Harç gevşedi, iktidar çözüldü

Erdoğan’ın ‘94 Ruhu’nu çağırdığı 2024 yerel seçimleri, iktidar bloku açısından hezimetle sonuçlandı. İstanbul ve Ankara’daki bozgunlar bir yana, ilk kez birinci parti olma konumunu kaybeden AKP, 2019’a göre çok ciddi bir kan kaybı yaşayarak elindeki il belediyesi sayısının 39’dan 24’e düşmesine engel olamadı. AKP Balıkesir, Bursa ve Denizli gibi büyükşehirleri CHP’ye kaptırdı; Urfa’da da Yeniden Refah’a yenildi. Bunun üstüne bir de ittifak ortağı MHP’nin elindeki tek büyükşehir olan Manisa’da CHP’ye boyun eğmesi eklendi.

Seçimin kazananı hiç şüphesiz CHP oldu. Tarihi bir başarı elde eden parti, neredeyse yarım asır sonra Türkiye genelinde ilk defa bir seçimden birinci olarak çıktı. CHP, toplamda aldığı yüzde 37,8’lik oyla yüzde 35,5’te kalan AKP’yi geride bıraktı ve 81 il belediyesinin 35’inde kontrolü ele geçirdi. CHP ayrıca büyükşehirlerde de AKP’ye 14’e 12 üstünlük kurdu. Ege’de tam hakimiyet sağlayan CHP, kendisini “kıyı partisi” etiketinden kurtararak İç Anadolu’ya doğru etkileyici bir hamle yaptı. Yanı sıra Adıyaman, Kastamonu, Kilis, Afyon, Kütahya ve Giresun gibi kazanmasına neredeyse ihtimal verilmeyen şehirlerde yarışı önde tamamladı.

31 Mart akşamı şekillenen Türkiye tablosunun beklenen bir netice olduğunu söylemek zor. Henüz 10 ay önce gerçekleşen seçimde kazanacak gibi görünen muhalefet tel tel dökülmüş, cumhurbaşkanlığı ve milletvekili seçimi ülkedeki çok boyutlu kriz haline rağmen AKP-MHP cephesinin galibiyetiyle noktalanmıştı. Seçimden sonra da muhalefet ittifakı dağılmış ve her biri aynı yöne savrulmuştu. Bu şartlarda muhalefet nasıl olacaktı da iktidar karşısında başarılı bir yerel seçim performansı ortaya koyabilecekti…

Ne var ki Türkiye enteresan bir ülke. Özellikle son iki seçimdeki tahminlerin pek isabetli olmaması da bunun bir yansıması. Siyaseti çok uzun yıllardır izleyen insanlar bile olan bitene hayret etmekten kendini alamıyor. Yine de seçimin ardından kayıtlara geçen veriler, beklenmedik değişimlerin nereden kaynaklandığını anlamak için fikir veriyor.

Seçimin galip partisinin CHP olduğu tartışılmaz. Bu başarının doğrudan CHP ile ilgili olan tarafları var. Birincisi CHP, yerel seçimde kendi tabanını konsolide etmeyi bildi. Artı, mevcudun üzerine yeni oylar da ekledi. Moral bozukluğuna yol açan Mayıs mağlubiyetinden çok kısa bir süre sonra bu bütünlüğü sağlayabilmenin oldukça önemli bir yönetimsel başarı olduğunun altını çizmek lazım. Ayrıca adaylar da kendi yerellerinde alkışlanacak kampanyalar yürüttü. CHP bunu hiç şüphesiz ki yaşadığı değişime borçlu. Eğer değişim olmasaydı, ki içeriği hâlâ tartışılabilir, CHP’nin yerel seçimde bu konuma erişmesi hayalden öteye gidemezdi. Öte yandan CHP, doğrudan kendi tabanına dahil olmayan ancak oy tercihini AKP’ye kaybettirme hedefiyle belirleyen yurttaşların da desteğini almayı başardı. Yani taban ittifakı formülü tuttu ve CHP diğer muhalefet partilerinin geçmiş seçimlerde aldığı oyu kendi bünyesinde toplayabildi. Başta İstanbul olmak üzere bazı kentlerdeki ezici galibiyet bu sayede mümkün oldu.

Fakat CHP’nin iç konsolidasyonu ve 2019’a göre fazladan aldığı 3,5 milyon oy, Türkiye genelindeki büyük değişimi açıklamaya yetmiyor. Buradaki anahtar rol, iktidar blokundaki gevşemede. CHP’nin oransal ivmesi de (30,1’den 37,8’e), büyük oranda karşı tarafın çözülmesiyle ilgili. 2019’daki yüzde 84 katılımlı seçimin aksine yüzde 78,1 katılımlı 2024 yerel seçimi, AKP’nin iktidara geldiği 2002 yılından bu yana en düşük katılımlı üçüncü seçim olarak kayıtlara geçti. Buna genel seçimler ve 2014’ten itibaren yapılan cumhurbaşkanlığı seçimleri de dahil. Türkiye, 31 Mart 2024'te son 20 yıldaki en düşük katılımlı yerel seçimini gerçekleştirdi. Haritadaki renk değişimi ve büyükşehirlerdeki farklar da temelde bu dinamiğe bağlı olarak yaşandı.

2019’da 57 milyon olan kayıtlı seçmen sayısı bu seçimde 61,4 milyona yükseldi fakat AKP’nin 5 yıl önce 20,5 milyon olan oyu bu kez 16,3 milyona kadar geriledi. Mayıs 2023 seçimleriyle kıyaslandığında da önemli oranda seçmenin sandığa yönelmediği göze çarpıyor. Yurt içinde 54,3 milyon seçmen geçen yılkı seçimlere katılım gösterirken, bu yerel seçimde sayı 48,2 milyonda kaldı. Eksik kalan 6 milyonu aşkın seçmeni, çok büyük oranda önceki seçimlerde AKP’ye oy vermiş yurttaşlar oluşturdu. AKP’nin bir kısım oyu da hanesine 2,4 milyon oyu yazdırmayı başararak seçimden 3’üncü parti olarak ayrılan YRP’ye gitti. CHP’nin (ya da ittifakın) bir önceki yerel seçimde  aşağı yukarı aynı oyu aldığı kentlerde belediyeleri kazanması, AKP’nin sandığa gitmeyen ya da YRP’ye akan oyları sayesinde mümkün olabildi. Örneğin Bursa’da CHP adayı Mustafa Bozbey 2019’da aldığı yüzde 47’yi, 0,6 puan geliştirdi ama AKP esas darbeyi küskün seçmenlerinden yedi. AKP’nin 898 bin olan oyu 693 bine düştü ve YRP’de kümelenen yüzde 5’lik dilim, 5 yıl önce aldığına yakın bir oy oranıyla Bozbey’e seçim galibiyetinin kapısını araladı. Bu sadece bir örnek, birçok kentte daha benzer bir örüntü söz konusu. Elbette bunun dışında, adayların özel fark yarattığı yereller de oldu.

Seçim sonuçlarının doğru tahmin edilememesinin nedeni, iktidar seçmenindeki davranışın önceden kestirilememesiydi. Muhalefetin kazandığı potansiyel üzerinden yapılan değerlendirmeler bu nedenle isabetli olamadı. Bu nedenle sonuçları sadece oranlar üzerinden okumak yanıltıcı olabilir. Türkiye’de hâlâ seçmen havuzları arasında kırılma yaratacak düzeyde bir geçişkenlik yok. Geçişkenlik yok değil ama bazı yerellere özgü ve kısıtlı. Yerel seçimdeki değişim, 2023 Mayıs’ında Erdoğan’ın arkasında birleşen, lidere sadakat ve milli/dini söylemler üzerinden seçime motive olan iktidar tabanının, 2024 Mart’ında AKP/MHP adaylarına ya da kurumsal olarak AKP kimliğine karşı aynı sahiplenici yaklaşıma sahip olmaması ve alternatif bir sağ aktörün kısmi etkisi nedeniyle yaşandı. Bir bakıma harç gevşedi, iktidar çözüldü. Sağ taban Mayıs’ta yan yana duran muhalefete geçit vermemek için Erdoğan’a elini uzattı ancak Mart’ta iktidara kontrolsüz bir gücü bahşetmeye aynı derecede istekli olmadı. Nedenleri tartışılabilir. İlk akla gelenler ekonomik kriz, geçim sıkıntısı, emeklilere reva görülen yaşam, Filistin konusundaki samimiyetsizlik, bürokrasideki yozlaşma ve keyfilik… Muhalefetin parçalı hali, iktidar seçmenini bir şeyleri korumak adına sandığa koşma hissiyatından alıkoymuş da olabilir. Bununla birlikte iktidara yönelen bir tepkinin, en azından memnuniyetsizliğin varlığı yadsınamaz.

Sebep ne olursa olsun artık CHP’nin önünde yeni ve çok önemli bir fırsat var. Yerellerde kazanılan iktidarlar, ekonomik ve sosyal kriz koşullarında birer mevzi olarak değerlendirilmeli. Buralarda hayata geçirilecek politikalar, geniş halk kesimlerinin CHP’ye dönük bakışında belirleyici referanslar olacak. Partinin ülkeyi yönetip yönetemeyeceğine dönük toplumsal kanı, büyük oranda yerel yönetimlerde ortaya konacak performanslar üzerinden oluşacak. CHP bu fırsatı iyi kullanırsa, işte o zaman memleketin siyasi dengeleri bir daha eskisi gibi olmayacak şekilde değişebilir.