Pandemide yaşama şartları ağırlaştı. Nasıl bu noktaya gelindiği, yönetimsel olarak yapılan hataları uzmanlar pek güzel dile getiriyorlar, ama uzmanların görüşlerini dikkate alan yok. Zaten hemen hemen her konuda ortak akıldan yoksun bir idare etme biçimi, bugün yaşadığımız sorunların en önemli nedeni değil mi? Şimdi hafta sonları yeniden evlere kapanacağız. Bu kapanmanın etkileri, psikolojik açıdan önceki kapanmalardan farklı mı olacak?

Önceki kapanmalardan farklı olarak, neyi nasıl yapacağımızı daha iyi biliyor olacağımız kesin; marketten online sipariş vermeyi çoğu kişi biliyor artık, gereksiz tuvalet kâğıdı stoklamak gibi davranışlara da rastlanmıyor. Üstelik virüs hakkında daha çok şey biliyoruz, en azından bazı belirsizlikler giderilmiş durumda. Ama bu yeni kapanmayı, önceki kapanmalara göre daha sıkıcı ve daha umutsuz bir ruh haliyle karşılamamız da olası.

Pandemiye ve kapanmaya karşı verdiğimiz psikolojik tepkiler, kişiden kişiye değişiyor. Pandeminin toplumsal olarak bir travma olmasının dışında, her birimizin bireysel olarak bu travmaya yüklediği anlam, kendi kişisel tarihimize, beklentilerimize, psikolojik yapımıza göre farklılıklar gösteriyor. Ama en yaygını, yaşam tarzımızla ilgili yaşadığımız kayıplar ve belirsizliklerden doğan kaygı olsa gerek. Pandemiden önce yapabildiğimiz aktiviteleri yapamıyor, görüştüğümüz kişilerle görüşemiyor oluşumuz, günlük rutinlerimizde yaşadığımız kökten değişimler, içimizde yaşadığımız sıkıntıları arttıran bir etkide bulunuyor doğal olarak.

Önceki kapanma dönemlerinden tecrübe ettiğimiz önemli bir nokta da, karantina dönemlerini tek başına yaşayan kişilerin daha zorlandığı yönünde. Psikolojik araştırmalar da bunu gösteriyor. Medya ve sosyal medyanın etkisi, tek başına yaşayanlar üzerinde felaket haberleri açısından daha güçlü olabiliyor. İlişkisel varlıklar olduğumuz için, uzun süre yalnız ve izole kaldığımız durumlarda benlikte bir çözülme ve dağılma da yaşayabiliyoruz. İlişki bizi şimdi ve burada kalmaya zorluyor, yalnız kaldığımızda ya geçmişte ya da gelecekte yaşamaya ve kötücül fantezilerin etkisine daha açık hale gelebiliyoruz. Bu durum, elbette herkes için geçerli değil. Kontrol etmek yerine akışı tercih eden, dış gerçekliği kabul edip hayal kırıklıklarıyla baş edebilecek gücü kendisinde bulabilen, fanteziler yerine gerçekliğe yaratıcı bir biçimde müdahale edebilecek hayaller kurabilen kişiler, ruhsal olarak daha dayanıklı bir profil çizebiliyor.

Depresyon, panik atak gibi yaşanan güçlü ve zor ruhsal durumlarla baş etmenin en etkili yollarından biri başkalarıyla üzüntümüzü ve kaygımızı paylaşmaktan geçiyor, ister içe dönük ister dışa dönük olalım. Bu yüzden modası geçmiş gibi hissettirse de dijital teknolojinin nimetlerinden faydalanıp görüntülü sohbet imkânlarını düzenli olarak kullanmanın olumlu sonuçlar verdiği görülmüş.

Aynı zamanda, karantina dönemlerinde, gece yattığınız kıyafetlerle günü geçirmemenin, sanki işe gidiyormuş gibi hazırlanmanın, oyun ya da televizyon izlemek gibi aktivitelere sınır koymanın, edilgen olmaktan ziyade kitap okumak, resim ya da müzikle uğraşmak gibi etkin aktiviteler organize etmenin önemini de hatırlamak gerek. Ve kendimize sık sık hatırlatmamız gereken bir başka şey de, bugünlerin eninde sonunda geçeceği…