Herkes onu bağnazlığa karşı, muhafazakarlıkla savaşan, kadın hakları konusunda öncü bir aydın olarak tanıyordu. Çağdaş, özgürlükçü ve muhalif bir şairdi.  

Herkesin herkesi izlediği, muhalifliğin en önemli suç olduğu zamanlar… Bir hasta ziyareti de gizli toplantıdan sayıldı. Ertesi sabah geldiler. Sıradanlaşan şey onun da başına gelmişti işte. Aydınların, muhalefet edenlerin tutuklanmadığı, saatlerce abuk sabuk sorularla sıkıştırılmadığı, içeri tıkılıp zindanlara atılmadığı gün yoktu ki. 

Eve daldılar, önce çalışma odasına, sonra yatak odasına girdiler. Her yeri didik didik ettiler, aranmadık ne bir dolap kaldı, ne kitaplık, ne çekmece, ne de raf.  … En çok ilgilendikleri şey mektuplardı. Babasının mektuplarını bir mendile sarıp aldılar.” Arama bitti, “Buyurun birlikte gidelim” dediler.* 

 

 

Balıkçılar, kayıkçılar, simitçiler… Aklınıza gelecek ya da hiç gelmeyecek insanlar hedef insanları gözlüyor, izliyor, rapor ediyordu. Gazeteciler, illa da gazetelerde yazanlar sürekli izleniyor, olur olmaz ihbarlarla hayatları zehir ediliyordu.  

 

Evhamlı kişilik” dönemin en yaygın, en bulaşıcı hastalığı olmuştu. İnsanlar gölgelerinden bile kuşkulanırdı. Memleketin eli kalem tutanı toptan aynı hastalığı tutulmuştu nerdeyse: Evhamlı kişilik! 

Şair, Tevfik Fikret’ti. Devir de Abdülhamit devri… 

Çok seneler geçti. Modern zamanlardayız artık. Evin önüne balıkçı kılıklı hafiyeler dikmeye, sandalcıları jurnalci yapmaya gerek yok. Teknoloji; ah teknoloji. Ne aletler icat olundu birilerini gözleyip dinlemek için. 

Enver AyseverYazgıcılar” romanına modern zamanlardan, bugünlerden yani, bir siteyi mekan seçmiş. Gerçi ad falan koymamış siteye; “Gibi Site” diyip geçmiş, ama bu memlekette biraz yaşadıysanız eğer, şu son yıllarda, şıp diye anlıyorsunuz ki o site Türkiye aslında. Zaman da bu zaman işte! 

Kimin eli kimin cebinde belli değil. Site sakinleri, emeklisi bile, sakin bir hayat yaşamaya boş vermiş ha babam birbirlerini gözleyip izliyorlar. Evet, kulak kabartma, göz açma var; Abdülhamit döneminden beri değişmeyen, ama artık cep telefonları var kayıt yapan, fotoğraf çeken.  

Cep telefonları ne ki; radyo gibi ama radyo olmayan, siz onu dinlediğinizi sanırken aslında sizi dinleyip kaydeden küçücük radyolar, neredeyse her odaya yerleştirilmiş en mahrem anları izleyen kameralar, herkesin birbirini izlediği “Gibi Site”de durmaksızın çalışıp, yine kim olduklarını bal gibi anlayacağınız, her kılığı giren, sabırlı “Yazgıclar”a rapor ediyor. 

 

 

Gibi Site”deki gibi işleyen çarklar sonucu “abuk sabuk konuşan, üzerine vazife olmayan işlere karışan kim varsa hemen damgalı eşek haline geliyor”. “Dini liderler, yasal derneklerin vatansever yöneticileri, işadamlarından oluşan kulüpler, her şehirde mutlaka bulunan spor kulübü çevresi bu uyumsuz ve uygunsuz kişilerin saptanmasında gönüllü rol üstleniyorlar.. Gelişkin kayıt cihazları herkesin uyarı görevini, gerektiğinde birbirini izleme, gözleme işini ne denli beceriyle yaptığını da kayıt altına alıyor..”   

Haydi, “Gibi Site”de yaşa da “evham” sahibi olma! 

Diyeceksiniz ki; nereden çıktı şimdi: Abdülhamit, Tevfik Fikret, Aysever’in “Gibi Site”si…  Vallahi, hepsi Akif Beki’nin Taraf yazarı Emre Uslu’yu “evhamlı kişilikten mustarip” ilan etmesiyle üşüştü aklıma. 

 

 

 

Okumuşsunuzdur; Uslu ABD’de uslu uslu oturmayıp bu kez Beki’ye “Başbakan’ın ağzından duymuş. Türkiye’ye dönünce tutuklanacağımı söylüyormuş” diye dalınca, Beki de “evhamlı kişilik” tanısı koyduğu Uslu ya bindirmişti: “Kara propagandacılar, psikolojik harekâtçılar, itibarsızlaştırma ajanları kirli taktikleriyle içeride, Türkiye arınıyor sanıyorduk. Bir kara propaganda odağı gitmiş, başka biri gelmiş sanki. Bir iftira çetesi gitmiş, başka biri gelmiş. Bir andıç sitesi gitmiş, başka biri gelmiş. Eski şeytanlardan doğan boşluğu, yeni şeytanlar doldurmuş adeta. 

Güler misin, ağlar mısın şimdi? Ya da Cem Karaca gibi çağlar mısın: Evet ben bir evhamlıyım amma / beni siz evhamlı ettiniz!

* Hıfzı Topuz, 2012, Elbet Sabah Olacaktır, Remzi Kitabevi