Google Play Store
App Store

Abdülhamit Gül’ün görevden alınması en az Bozdağ’ın göreve getirilmesi kadar önemli. Gül’ün parti içinde temsil ettiği anlayış, o ekibin alacağı tutum parti içinde beklenmedik sonuçlar üretme potansiyeline sahip.

Erdoğan’ın çapak temizleme hamlesi

Geçen haftayı Adalet bakanlığında yapılan değişikliği tartışarak bitirdik. Neredeyse hafta ortası oldu, mesele kapanmadı. İşin doğrusu daha çok Bekir Bozdağ’ın gelişinin muhtemel etkileri üzerine konuşuldu. Abdülhamit Gül’ün kabinedeki “ayrıksı” duruşuyla ilgili örnekler verilerek Bozdağ’dan yapılması istenen başlıkların ortaya çıkarılmasına çalıştık.


Kuşkusuz sert bir döneme giriliyor ve Adalet Bakanlığı bu dönemin kilit bakanlılarından biri olacak. Yargıyı kontrol altına alıp, kolluk kuvvetiyle birlikte bir anlamda başta muhalefet olmak üzere tüm toplum hizaya getirilmeye çalışılacak. Kuşkusuz işin bu tarafı çok önemli ve tartışılmaya muhtaç. Ama meseleyi her boyutuyla anlamak için yeterli değil. Hem Abdülhamit Gül değişikliği hem daha kurumlarda yaşanan görevden alınmaların parti içinde de ciddi karşılıkları var. İktidar partisinin önümüzdeki dönem yürüyüşünün başarısında ya da başarısızlığında bu değişikliklerin de katkısı olacak.

PARTİDEKİ ANLAMI

AKP içinde Gülen Cemaati'nin etkisinin bitmesiyle yeni dengeler ortaya çıktı. Parti, Erdoğan’ın başkanlığına biat eden dört beş parçalı koalisyona dönüştü. Kilit bakanlıklar ve bürokrasi tam anlamıyla bölüşüldü. Bu bölüşüme cemaat ve tarikatlar daha alt düzeyden de olsa dahil oldu. Onlarında yakın oldukları bakan ya da siyasi isimler vardı. Kabaca Berat Albayrak ve ekibi, MHP destekli Süleyman Soylu, son dönem daha da öne çıkan Hakan Fidan-Hulusi Akar ekibi ve son olarak partinin geçmiş köklerini de temsil eden Abdülhamit Gül’ün sözcülüğü görevini üstlendiği ‘gelenekselciler’ olarak ifade edilebilir.
Abdülhamit Gül, Kamu Baş Denetçisi kayınpederi Şeref Malkoç ve Numan Kurtulmuş’la birlikte HAS partiden AKP’ye katılmış olsa da partide Mili Görüş geleneğinin en önemli temsilcilerinden biri konumunda. Nakşi geleneğine olan sempatisini hiç saklamayan Gül, tarikat-cemaat yapılarıyla siyasetin ilişkisini yürütmede Erbakan’ı örmek aldı.

Parti içinde sayıları az olsa da etki gücü yüksek olan bu yapını kabinede artık sözcüsü yok. Bu durum kuşkusuz seçimlere 15 kala AKP içinde de değişikliklere yol açacaktır.

OLASI SENARYOLAR

1) Abdülhamit Gül ve ekibi ile Ankara’da kulislere gelen ilk kabineden alınsa da parti içerisinde aktif bir konumda görev verileceği yönünde. Numan Kurtulmuş’un da böyle bir görevlendirme için çaba sarf ettiği söyleniyor.

2) Deva ve Gelecek Partisi liderleriyle AKP’den ayrılış döneminden bu yana sorunu olduğu biliniyor. Ama iki parti içinde buluna bazı isimlerle son derece sıcak ilişkisi var. Bunlara birlikte Saadet Partisi kurmaylarıyla daha yakın ilişki içinde. Ama bu üç partide de siyaset yapma ihtimali sıfıra yakın.

3) Yakın çalışma arkadaşlarına göre Gül, bu dönemi sesiz sedasız köşesinde geçirecek. Seçim sonuçlarına göre pozisyonu belirleyecek. O süreye kadar arkadaşlarıyla parti içinde kalarak güç biriktirmeye çalışacak.

4) En uzak ihtimal ise partiden ayrılması. Her ne kadar süreç Davutoğlu’nun gidişini andırıyorsa da sonucun öyle olması çok az ihtimal.

ERDOĞAN NE İSTİYOR?

Bakan Gül ve TÜİK Başkanı Sait Erdal Dinçer’in görevden alınması daha öncede yaşanan benzer vakalardan ayrı tutulamaz. Erdoğan siyasi hayatının en önemli seçimine giriyor. Onun için bu seçimin sonucu varlık-yokluk meselesi. O yüzden bu değişiklik ve diğerleri rastgele bir adım olarak değerlendirilemez.
Çok tartışılan Bozdağ-Gül değişimini AKP’li isimlere de sorduk. Eski bir vekilin değerlendirmesi çok ilginç: “Düşük tempoyla yürürken atılan çelme sizi yere yıkmayabilir. Ama koşmaya başladığınızda en küçük temas ya da engel sizi yere çakar ve kalkamazsınız. Erdoğan seçim için koşmaya başlamadan ortalığı düzeltiyor”.

Bu değerlendirmeden de anlaşılacağı üzere Erdoğan seçim koşusuna başlamadan etraftaki tüm çapaklardan kurtulmak istiyor. Sorun çıksa da şimdi çıkmasını tercih ediyor.

Erdoğan cephesindeki durum bu. Ama bir de madalyonun diğer tarafı var. Erdoğan sonrasına hazırlanan ekipler birbirleri aleyhine çalışmaya devam ediyor. Dolaylı yollardan rakipleri yıpratacak bilgi-belge dahil her türlü hamle mevcut. Erdoğan ne kadar isterse istesin, kazanma motivasyonu ne kadar güçlü olurda olsun AKP’de işler zor toparlanacak. Çünkü herkesin kafasında “yenilme” olasılığı çok daha güçlü.