Siyasette sağa doğru öyle bir yığılma yaşandı ki neredeyse gemi alabora olup devrilecek, ülke batacak. Cumhuriyet’in son 75 yılında sağcılığın memleketin başına ne çoraplar ördüğü, onu nereye taşıdığı belliyken sol politikalardan kaçınmak muhalefetin intiharı olur.

Gemi tam sağ yattı ülkeyi batıracaklar

Türkiye’de ana akım (burjuva) siyaset her geçen gün daha çok sağa yatıyor. Muhalefet partileri ya daha İslamcı ya da daha milliyetçi olmak zorundaymış gibi sahne almaya başladılar. AKP ve MHP gibi iki sağ partinin iktidarda olduğu yerde bu durum normal karşılanabilir. Ama bu salgın esas olarak muhalefet bulaşmış durumda. Ya da yeniden nüksetmiş diyelim. Şeriatın İslam olduğunu keşfedenden Türklüğün tehdit altında olduğunu söyleyene kadar topu birden muhalefet saffına dizilmiş durumda. 

Mesele o kadar ileriye gitti ki sol cenahtan sol yapıların İslam’ı yanlış anladığına dair yazılar tekrar literatüre sokulmaya başlandı. 

Bu cenahın diğer bir özelliği de şehvetle CHP’ye ayar verme isteği içinde olmaları. CHP’nin bunca zamandır izlediği sağ politikaların bu fotoğrafa katkısını bir kenara not etmek gerekiyor. Bu doğru. Ama yine de tüm ana akım-Meclis muhalefetinin iktidardaki Cumhur İttifakı’nı bırakıp CHP’ye yüklenmesini anlamak mümkün değil. Ya da bunda başka bir niyet aramak gerekiyor. 

NEDEN SAĞ SİYASET? 

Muhalefete muhalefet etme konusunda İYİP önemli bir yol açtı. 10 aydır kesintisiz bir şekilde aynı noktadan vurup duruyor. Sadece Meral Akşener’in konuşmaları değil yerel seçimler için gösterdiği aday isimleri bile önümüzdeki dönemi nasıl kurguladığını gösteriyor. Demokrat Parti’den Ata İttifakı’nı oluşturan partilere kadar durum neredeyse hiç değişmedi. 

Son olarak Memleket Partisi Lideri Muharrem İnce de seçimlerine tek başına gireceklerini açıkladı. Kuşkusuz bir partinin seçimlere nasıl gireceği o partinin yetkili kurullarının vereceği bir karar. Ama bu karar açıklanırken neden muhalefet partisini eleştirerek yapar bunu anlamak mümkün değil. Üstelik bunu da “Dersim” üzerinden yapmak  başka bir niyeti ifade ediyor. 

Türkiye’de milyonlarca insan, baskıcı, tekleşmeye zorlayan, İslami referansların egemen kılınmaya çalışıldığı, AKP-MHP rejimine karşı itirazını sürdürüyor. Hilafete, ekonomik sıkıntılara ya da çevre kıyımına karşı başlayan itirazlar kısa süre içerisinde rejime karşı barikata dönüşüyor. Rejim için de en büyük tehlike bu itirazların topyekûn siyasal bir kanala akması olacaktı. Muhalefetin alanının daraltılması, çerçevesinin çizilmesi iktidar için acil bir gerekliliğe dönüştü. Muhalefet partileri içinde baş gösteren iktidara dokunmadan sağ söylemle siyaset yapma biçiminin yaygınlaşması tam da bu ihtiyacı giderecek aktör olma hevesinden kaynaklanıyor. Seçimler bu yolu hızla geçmek için vesile ediliyor. 

SOL TARAF BOŞ DURUYOR 

Halkın beklentileri, çözüm bekleyen sorunları, talepleri kimlikler üzerinden çıkarılmaya çalışılan çatışma başlıklarıyla örtülmeye çalışılıyor. Muhalefet blokunda yaşanan iç polemiğin tamamen AKP-MHP argümanları ile yaşanması bu anlamıyla tesadüf değil. Kimlikler üzerinden kutuplaşmış bir Türkiye hem iktidarın hem de muhalefetin bir kanadının çok fazla işine yaradı yaramaya devam ediyor. 

Burada hesaba katılmayan ya da hesabı bozacak gelişme dinamikleri var. Her şeyden önce ülke bir türlü ekonomik ve siyasi istikrara kavuşamıyor. Bu durum her gün yeni mağdurlar yaratıyor. Toplum içten içe yanan bir ateşe dönüşmüş durumda. Şu anda kor haline gelmiş durumun alev alması ise an meselesi. Şu ana kadar muhalefet partilerinin yardımıyla bu tepki bloke edildi. CHP’nin yaklaşık 10 yıldır izlediği çizgi dolayısıyla muhalefet partileri arasında alışkanlığa ve bir kültüre dönüşmesi bu blokajı kolaylaştırdı. CHP’nin yeni yönetiminin bu çizgiden uzaklaşacağını açıklamasından sonra muhalefet partilerinde hareketliliğin ivme kazanması da tesadüf değil. 

İktidar ve muhalefetin bir bölümünün en çok korktuğu konu sol bir söylem ve buna uygun bir çizgiyle toplumla buluşması. CHP’ye gelen salvoların tamamı bu anlamıyla bir uyarı niteliğinde. 

CHP’nin bugüne kadar bu saldırılara karşı suskun kalması ve güçlü bir irade ortaya koyamaması geçmiş çizginin izlerinin varlığını gösteriyor. 

Şu kadarını söylemek gerekiyor geminin sağı tamamen dolu. Sağda öyle bir yığılma yaşandı ki neredeyse gemi alabora olup devrilecek, ülke batacak. Oysa Cumhuriyet’in son 75 yıllı sağcılığın memleketin başına ne çoraplar ördüğü, onu nereye getirdiği çok açık. Adalet yok, iş yok, aş yok, gelecek yok. Gelinen nokta bu.    

Bu çürümüş siyasetin ve onun temsilcileri olan partilerin topyekûn sağa yaslanmaları kuşkusuz ülke için tehlikeli. Ama bir anlamıyla da olanak olarak değerlendirilmeli. Halkın beklentilerine yanıt verecek örgütlü bir hareke ne yalnız kalır ne de kimsesiz. Ve üstelik bu geminin yeniden yüzmesi için dümenin sola çevrilmesi de şart.