Tutuklandıktan sonra federal cezaevinde ölü bulunan Epstein‘ın davası, zengin ve güçlü insanların yargıdan ve toplumdan nasıl kaçabileceği veya korunabileceği konusundaki endişeleri artırdı. Prens Andrew, Bill Clinton, Donald Trump, Ehud Barak, Al Gore, Kevin Spacey, Michael Jackson, David Copperfield, Alan Dershowitz, Bill Richardson dosyalarda adı geçenlerden bazıları.

Epstein ve Hollywood
Fotoğraf: IMDb

Bu hafta Altın Küre Ödülleri töreninden bahsetmeyi düşünüyordum ama bir kez daha gündeme gelen Epstein canavarının Hollywood bağlarına bakmak istiyorum. Yirmi iki senedir Jeffrey Epstein kötülüğü ile uğraşıyoruz ne de olsa! Bu Amerikalı milyarder (gerçi mal varlığı tam bilinmiyor ama milyarder deniliyor) cinsel suçlardan dolayı 2008 yılında suçlu bulunmuş ve hapis cezasına çarptırılmıştı ancak 2019 yılında tutuklanmasının ardından da cezaevinde ölü bulunmuştu. Elbette ki Epstein'in ölümü şüphe uyandırmış, teröristler ve El Chapo’nun dahi kaldığı, kamera ve gardiyanlarla dolu bu federal cezaevinde Epstein’ın nasıl intihar ettiğini kimsenin aklı almamış ve birçok komplo teorisine konu olmuştu. Çünkü olay çok tuhaf bağlantılarla doluydu. Çoğu soru cevapsız kalınca, çevresinde güçlü kişiler ve ünlüler olan bu kadar varlıklı birisinin 4 bin 500'den fazla sayfadan oluşan dava belgeleri merak konusu oldu. İşte bu davaya ilişkin belgelerin 900 sayfadan fazlası üzerindeki gizlilik kararı, NY Bölge Hâkimi Loretta Preska'nın kararıyla kaldırılınca bu sayfalar bu hafta herkes tarafından incelendi. Benim için en yeni bilgi ölümüne dair yeni bir bilgi olup olmadığı mı oldu. İntihar mı etti? Öldürüldü mü? Suikasta mı kurban gitti? Nüfuzlu biri, Epstein’i öldürmesi için gardiyana para mı verdi? Ölümü kurgulandı mı? Bu soruların cevapları hâlâ yok ancak şu iki gerçek çok net. Bir, tüm dünyaya yayılmış uluslararası bir seks ticareti ağının bir parçası olan Epstein’in elinde çok bilgi, video, fotoğraf gibi şantaj malzemesi olduğu; iki, ölümünün, prenslerin, siyasilerin ve güçlü isimlerin işine yaradığı.

SİSTEM ADİL Mİ?

Toplumsal çöküş, elbette karmaşık ve çok boyutlu bir süreç ve tek bir olaya dayandırılamaz olsa da, Epstein’in cinsel suçları, güçlü ve etkili kişilerle olan ilişkileri ve suçlamaların detayları, toplumsal bir çöküşün bir ayağı olarak ilişkilendirilebilir. Bunun en önemli sebebi, Epstein’in davasının, zengin ve güçlü insanların yargı sisteminden ve toplumdan nasıl kaçabileceği veya korunabileceği konusundaki endişeleri artırmış olması. Güvenin kaybı, sistemin adil işlemediği algısı ve elit sınıfın ayrıcalıklarının ortaya çıkması gibi faktörleri de içeren Epstein olayı, dünyaya ve insana dair tüm olumsuz endişeleri daha da derinleştirmiş bir isim olarak tarihimizin en kirli sayfalarında yer alacak kadar büyük. Geçmiş ve gelecek jenerasyonları çeşitli yönlerden etkileyebilecek genişlikte. Belgeler açıklandıkça da görülüyor ki sonuçları tahmin edilemez boyutlarda. Şu ana kadar açıklanan dava dosyalarında, aralarında Prens Andrew, eski ABD başkanları Bill Clinton ve Donald Trump, eski İsrail Başbakanı Ehud Barak, eski ABD Başkan Yardımcısı Al Gore, aktör Kevin Spacey, şarkıcı Michael Jackson, illüzyonist David Copperfield, avukat Alan Dershowitz ve eski New Mexico Valisi Bill Richardson gibi ünlü isimler yer almıştı.

ARKADAŞSINIZ, BİLİYORUM

#MeToo hareketinden sonra Epstein davası ile gündeme gelecek olası yeni isimlerin Hollywood içerisinde endişe yarattığı kesin. Bunun sinyalini, bana kalırsa 2020 Altın Küre Ödülleri töreninde “…Susun, arkadaşınız olduğunu biliyorum, ama umrumda değil” diyerek Ricky Gervais vermiş ve salon adeta buz kesmişti. Jeffrey Epstein'la bağlantılı yeni yayımlanan bu yasal belgelerde aralarında Cate Blanchett, Leonardo DiCaprio ve Cameron Diaz'ın da bulunduğu çok sayıda film yıldızının adının geçtiğini haber kaynaklarında sizler de okumuşsunuzdur. Ancak belgedeki ilgili bölüme bakınca anlaşılıyor ki, bu isimler, bir tanığın bu ünlülerle karşılaştığını inkâr ettiği bir bölümde yalnızca birer kez geçiyor. Örneğin, Blanchett ve DiCaprio'nun isimleri, tanığın kendileriyle tanıştığını iddia eden sahte basın raporuna atıfta bulunarak bir tanık ifadesinde geçiyordu. Zaten oyuncular da, Epstein ile herhangi bir kişisel ilişkiyi reddetti. Bu bölümde adı geçen diğer Hollywood yıldızları arasında Kevin Spacey, Bruce Willis ve George Lucas yer alıyor. İngiliz aktör Ralph Fiennes’e ait 4 telefon numarası, Mick Jagger'a ait 2 telefon numarası ve Alec Baldwin’e ait telefon numaraları ve mail adresleri de rehberde yer alıyor. Ünlü top model Naomi Campbell’ın da Londra adresi ve telefonu Jeffrey Epstein'in rehberinden çıkmış ve zaten Campbell, "Jeffrey Epstein'i tanıyordum” açıklamasını yapmıştı. Epstein'in kurbanlarından davacı Virginia Giuffre’nin, istismara uğrarken bu anlara Campbell'in de tanık olduğunu belirttiği bilgisi de ortada duruyor. Epstein'a ait uçağın uçuş kayıtlarında ABD eski başkanı Bill Clinton'ın isminin tam 12 kez geçiyor oluşu ve davacı Virginia Giuffre'nın iddiasına göre Clinton’ın, Epstein'in pedofili adası olarak tanımlanan Little St. James adasını da birkaç kez ziyaret etmiş olduğu ifadesi ise hâlâ tüyleri diken diken ediyor. Konuya hâkim olmak ve davanın dehşet boyutlarını bilmek istiyorsanız “Jeffrey Epstein: Korkunç Zengin” isimli Netflix belgeselini izlemenizi tavsiye ederim. Epstein’in davacıları, birinci ağızdan aktardıkları dehşet verici açıklamalarıyla, yönetmen Lisa Bryant'ın dört bölümden oluşan bu belgesel dizisinin başlıca anlatıcıları. Bu mağdur kadınların, Amerikan hukuk sisteminin bir sonraki nesli susturmasını engellemeyi amaçladıklarını görüyor ve onları destekliyoruz.