmadı.
Ancak “yumuşama” söyleminde ısrarcı olacağı görünüyor. Şu an elinde daha güçlü bir enstrüman yok, en azından kamuoyuna “Ben istedim onlar istemedi” diyebilecek kadar malzeme toplama peşinde.
YUMUŞAMA SÖYLEMDE
Şimdi ülkenin karşılıklı ziyaretlerle süren bu yalancı iklimin ülkenin gerçek sorunlarını gölgelemesine, Erdoğan karşıtlığının vücut bulduğu CHP’nin enerjisini boşa tüketmesine, bu arada mümkün görünmemekle birlikte Erdoğan’ın yeniden güç toplamasına fırsat vermemek için şu soruların yanıtlarını unutmamak gerekiyor:
• 1 Mayıs’ta işçilerin Taksim yolunu kim kapattı?
• Yerel seçimlerde halkın oylarıyla seçilen belediye başkanlarının yerine kayyum atamaya hazırlanan kim?
• Can Atalay’ın seçilme, ona oy verenlerin seçme hakkını kim elinden aldı?
• AİHM ve Anayasa Mahkemesi kararlarını uygulamayan kim?
• “Mülakat sürecek” diyen kim?
• Çevre yağmasına kim yol veriyor?
• Gazetecileri kim tehdit ediyor, kim cezalandırıyor?
• Gezi tutukluları, Selahattin Demirtaş neden hala cezaevinde?
• Kamu Özel İşbirliği projeleri ile yandaş şirketlere döviz hesabıyla yapılan garanti ödemelerinde kim ısrar ediyor?
Bunlar güncel ve ilk akla gelenler, 2002’de başlayan AKP iktidarları boyunca yaşananlara ilişkin sorulacak milyonlarca soru var. Her yurttaşın sadece kendisi için soracağı onlarca sorusu var. Bütün bunlar orta yerde iken yumuşamaya kim inanır?
Şimdi önce şunu görelim, siyasi iklimi yumuşatmak için CHP’nin desteği şart mı, AKP’nin Anayasa ve yasaların da üzerine çıkarak ülkeyi sürüklediği karanlığa bir ışık tutmasının önünde ne engel var.
Ülke bir baskı rejimi altında karanlığı yaşarken demokrasi, özgürlükler, barışma, "yumuşama" ya inanmak mümkün mü?
Totaliter rejim tüm kurumları ile hüküm sürüyor, demokrasinin kurumsallaşması, hukukun hakim kılınması ile sadece söylemde. Erdoğan kitabı bildiği yerden bildiği gibi okumayı sürdürüyor...