Ekonomik krizle birlikte belediyeler yol, su ve benzeri hizmetlerin yanında halkın yaşamsal sorunlarıyla da ilgilenmek durumunda. İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Tunç Soyer “Ekonomik krizle birlikte İzmir ve İzmirlinin öncelikleri artık çok farklı” diyor.

Gençlerimiz ülkeden kaçıyorsa gerisi boş

İzmir Büyükşehir Belediyesi’nde (İBB) Buca’da Metrosu’nun temel atma törenin heyecanı devam ediyor. Belediye Başkanı Tunç Soyer büyük bir şevkle kentin ulaşımını rahatlatacak projeyi anlatmaya devam ediyor. En çok da “Parsı hazır ve dört yılda bitecek” derken keyifleniyor. Böyle önemli bir proje varken doğal olarak Başkan Soyer’le metro, altyapı ve benzer projeleri konuşmak için oturuyoruz masaya. Ama daha ilk cümlelerin arkasından kendimizi yoksulluk, işsizlik ve geleceksizliği konuşurken bulduk. Yerel yönetimler belki de tarihin hiçbir safhasında olmadığı kadar ülkenin temel sorunlarıyla ilgilenmek durumunda kalıyor. Bütçelerinin neredeyse önemli kısmı artık sosyal yardımlara ayrılmış durumda. İBB Başkanı Tunç Soyer krizle birlikte belediyenin değişen önceliklerini, krize karşı mücadeleyi ve merkezi hükümetle ilişkilerini anlattı.


ÜNİVERSİTELİ İŞ BEKLİYOR

İnsanımıza iş bulmada kolaylık sağlasın diye meslek edinme kursları açıyoruz. Ketin neredeyse her ilçesinde açtık. Her disiplinde özellikle de iş dünyasının ihtiyaç duyduğu meslek alanlarında kurlar açıyoruz. Ama yetişmemiz mümkün değil. Sokağa çıktığımız andan itibaren önüme çıkan iki hemşerilerimden biri elime bir iş başvuru belgesi tutuşturuyor. İş başvurusunda bulunanların tamamı genç ve eğitimli insanlar. İnsanın içi parçalanıyor. Ama belediye imkânları ile çözüm bulmamız imkânsız. Ülkede milyonarca üniversite mezunu var ve büyük bir bölümü işsiz. Genç nüfusun yüzde 50’sinden fazlası geleceği başka ülkelerde arıyorsa dolar, gayri safi mili gelir gibi rakamları konuşmak yersiz. Ülkenin içinde bulunduğu durumu görmek için bundan daha temel bir gösterge olamaz. Fotoğraf bu kadar net ve aynı zamanda bu kadar da korkunç.

PLANSIZLIĞA İSYAN

Müfredatından, okul binalarına, her şehre üniversite açma politikasına kadar eğitim sistemi baştan aşağıya çökmüş, çürümüş durumda. Anaokulundan başlayarak YÖK’e kadar durum aynı. Her yıl yüzbinlerce üniversiteli mezun ediyorsunuz. Arkeolog, sosyolog, mühendis ve neredeyse hepsi işsiz. Bir devlet bunu nasıl düşünmez, nasıl planlamaz? ‘Üniversite açıyorum buradan mezun olanları şuralarda istihdam ederiz’ diye planlanmaz mı? Eğitim sistemi çökmüş. Bu kadar net. Belediyeler olarak biz pansuman yapmaya çalışıyoruz. Okul binaların tadilatı, araç gereç, meslek kursu vs. çürümüş dökülmüş sistem içinde ne kadarını kurtarabiliriz diye düşünüyoruz.

Şu anda elimizde belediyede ve iştiraklerinde işe girmeyi bekleyen tam 181 bin üniversite mezunun başvurusu var. Daha da vahimi 600’ün üzerinde de doktora yapmış başvuru var. Nasıl anlatayım? Bitmiş tükenmiş sistem. Belediye olarak buna çözüm üretmemiz mümkün değil. Var olana 6 büyükşehir belediyesi olsak bize başvuran üniversite mezunlarına yeterli gelmeyecektir.

genclerimiz-ulkeden-kaciyorsa-gerisi-bos-981218-1.
Tunç Soyer



İşsizliğe paralel olarak büyüyen bir de yoksulluk gerçeğimiz var. Ben başkan seçilmeden önce İBB bünyesinde 20 bin civarında gıda paketi talebi oluyormuş. Bugün bu talep 500 binin üzerine çıktı. Böyle bir yardımı istemek ne kadar acı düşünün. Evine bir erzak paketi bırakıyor ve teşekkür ediyorsun. Biz ısrarla halkın yaralarını olanağımız ölçüsünde sarmaya çalışıyoruz. Bazı bölgelerde dayanışma noktaları açtık ve açmaya devam ediyoruz. Kılık kıyafetten, sıcak yemeğe kadar bu merkezlerden halka ulaştırmaya çalışıyoruz. Bunlardan bir Kadifekale’de oraya gittik. Böyle bir yoksulluk olamaz. Yardım talebini daha sözcükler çıkmadan annelerin gözünde görüyorsun. Çocukların beslenmesi, ısınması, giyinmesi için olağan üstü çaba sarf ediyoruz. Bu ülke savaş dönemleri dahil Cumhuriyet tarihi boyunca böyle bir yoksulluğu görmemiştir. Derinleşen ve yaygınlaşan bir yoksulluk var.

KRİZ BİZİ DE VURDU

Sosyal yardımlar bütçemizin önemli bölümünü işgal etmeye başladı. Yardımlarımızı hiçbir ayrım yapmadan ulaştırıyoruz. Karşılaştığımız AKP seçmeni vatandaş “Bu yardımlar CHP gelirse kesilir deniliyordu ama onlardan fazla yardım yapıldı” dedi. Sadece biz değil, diğer belediyelerimizin gayretiyle bu algıyı değiştirdik.

Kriz sadece yurttaşı değil kurumları da derinden etkiledi. 2019 Mart sonunda İBB’nin 780 milyon Euro borcu varmış. Bu 2030 kadar ödenecek borç. Bizim dönemde yüzde 10,25 artmış. Fakat döviz kurundaki yükseliş borcumuzu Türk Lirası bazında 3,5 kat daha yukarı çekti. Kriz her şeyi alt üst ediyor. İki ay önce bütçe yaptık. O bütçe şimdi tam anlamıyla çöp oldu. Tekrar baştan hangi yatırımlardan vaz geçeceğiz hangilerinin başlangıç tarihini uzatacağız ne kadar zamana yayacağız onu düşünüyoruz. Öte yandan işimizin önemli bölümünü de yeni kaynak arayışları ve tasarruf çabası oluyor.

BU KADAR DA OLMAZ

Tüm bunlar yetmezmiş gibi bir de merkezi hükümetin çelmelerinden kurtulmaya çalışıyoruz. Deprem sonrası orta hasarlı binaların yeniden inşaası için Dünya Bankası’ndan aldığımız kredinin başına gelenleri biliyorsunuz. Resmen üzerine konup bizi devre dışı bıraktılar. İyi bir ilişki için çok fazla gayret gösterdik. Ama artık iyi niyet görmüyorum. Her şeyini hazırladığımız projeye imza atsalar bitecek imza atmadılar. Kim kaybetti? Sadece belediye başkanı olarak ben mi. İnsanlarımız orta hasarlı binalarda elleri yüreklerinde oturmak zorunda bırakıldı.

Bize bu muameleyi reva gören merkezi hükümetin yaptıklarına bakın. Bu kadar bereketli topraklar, bu kadar büyük olanaklar, bu insan gücü nasıl çarçur edilmiş. Memleketi ne hale getirmişler. Bu kadar işsiz bu kadar yoksul nasıl yaratılmış hâlâ anlayamıyorum. 21. yüzyılda Türkiye’nin en büyük 3. şehrinde banyosu olmayan evler var. Sosyal yardım olarak insanımızı hamama götürüyoruz. Belediyenin yaptığı işlere bakın. Tüm bunlara rağmen var gücümüzle çalışmaya devam ediyoruz.