Aslında başlarken yapmalıydım, kuşkusuz… Memleket Tabipliği’nde neler yazılacağından, nelerden bahsedileceğinden… Hangi dertlere

Aslında başlarken yapmalıydım, kuşkusuz… Memleket Tabipliği’nde neler yazılacağından, nelerden bahsedileceğinden… Hangi dertlere hangi çareler aranacağından… En baştan bahsetmeliydim.
Anamur Devlet Hastanesi’ndeki işinden atılan “Ağlayan İşçi“ fotoğrafı... Özel hastanelerdeki bıçak parasına yapılan zam… Tütüncülerle sağlıkçılar… Tam gün tartışmaları… Derken, olmadı.
Bugün telafi etmeye çalışalım.
•••
İlk baş; “önce zarar verme” ilkesini gözetecek, Memleket Tabipliği…
Tabii ki…
IMF’nin eski baş ekonomistlerinden Kenneth Rogoff’un… “Marksizm İçin Bir Reçete” başlıklı makalesindeki… “Sosyalizmle kapitalizm arasındaki gelecek büyük çatışma insan sağlığı üzerinden gerçekleşecek” kehanetini de gözeterek...
 Öncelikle ve esasen sağlığı konu alacak… Sağlığı konuşacak, sağlığı tartışacak.
Ancak…
Sağlığın sadece hastalıktan… Sağlıklı olma halinin sadece beden ve ruh sağlığından ibaret olmadığını akıldan çıkarmayacak.
Sağlığın, esenliğin, mutluluğun, toplumsal iyilik halinin bir bütün olduğunu… İnsanın bir bütün olduğunu unutmayacak.
İnsana ait olan her şeyi, insani olanı tıbbileştirme hatasına düşmeden konu edinecek.
•••
İsmiyle müsemma olmaya çalışacak, Memleket Tabipliği.
Hani memleket hasta olmuş… Ahali bir halâskâr arıyormuş da… “Ben doktorum, kaçılın” kıvamında değil de...
“Toplumsal olanı politikleştirmek, politik olanı toplumsallaştırmak” çabasına sağlık alanından katılmayı deneyecek.
“Neler oluyor sağlıkta?” sorusuna cevap arayacak… Sağlıkta Dönüşüm Programı’nın… Hani şu Sağlık “Reformu”nun ardına düşecek.
Mağduriyetleri sadece kimlik politikalarının nesnesi gibi görenlerden farklı olacak. Sağlıktaki mağduriyetlere, eşitsizliklere, yoksunluklara sınıf penceresinden bakmaya çalışacak.
Sağlıktaki neoliberal dönüşüme karşı mücadele eden sağlık emekçilerinin… Sağlığı toplumsal bir hak olarak gören politik, toplumsal örgütlerin sesini duymaya, dinlemeye, duyurmaya gayret edecek.
Hemen yanı başındaki sosyal güvenlikteki yaşananları da ihmal etmeyecek, elinden geldiğince.
•••
Laz Marks’ın, BirGün emekçileri için sahnelediği oyununda… “Eskiden taş fırın solcuları vardı. Mahallelere, varoşlara, fabrikalara giderlerdi. Şimdi hepsi ‘light’laştı; köşe yazarı oldu” dokundurmasına takılmadan…  Haftada iki gün, Salı ve Cuma, yayınlanacak Memleket Tabipliği…
BirGün’le, BirGün’ün emekçileriyle, okurlarıyla, yazarlarıyla birlikte yol almaya çalışacak.
Zihin açıcı, “ağır” teorik metinleri kıymetsiz bulduğundan değil, ama… Yazıyla en yakın mesaisi tıbbiyede not tutmak, reçete yazmak ve günlük müşahade, epikriz doldurmaktan ibaret bir mesleki birikime dayandığından…
Basit, sade ve kolay anlaşılabilir olmaya çalışacak.
Şimdilik yekpare bir makale biçiminde yazılacak… İleride, “Stetoskopa takılanlar”, “Appendix” gibi eklentiler de düşünülecek.
Arada kendini tutamayıp, haddini aşar… “Memleket Halleri”ne dönüşürse kusuruna bakılmayacak.
•••
Hepsinden ve her şeyden önce… Herkese, ama istisnasız herkese… Eşit, ücretsiz, ulaşılabilir, nitelikli sağlık hizmetini savunacak, Memleket Tabipliği.
İnsanlığın binlerce yıllık büyük özleminin… “Herkesten yeteneğine göre, herkese ihtiyacı kadar” bir toplum ütopyasının peşinden gidecek.
 “İyi, güzel, hoş da… Hayal bunlar” diyenlere de Tevfik Fikret’in mısralarıyla cevap verecek:
“Ebnâ-yı beşer (insanoğlu) birbirinin kardeşi… Hülyâ!... Olsun, ben o hülyâya da bin canla inandım!” diyecek.