Nurcan Gökdemir

nurcangokdemir@birgun.net

CHP yeniden koltuk kavgasının sınırlarının dışına çıkarak birbirine tahammül edebilen grupların geliştirici tartışmalarından yararlanmayı tercih etmek zorunda. Aksi durumda kısır tartışmaların gölgesinde zayıflayacaktır.

Ya kısır tartışmalar ya siyaset üretimi
CHP Lideri Özel ile CHP Eski Genel Başkanı Kılıçdaroğlu 3 Mayıs'ta görüştü. (Fotoğraf: Depo Photos)

4-5 Kasım 2023’teki 38. Olağan Kurultay’dan CHP’nin 8. Genel Başkanı olarak çıkan Manisa Milletvekili Özgür Özel’in her hamlesi, hem kamuoyu hem de parti içindeki muhalifleri tarafından dikkatle izleniyor. Erdoğan’ın “Yumuşama”, Özel’in ise “Normalleşme” olarak tanımladığı yeni dönem CHP içindeki hareketliliği de körükledi.

Kurultayda genel başkanlık için yapılan ilk tur seçiminde, Kemal Kılıçdaroğlu karşısında 664’e karşı 682 oy almasına karşın iki oyla salt çoğunluğun altında kaldığı için genel başkan seçilemeyen Özel, ikinci turda 812 delegenin oyunu alarak genel başkanlık koltuğuna oturdu.

Özgür Özel karşısında seçimi kaybeden Kemal Kılıçdaroğlu’nun, ilk turda 664, ikinci turda ise 536 oyla kaybettiği seçimleri içine sindirmesi çok beklenen bir gerçeklik değildi. Üstelik birçoğunu bizzat kendisinin belirlediği isimlerden oluşan CHP TBMM Grubu’ndaki sayısı 40’tan fazla milletvekilinin desteği de düşünüldüğünde Kılıçdaroğlu’nun “Köşeme çekiliyorum” demesi, son yıllarda alıştığımız siyasetçi profilinin gerçekliğine de uygun değildi.

SADECE İNÖNÜLER

Bunu “son yıllarda” nitelemesi ile sınırlamak da çok gerçekçi değil aslında, geçmişe bakıldığında da çok nadir örneklerle karşılaşıyoruz. CHP Genel Başkanı ve İkinci Cumhurbaşkanı İsmet İnönü ve oğlu CHP’nin Onursal Genel Başkanı Erdal İnönü’nün kendi istekleriyle siyaseti bırakmaları dışında çok fazla örnek görmek mümkün değil.

Kılıçdaroğlu da kurultaydan kısa süre sonra CHP Genel Merkezi’ne çok yakın bir adres olan Mustafa Kemal Mahallesi’nde bir ofis kiraladı ve bu ofis bir tür “alternatif genel merkez” olarak kullanılmaya başlandı. 13 yıl CHP’nin Genel Başkanlığı’nı yapan bir ismin düğmeye basılır basılmaz tüm geçmişini silerek siyaset dışına çıkmasını beklemek yaşamın doğal akışına da aykırı. Ama Kılıçdaroğlu’nun parti içi iktidar mücadelesinde yeniden var olabilmek için güç topladığı yorumlarına haklılık kazandıran bir tutumu olduğu da biliniyor. Resmen genel başkanlık görevini sürdürüyor gibi, ülke meseleleri ile ilgili özellikle sosyal medya hesabı üzerinden yayımladığı rutin mesajlarla da sınırlı kalmadı kendisini konumlandırdığı yer.

Özgür Özel’in tartışmalara yol açan “Normalleşme” siyasetine tepkisini “Saray'la müzakere edilmez, mücadele edilir” açıklaması yaparak doğrudan kamuoyuna açıkladı. Bununla Özel’in siyasetinden duyduğu rahatsızlığı da deklare etti. Bu bir anlamda parti kulislerinde dillendirilen rahatsızlığını dillendiren kesimlere de mesaj oldu. 

Bu süreçte kendisine yakın milletvekilleri ile var olan temaslarını yoğunlaştırdığı, düzenli bazı buluşmalar gerçekleştirdiği, ofislerde yapılan milletvekili ağırlıklı bu buluşmalarda CHP içinde yürütülecek siyasete ilişkin değerlendirmelerin yapıldığı da duyulmaya başlandı.

Kılıçdaroğlu’na genel başkanlık iddiasını sürdürüyor diye söylenecek çok bir şey olamaz elbette.

Ancak bu mücadelenin üzerinde şekillendiği amaç tartışılmaya muhtaç… Kılıçdaroğlu dönemine kadar CHP her zaman “Hizipler partisi, kurultaylar partisi” olarak anıldı. Kılıçdaroğlu’nun 13 yıllık genel başkanlık döneminde parti bir ölçüde bu tartışmalardan azade oldu. AKP, daha doğrusu Erdoğan’ın “tek adam” anlayışı ile burjuva siyasetinin temsilcisi tüm siyasi partilerin zehirlendiği, CHP’nin de bundan payını aldığı bir gerçek… Gönlünden genel başkanlık geçiren isimler oldu ama sadece 36. Olağan Kurultay’da Muharrem İnce resmen aday olarak çıktı ve sonuçta Kılıçdaroğlu’na yenildi.

Parti içindeki mücadele daha çok seçim ve kurultay zamanlarında liste yarışı olarak yaşandı. Parti içi iktidarda güçlü olmak, bunun sağladığı ayrıcalıklarla genel ve yerel seçim aday listelerini belirlemek temel motivasyon oldu. Siyaset tartışması her zaman bu temel amacın “kenar süsü” olarak kaldı. CHP’nin hızla siyasi yelpazenin merkezine yaklaşması da böyle gerçekleşti.

CHP’nin öncülü SHP hizip mücadelelerinin olduğu günlerde büyük zarar gördü, iç tartışmalarla gücünü zayıflattı ancak her zaman belli bir döneme kadar siyaset, bu tartışmaların ana unsuru oldu. Bu günlerde her zaman gruplar arasında siyasi çizgi tartışması yaşandı partide özellikle “Sol kanat” olarak isimlendirilen grupların itirazları partiye dinamizm kattı. Genel başkanlar buna tahammül etti, parti içi iktidara karşı dillendirilen itirazlar “Hizipçi” damgası yedi ama susturulmadı. Daha sonra bu tartışmaların geliştirici katkısı ve denetim gücünden mahrum kalan CHP, rakibi sağ partilerin benzeri bir modele hapsedildi.

CHP yeniden koltuk kavgasının sınırlarının dışına çıkarak birbirine tahammül edebilen grupların geliştirici tartışmalarından yararlanmayı tercih etmek zorunda. Aksi durumda siyaset üreten bir parti olmaktan uzakta koltuk vurgulu kısır tartışmaların gölgesinde zayıflayacaktır.