Felsefeye çiçekli giysiler giydirme
Var olma sorunsalı ile modernleşme serüveninin çakıştığı alanları aynı Beckett’in Watt romanında kullandığı yöntemle ele alarak, yaşamın tekdüzeliğini ve insanın monotonluğunu anlatısına yerleştirebilen bir dizi
Genellikle rahatsız edici, bazen gülünç ve tamamen özgün olan The White Lotus isimli enteresan mini diziyle ilgili olumsuz yorumlar, seyircilerin hiciv izleme konusunda tembelleştiğini gösteriyor olabilir. Ciddi olan ile komiğin bir arada kullanıldığı düşünce yapısı stoacılara ve kiniklere kadar uzanır gider. Spoudogéloion (σπουδογέλοιον) kelimesi de direkt olarak bu üslubu anlatır. M.Ö. 7. yüzyılda yazılan taşlama olarak çevirebileceğimiz Iambus/iambik şiirleri de bunlara eklenebilir. Roma döneminde bu anlatım türleri sıklıkla tekrarlanır durur. Romalı satirist Gaius Lucilius’un M.Ö. 150’lerde, yozlaşmış devleti işaret ederek iktidara saldırması, çürümüşlük içinde yer alan insanlara “ahlaksızlar, hırsızlar” diye hitap edişini belki bir yerlerden okumuşsunuzdur. Arkeoloji yüksek lisans tez aşamasındayken Yunan filozofları ile ilgili derinlemesine araştırma yaptığım dönemde, önce köle olarak satılan, serbest bırakıldıktan sonra Atina’da felsefe okullarında felsefe okuyan, hicivleriyle insanların aptallıklarını ortaya saçan, dine saldıran Borysthenes’li Bion isimli kinisist Yunan felsefecisini her zaman ayrı bir yerde tutmuşumdur. Eratosthenes’in en çok etkilendiği isim olan Bion’u, felsefeye çiçekli giysiler giydiren adam, diye tariflemesi aklıma kazınmıştır. Bu noktada şunu anlamak gerek; mizahçıların aslında filozofların yapmak istediklerini kolaylaştıran kişiler olduklarını düşünebiliriz. Felsefenin zihni yoran mesajları ve okuyucunun aklında kalıcı biçimde oturmayan düşünceleri, mizahçı tarafından mizah yoluyla okuyucuya daha rahat benimsetilebilir. İşte bu tarz insanlar felsefeye çiçekli giysiler giydiren insanlardır.
İNSANAT BAHÇESİ
Geçmişi işte bu kadar eskilere dayanan hiciv bir tür müdür yoksa bir anlatım hali midir tartışmasını da bir yana bırakacak olursak, hiciv, meddahtan, ortaoyunlara oradan sinemaya kadar günümüzde hâlâ devam ediyor . Türkiye’de BeinConnect’te yayınlanan HBO yapımı yeni mini dizi The White Lotus Hawaii'de seçkin bir otelde tatil yapan misafirlerin bir haftasını konu alan altı bölümlük drama. Anlatımındaki hiciv tutumu ile çiçekli elbiseler içinde insanlar, muhteşem manzara içinde geçirdikleri günlerde karanlık karmaşalar ortaya çıktıkça kendi tonunu açık eden bir yapım. Dizinin anlatım tutumunun sonucunda izleyici adeta 2021 yılında açılmış insanat bahçesindeki insan türünü izleyerek eğleniyormuş hissine kapılabiliyor. Bu arada biliyorsunuz insanat bahçesi (human zoo) denilen yerler 19. yüzyılda gerçekten vardı, sözde “ilkel” dedikleri insanların sergilendiği yerlerdi bunlar.
BECKETT HİCVİ
Dizide Beckett’in varoluşçu yaklaşımını hissettiren eleştirinin şiddeti bulunuyor. Dizinin, 10 esas karakterinin her birini, içine soktuğu pozisyonlarla gülünç göstererek, insanın ve toplumun aksayan yönlerini ortaya koyma kapasitesi oldukça kayda değer. Var olma sorunsalı ile modernleşme serüveninin çakıştığı alanları aynı Beckett’in Watt romanında kullandığı yöntemle ele alarak, yaşamın tekdüzeliğini ve insanın monotonluğunu anlatısına yerleştirebilen bir dizi. İnsanın güç, iktidar, zenginlik gibi kazanımlar elde etmeye çalışırken gösterdikleri eylem ve eylemsizlikleri başarıyla hicveden bir yapım The White Lotus dizisi. İlk bölümde dizinin neye meylettiğinin biraz bulanık olduğu anlarda, kulağınıza zamanla oturan tema müziği, sizi hiciv tutumu içinde felsefi bir yoğunlaşmaya iten en büyük güç. Besteci Cristobal Tapia De Veer’in “Aloha!” isimli bu tema müziğinin manüpilatif gücü o kadar yüksek ki senaryo içinde başlı başına bir unsur. Onu çıkarırsan her şey sarsılırcasına büyük bir etki payı var.
VEGAN KALEMLER
Vegan kalemlerin ve yönetmenlerin Hollywood’da çoğalmasına çok seviniyorum. Bu isimlerin el attıkları her işte hayvanlarla, gezegenle, yaşam ile ilgili olumlu anlamda bir katman illaki oluyor. İlk yönetmenlik deneyimini, benim de daha önce sizlere tavsiye etmiş olduğum, Köpeğini Kaybedenler Kulübü (Year of Dog 2007) filmi ile yapan ve bu filmden sonra vegan aktivizminin içinde yer alarak PETA ile projelerde yer alan Mike White dizinin hem yazarlığını hem de yönetmenliğini üstlenen isim. Kendisi, Jennifer Aniston’lı The Good Girl, Jack Black’li Hababam Rock (School of Rock) ve Nacho Libre gibi sevilen filmlerin yazarı. Laura Dern’in başrolünü oynadığı, Enlightened isimli ilginç dizinin de yaratıcısı, yazarı ve yönetmeni. Salma Hayek’in başrolünde oynadığı Beatriz Akşam Yemeğinde filminde Trump karşıtı, avcı düşmanı ve hayvan haklarına dair ince dokunuşları olan senaryosunun da sahibi. Bu filme de bir bakın derim. The White Lotus, bana kalırsa şu an yayınlanan en kaliteli dizi. Henüz 3 bölümü yayınlandı, diğer 3 bölümde tökezlemezse ödül sezonunda ismini duyacağımıza eminim. O yüzden siz şimdiden izleyin derim.