Oscar’a ne kadar burun kıvırsak da özenli kampanyalarından uzak durmak zor oluyor. Meslek birlikleri seçimlerini merak ediyorum, örneğin oyuncuların seçimlerini. Sayısal üstünlükleri onları Akademi seçimlerindeki en etkin meslek grubu yapıyor. Yönetmenlerin meslek birliği DGA da seçimleri ile ‘Oscar habercisi’ sayılan meslek birliklerinden. Onlar da seçimlerini yaptı ve 71. Ödül gecelerinde, beş dalda Oscar adayı olan […]

Oscar’a ne kadar burun kıvırsak da özenli kampanyalarından uzak durmak zor oluyor. Meslek birlikleri seçimlerini merak ediyorum, örneğin oyuncuların seçimlerini. Sayısal üstünlükleri onları Akademi seçimlerindeki en etkin meslek grubu yapıyor.

Yönetmenlerin meslek birliği DGA da seçimleri ile ‘Oscar habercisi’ sayılan meslek birliklerinden. Onlar da seçimlerini yaptı ve 71. Ödül gecelerinde, beş dalda Oscar adayı olan (Yabancı Dilde En İyi Film, kazanırsa Gabriela Rodriguez ile paylaşacağı En İyi Film, En İyi Yönetmen, En İyi Özgün Senaryo ve En İyi Görüntü Yönetmeni) Meksikalı Alfonso Cuarón’ın en iyi yönetmenlik ihtimalini güçlendirdiler.
DGA belli başlı dört Hollywood meslek birliği arasında seçimini yapan üçüncüsü. Yapımcılar birliği PGA daha önce “Green Book”u seçmişti. Yazarlar ise ödüllerini 17 Şubat’ta duyuracak. Cuarón o geceden de ödül bekliyor. Kendisi aynı zamanda iyi bir kurgucu. 2014’te ona En İyi Film ödülü getiren “Gravity”nin kurgucu ödülünü Mark Sanger ile paylaşmıştı. Bu yıl da kurgu dalında aday olacağı bekleniyordu ama olamadı.

“Roma” çok tartışmalı bir film. Ama bizim muradımız onun kalitesi hakkında bir karara varmak değil. Zaten beğenenler ve beğenmeyenler arasında bir uçurum var. Bu yılın gerçekten en iyi filmi olduğunu düşünenler ile (ben de bu gruptayım), “Ay o ne öyle? Eski Türk filmleri gibi ağlak” bulanlar ya da “N’olur o kazanmasın!” duasına çıkanları bir asgari müşterekte birleştirmek imkânsız. Ben şahsen, ilk doğru dürüst Harry Potter uyarlaması olan “The Prisoner of Azkaban/Azkaban Tutsağı” (2004) ile yönetmeni seven Potterhead’lerin fikrini merak ediyorum.

Alfonso Cuarón ödülünü almak için DGA gecesinde sahneye çıkınca, “Yalitza ve Marina’nın ruh cömertliği ve çabasız zarafeti olmasa, “Roma” da var olamazdı” dedi. “Güzel oyuncu kadromun geri kalanıyla birlikte bu anı filmime hayat vermeyi nasılsa başardılar.” Yönetmenin çocukluğunu andığı filmde dadısı Cleo’yu oynayan (ilk oyunculuk deneyimi) Yalitza Aparicio En İyi Kadın Oyuncu, çocukların annesinde Marina de Tavira da En İyi Yardımcı Kadın Oyuncu dallarında Oscar adayı.

Meksikalı yönetmen DGA’dan bu ödülü alan ikinci “Yabancı Dilde En İyi Film” adayı. On sekiz yıl önce de Ang Lee “Crouching Tiger, Hidden Dragon/Kaplan ve Ejderha” ile DGA’nın ödülüne kavuşmuştu.

Bu arada, “Meksikalı yönetmen” deyip duruyorum. Ayrımcılıkla bir ilgisi yok tabii. Hatta “Meksikalı yönetmen” tanımı bir tür liyakat nişanı sayılabilir. Son altı yılda yakın dost olan üç Meksika doğumlu yönetmen toplam beş kez DGA ödülü aldılar. Üçünün de En İyi Film Oscar’ı var: Cuarón’un, “Gravity/Yerçekimi” (2014), Alejandro González Iñárritu’nun “Carne y Arena” (2017) ve Guillermo del Toro’nun geçen yıl “The Shape of Water/Suyun Sesi” ile. Bir elinde Oscar, diğerinde DGA heykelcikleri olan fotoğrafı hâlâ gözümün önündedir. Iñárritu da “Birdman” (2015) ve “The Revenant” (2016) ile iki DGA almıştı. Zaten bu ödülü alanların yönetmen ödülünü de alma ihtimali yüzde 75. 1948’den bu yana birincisini alıp ikincisini almayan yönetmen sayısı yedi.

(*) Gelelim başlıktaki “Gracias, cabron”a! Alfonso Cuarón’ın ödülünü gecen yılın galibi ve arkadaşı, Guillermo del Toro verdi. Cuarón da ona “Teşekkürler, cabron” dedi. “Sen benim meslek hayatımsın”. Sonra kuliste açıkladı. “Aslında küfürdür, hakaret de olabiliyor ama bağlama ve ülkeye göre değişir,” dedi. Aslında “teke” demek ama aynı zamanda sağlam küfür ve hakaret. Neyse ki Meksika’da “güey/dude” da olabiliyormuş. Yani, sağol ahbap! Bu arada, aman ha, “güey”e de dikkat, tokadı yiyebilirsiniz.