Uzun zamandır merkez bankasının faiz kararlarının haber değeri bile yoktu. Hatta pek çok kişi karara ilişkin açıklama metnini bile okuma zahmetine katlanmıyordu. Seçimler bittikten ve yeni ekonomi yönetimi göreve geldikten sonra gözler yeniden MB’nin faiz kararına çevrildi. Acaba önümüzdeki hafta yapılacak toplantıdan nasıl bir karar çıkacak? En çok merak edilen konu bu.

Bir faiz artışına gidileceği kesin. Bakan Şimşek’in “rasyonel politikalara dönülecek” ifadesine ilk yüklenen anlamın faiz artışı olduğu biliniyor. Peki, artış yapılacak, bunu anladık da, artış ne kadar olacak?

Bu konuda çok farklı “tahminler” havada uçuşuyor. Yabancı yatırım kuruluşlarının raporlarına baktığınızda politika faiz oranının yüzde 25, 30 ve hatta daha yüksek bir seviyeye çekilmesi gerektiğine ilişkin değerlendirmeler görürsünüz. Mevcut politika faiz oranının yüzde 8,5 olduğunu düşününce, havada uçuşan oranların ne kadar yüksek olduğunu tahmin edersiniz.

Bu hafta Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın faiz konusunda “ben burada aynıyım” dedikten sonra sözünü “…Bakanımızın şu andaki düşüncesi noktasında, biz tabi kendisine burada atacağı adımları süratle, rahatlıkla merkez bankasıyla beraber atmasını kabullendik” diyerek tamamlaması, faiz artışları konusunda ekonomi yönetiminin elinin rahatlatıldığı şeklinde yorumlandı. MB’nin mazereti kalmadı gibi.

ARTIŞ NE KADAR OLUR?

Faiz artışı konusunda karar verecek olan para politikası kurulu üyelerinde Başkan dışında bir değişiklik yok. Geçen aya kadar faiz artırımlarına gerek görmeyen kurulun bu ay yüksek bir artışa gitmeleri beklenmez sanırım. Belki de toplantı tarihine kadar üyeler değişir, kim bilir.

Artışın ne kadar olacağı sorusunu yanıtlamak zor. Haftaya karar açıklandığında yeni faiz oranının ne olduğunu görürüz. Zor olsa da ben yine de bir tahminde bulunayım: faiz artışlarının bir defada çok hızlı bir şekilde yükseltilmeyecek, kademeli olarak, zaman yayılarak belli bir seviyeye çekilecektir.

Çok hızlı bir faiz artışının ilk etkisini hızlı bir biçimde görecek olanlar vatandaşlardır. Taksitsiz kredi kartı borçlarının ve kredili mevduat hesaplarının faiz oranları politika faiz artışıyla birlikte Ağustos ayında itibaren yükselecektir. Politika faizinin yüzde on fazlasına 55 baz puan eklenerek hesaplanan bu borçların faiz oranlarındaki hızlı artışın etkisi anında vatandaşa bir maliyet çıkaracaktır. 9 Haziran haftası itibariyle yaklaşık 470 milyar lira olan bu borçların aylık faizinin 2 puan artması halinde, vatandaşın aylık faiz gideri yaklaşık 10 milyar lira artacaktır.  Doğrudan iç talebi düşürecek bir karar alınır mı, bilmiyorum. 

Benzer şekilde MB’den fonlanan bankalar da hızlı bir faiz maliyet artışı ile baş başa kalırlar. Yaklaşık tutarın 1,5 trilyon olduğunu düşünülürse, hızlı faiz artışının bankaların faiz giderlerinde ne büyük bir artışa yola açacağı görülebilir. Aman, bankaları boş verin. Onları da mı biz düşüneceğiz de diyebilirsiniz. Haksız da sayılmazsınız.

HENÜZ ORTADA BİR PROGRAM YOK

Yeni ekonomi yönetimin nasıl bir yol izleyeceğini bilmiyoruz. Çünkü henüz ortaya konan bir “program” yok. Neyi, nasıl ve ne zaman yapacaklarını açıklamadılar.

Dün Ekonomi Koordinasyon Kurulu toplantısı sonrasında bir açıklama yapan Cumhurbaşkanı Yardımcısı Cevdet Yılmaz orta vadeli programın Eylül’de açıklanacağını söylemiş. Evet, normal olarak o tarihte açıklanır da, ama madem şimdi ekonomi programında köklü bir değişikliğe gidiliyor ki gelen açıklamalar bu yönde, bu değişikliğin yol haritasının da kamuoyu ile bir an önce paylaşılması gerekir. Yapılan açıklamaların satır aralarına anlam yükleyerek yön bulmak çok kolay değil.

DOLAR NE OLUR

Faiz konusu merak uyandırsa da asıl takip edilenin kurlardaki hareket olduğunu biliyorum. Seçimlerden sonra hızla yükselen döviz kurlarının bu hafta neredeyse yatay bir seyir izliyor olması ilginç. Anlaşılan o ki kurların bir süre bu seviyelerde kalması isteniyor. Rezervlerin yerlerde süründüğü, “rasyonel politikalara dönülecek” açıklamasının “satın alındığı” bir dönemde, geçmişte yapılan ve sonuç vermediği bilinen döviz satışı ile kurları baskılamak uygulamasına mı devam ediliyor?

Acaba diyorum, dövizi bu şekilde “yönetiyor” olmaları önümüzdeki hafta MB’nin düşük bir oranda faiz artışına gideceğinin bir diğer işareti olabilir mi? Şöyle ki; faiz beklentilerinin yüksek olduğu bir dönemde yapılan artışla bunun “karşılanmaması” halinde kurları yukarı yönlü itmesi sürpriz olmaz. Acaba diyorum, kurları yönetebildikleri kadar tutarak, faiz kararı sonrası gitmesi muhtemel seviyeyi de mi sınırlamak istiyorlar. Bilmiyorum.

Önümüzdeki hafta öğreniriz.