Enflasyon, deprem gibi somut ve ciddi sorunların sandığa yeterince yansımamış olması, toplumun önemli bir kesiminin gerçeklikle ilişkisine dair bir bilgi veriyor. Fantezinin kararsız kimlik oluşumlarını nasıl kurduğunu biliyoruz. Önceki yazılarımdan birisinde fantezi makinesi liderlerden bahsetmiştim.

Gerçeklik öyle yıkıcı ve korkutucu bir biçimde kişileri kuşatmış ki, tek çareleri fantezilerine uygun baba imagosuna sahip birinin peşine takılmak olmuş sanki. Gerçeklik algısı bozulunca, sahte de olsa kendi fantezi-gerçekliğine uygun o montaj videoları, ilanları talep eder hale bile gelebilirler.  

TEKİNSİZLİK

Bugünlerde Netflix’te gösterime giren Emin Alper’in ‘Kurak Günler’ filmi bu psikolojik meseleyi güzel işlemiş; filmde anlatılan o kasabada kimsenin umurunda değil gerçekler, adım adım yaklaşan felaket, kasabanın neredeyse tümü aklını yitirmiş gibi davranır. Yapay zekânın hayatımızı nasıl şekillendireceği gibi konular hararetle ele alınırken, belki de insanların içine hapsolduğu bu fantezilerin koruyucu bir işlevi de vardır, dağılmaktan, değersizlik hislerinden ve daha pek çok şeyden. ‘Kurak Günler’deki tekinsizlik hissi ve toplumsal histeri öylesine tanıdık ki… Bir miting meydanında kendinden geçmiş bir halde dans ederek liderin adını sayıklayan kişileri gösteren bir videoya denk gelmiştim. Yaşlı kadınlar, koca koca adamlar çocuklaşmış bir haldeydiler. Kim bilir ne çok sorunları vardı, ama o an öyle mutlu görünüyorlardı ki… 

ABARTI

Toplumsal histerinin iki karşıt kutbu vardır, abartılı mutluluk ve güven, abartılı korku, paranoya ve nefret… Aynı zamanda güç istenci de çok yüksektir, şatafatlı saraylar, koruma ordusu vs… Bu toplumsal histeriden sadece iktidar yanlıları değil, bazı muhalif kesimler de nasibini alır, çünkü içinde yaşadıkları psikolojik atmosfer herkesin iç dünyasına sızabilir. Muhaliflerin birbirlerine aman sakın seçim bitene kadar evden çıkma, oy kullanıp eve kapan uyarıları ya da biribirinden karanlık komplo teorilerini düşününce… Abartılı umut ve umutsuzluk halleri… Sürekli haber takibi ve olacak felaketi önceden sezme çabaları… 

SIKICILIK

Toplumsal histeri, travmaya karşı bir savunma biçimi olarak düşünülebilir. Yaşadığımız toprakların tarihine baktığımızda hemen hemen herkes için bir travmalar tarihi olduğu açık. Yüzleşememenin, sonuna kadar gidememenin bir sonucu olarak ortaya bu abartılı durumlar çıkıyor. Ama öyle görünüyor ki, bu toplum daha pek çok ‘şok’ yaşayacak, çünkü sürprizlere, şaşırmaya dair bir açlık normalleşmiş durumda; gerçeklik korkutucu olduğu kadar sıkıcı da… Yabancı bir gazete, Kılıçdaroğlu için sıkıcı bir lider diye bahsetmişti, seçimle ilgili bir yazıda. 

USTALIK

Gerçeklerden konuşan herkes sıkıcı. Üniversitelerde bile sıkıcı diye düşünülen derslerin hocalarından dersi eğlendirici bir biçimde anlatmaları talep edilir örneğin. Halbuki, öğrenci biraz sıkıcılığa tahammül etse, yani ustalaşsa, o sıkıcı ders belki de bir tutkuya dönüşecek. Histerinin psikanalizde tedavisi de bu yöndedir, hasta ya da danışanın ustalaşması yani bir psikanaliste dönüşmesi; o zaman gerçekliğe karşı fantezilere sığınarak savunma ihtiyacı duymaz kişi. 

GERÇEKLİK

Filme geri dönecek olursak, başkarakter Emre de, gazeteci Murat da toplumsal histeriden etkilenirler; yaptıkları hatalar, gerçeklikle yüzleşme konusunda ikircikli halleri çözüm üretme konusunda onları çaresiz bırakır. Tekinsizlik atmosferinden etkilenmemek oldukça zor. Sadece sanat bu konuda yardımcı olabilir, gerçekliğe belli bir mesafeden bakmaya neden oluyorsa, fantezilerin yerine hayalleri koyabiliyor ve yüzleşmeyi kolaylaştırabiliyorsa. Pazar günü gerçeklikle fantezi oylanacak. Gerçeklik kurtaracak...