Gül, sandık görününce cumhurbaşkanlığı döneminde kaçtığı bayram kutlaması hakkında konuştu. Amacı seküler seçmene şirin gözükmek. AKP sonrası ülkeyi şekillendirmek için oturulan masada halkın taleplerini merkeze almadan sadece aday belirleyecek gücü elde etmek amaçlanıyor.

Erdoğan’ın rakibi Gülcülük olursa
Fotoğraf (Soldan sağa): Abdullah Gül - Kemal Kılıçdaroğlu - Mansur Yavaş

Türkiye önemli bir kavşağın eşiğinde. 20 yıllık AKP iktidarının sonuna gelindi. Toplumun ezici çoğunluğunun değişim talebi var. Bu talep basit bir iktidar değişikliğinin çok ötesine geçmiş durumda. Sosyal hayattan dış politikaya, ülkeyi ilgilendiren kararlarda halkın katılımından iktidarın ekonomik tercihine kadar birçok farklı başlıkta başta kadınlar ve gençler olmak üzere toplumun farklı kesimleri “değişim şart” diyor.

Tüm kamuoyu yoklamalarında, sokak röportajlarında hatta aile içi sohbetlerde bile ortaya çıkan bu değişim talebinin, hem iktidar hem de muhalefet cephesinde yer alan siyasiler tarafından fark edilmemesi mümkün değil. İktidarı ve muhalefetiyle düzen siyaseti için esas olan bu talebin nasıl karşılanacağı değil yönetileceğidir.

İktidarın son dönem söylemlerine bakınca (ekonomi, dış politika hatta Kemalizm) değişimin yine ancak kendileri tarafından gerçekleşebileceği mesajını verdiğini görüyoruz. Tabii girdiği politik eksen buna izin verdiği ölçüde.

Muhalefet cephesinde ise işler daha da karışık. İYİ Partili kurmayların çıkışından Abdullah Gül’ün sahaya dönüşüne, bu dönüşün bazı kalemler tarafından parlatılmasına kadar gelişen süreçler tam da bu değişim talebinin nereye yönlendirileceği, nasıl yönetileceği ile ilgili.

6’LI MASA'DA DURUM

Son altı ay içinde 6’lı Masa'da gözle görülür bir değişiklik yaşandı. Toplumun talepleri belli oranda masada konuşulanları belirlemeye, bazı partilerin politikalarını şekillendirmeye başladı.

1 AKP yenilecek duygusu egemen: Tüm partiler için ölüm kalım meselesi olan seçimlerde Erdoğan’ın yenileceğine dair duygu her geçen gün güçleniyor. Karamollaoğlu’nun ifadesi ile yüzde 99,9 olarak bakılıyor.

2 Seçim sonrasına hazırlık: AKP sonrası için şimdiden hazırlık yapılıyor. Yeni yönetimin adayından programına kadar etkili olma uğraşı var.

3 Kılıçdaroğlu sürpriz: Başkan adayları konusunda 6’lı Masa'da CHP Lideri’nin ismi başlangıçta sorun değildi. Çünkü aday olma ihtimali zayıftı. Adaylık olasılığının artması ittifak içinde endişelere de yol açtı. Kılıçdaroğlu’nun parti lideri olması ve son dönemdeki söylemleri rahatsızlık yarattı.

4 Değişim ama nereye kadar: Değişim talebini kontrol altında tutacak bir lider ve program isteniyor. Yeni hiçbir şey söylemeyen partilerin Erdoğan sonrasında güçlü bir şekilde var olmaları buna bağlı.

5 Aday çeşitliliği: Çok fazla aday ve seçilebilir aday tartışmaları aynı zamanda kafa karıştırmaya yönelik hamleler. Gül gibi isimlerin yeniden masaya sürülmesi en azından bazı liderlerin elini güçlendirecektir.

HDP’NİN TALEPLERİ

6’lı Masa ve HDP ilişkisi temas ya da uzak durma üzerinden tartışıldı. HDP kurmayları da kamuoyuna verdikleri mesajlarda “sürecin parçası olma, görüşlerinin alınması” noktasında bir yerde durdular. Kürt sorunu ve bölgesel gelişmeler dışında 6’lı Masa'yı zorlayan bir siyaseti tercih etmediler. Bu anlamıyla da hem masada hem de muhalefet zemininde sağ anlayışların hegemonyasını kırmaya dönük özel bir çaba sarf etmedikleri söylenebilir.

Durum böyle olunca sol politikaların taşıyıcılığı Kemal Kılıçdaroğlu’nun gelgitli politikalarına ve sosyalistlerin gücü oranında müdahalesine kaldı.

SOLUN GÖLGESİ

Tüm bunlarla birlikte solun başta taşra olmak üzere ülkenin farklı coğrafyalarında farklı başlıklarla yürüttüğü politika kamuoyunda beklenenin çok üzerinde bir etki yarattı. Sadece muhalefet partileri üzerinde değil SOL Parti’nin Fatsa mitingi sonrasında olduğu gibi iktidar üzerinde de baskı oluşturdu.

Kuşkusuz bu etkinin en önemli nedeni toplumun değişim talebinin doğru kavranmasıyla ilgili. Seçimlerle sınırlı olmayan, yaşanan bu hayatı reddeden ve köklü bir eleştiriye tabi tutan her eylem karşılığını buldu. Bazen miting oldu bazen de sahnede bir konuşma. Ama her koşulda konuşuldu, sahiplenildi ve en önemlisi topluma umut oldu.

Bugün en geniş muhalefet cephesinde yaşanan gerilimin ya da sancının kaynağı da tam burada. Statükolar korunarak bir “değişim” mi gerçekleşecek yoksa milyonların taleplerini içeren ortak bir irade mi bu sürece yön verecek? Bu noktada solun çok avantajlı ve ileride olduğunu söylemeye gerek bile yok sanırım.

Bu tercih aslında Erdoğan’la girilen mücadelenin de sonucunu tayin edecek başlıklardan biri. Halkın talebi aynı zamanda mücadeleyi Erdoğan’ın kurduğu oyunun dışına taşımak, onu çıplak ve korumasız bırakmaktır. Doğal olarak güçlü bir seçim zaferini de beraberinde getirir. Ama sadece koltuk sahiplerinin değişmesiyle sınırlı kalmaz.

Değişim talebini sahiplenmek, Erdoğan karşısında başarıyı getirdiği gibi sonrasına dair umudu da büyütür. Ama bu "Erdoğan gitsin, Erdoğancılık kalsın" diyenlerin önderliğinde gerçekleşebilecek bir yol değil.