Dün birçok yerde andık güvercinimizi. Agos’un önünde arkasından haince sıkılan kurşunlarla yere yıkılışının dördüncü yılında

Dün birçok yerde andık güvercinimizi. Agos’un önünde arkasından haince sıkılan kurşunlarla yere yıkılışının dördüncü yılında.

Dört yıldır düştüğü yerde yatıyor Hrant. Bir yılan hikayesine dönüştü davası. Adaleti ara ki bulasın!

Karanlık ve derin yapıların üzerine gittiği iddiasındaki iktidar, Hrant cinayetinin aydınlatılması için gerekli siyasi iradeyi göstermiyor. Bu dava, derin devlet yapılarına karşı savaş açtığı iddiasında olanlar için bir sınavdı ve ört yıldır her gün bu sınavdan çaktılar bu sınavda.

Bu sınavdan bir tek geçer not alamayanlar, derin yapıların üzerine gittiklerine inanmamızı istiyorlar. Yerseniz!

Son yazısında, kendisini bir güvercin tedirginliği içinde hissettiğini ilan etmişti Hrant. “Tıpkı bir güvercin gibiyim... Onun kadar sağıma soluma, önüme arkama göz takmış durumdayım. Başım onunki kadar hareketli... Ve anında dönecek denli de süratli” demişti.

“Türklüğe hakaret” ettiği söylendi. 301. maddeden yargılandığı davada, bilirkişi heyeti, “hakaret” sayılan sözlerle Türkleri değil, “Ermenilerin kafasındaki Türk algısını” kastettiğini belirtmesine karşın mahkum edildi.

Aslında, bilirkişi raporlarına falan da gerek yoktu, onun Türklere hakaret etmediğini saptamak için. Kafasının içinde birazcık akıl kırıntısı taşıyan herkes, o mahkum olduğu yazının son satırlarında, Türklerin çoğunlukta olduğu bu ülkeyi ve insanlarını ne kadar sevdiğini, onlara ne kadar güvendiğini görebilirdi.

Güvercin gibi ürkekken, bu toplumu ve bu ülkenin insanlarını en büyük “güvence”si sayıyordu Hrant. “Evet kendimi bir güvercinin ruh tedirginliği içinde görebilirim, ama biliyorum ki bu ülkede insanlar güvercinlere dokunmaz. Güvercinler kentin ta içlerinde, insan kalabalıklarında dahi yaşamlarını sürdürürler” diyordu.

Biz, yalnızca Hrant’a değil, bize en büyük kötülüğü yaptık. İçimizde yaşayan güvercinlerin güvenini yok ederek, kendimize ihanet ettik!

Hrant bizi bırakıp giderken de büyük bir iyilik yaptı bize. Ardından yürüttüğü yüz binlerle içimize su serpti. Kendimize olan güvene bir can suyu verdi. Umudumuzu büyüttü. Bu ülkeye ve bu ülkede özgürce bir arada yaşabileceğimize dair umudu ayağa kaldırdı, kendisi düşerken.

Hayatta en çok insanların ardında biriktirdikleri sevgiyi kıskandım ben. Hrant’ın ardından bir sevgi seli olup akmıştık, onu tanıyan tanımayan on binler, yüz binler. Ondaki samimiyeti görmüş ve sevmiştik onu. Her yıl onu anarken, ardında biriktirdiği sevgiye de tanıklık ediyoruz yeniden.

Giderken, ardında yürüttüğü bizlere bir sorumluluk da yüklemişti Hrant. O gün sağladığımız kenetlenmeyi daha da büyütme sorumluluğu… Düşerken ayağa kaldırdığı umudu daha da yeşertme sorumluluğu. Yapabildik mi? Onsuz geçen dört yıldan sonra, asıl soru bu bence.

Başbakanlık Teftiş Kurulu raporu da cinayetin zemininin kamu görevlilerinin bir dizi ihmali sonucu hazırlandığını söyledi. O rapor, dönemin Trabzon Emniyet Müdürü Ramazan Akyürek hakkında inceleme yapılmasını istedi. Jandarma ve polisi suçladı.

Derin yapıların ardına düştüğünü iddia eden bir iktidar döneminde işlendi cinayet. Dört yıldır o iktidar hüküm sürüyor ülkede. Ne o polisler soruşturuldu, ne o jandarmalar!

Burada ağır aksak ilerlerken dava, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi karar verdi bile. Devleti mahkum etti. İfade özgürlüğünü sağlamadığı için. İstihbarat ve güvenlik birimleri suikast planlarını bildikleri halde Hrant’ı korumadıkları için. Kusurlu görülen kamu görevlileri hakkında etkili bir soruşturma yapılmadığı için.

Şimdi, salındıktan sonra sırra kadem basan Hizbullah sanıkları aranıyor. İçimizi acıtan bir soru önümüzde; gelecek yıl Hrant’ın katilleri de salınacak ve sırra kadem mi basacaklar?

Bu gün, sevgili Hrant’ı özlerken, çok daha önemli bir soru var sormamız gereken. Geride bıraktığımız dört yılda, onu görkemli bir şekilde yolcu eden bizler ne yapabildik? Ürkmek denen o duyguyu bu topraklara sokmayacak bir direniş duvarını örebildik mi el birliği ile? Yoksa, bugün çok daha fazla ürkek güvercin mi dolaşıyor sokaklarımızda?