Deprem vurdu, yıktı. Sonrası daha da karanlık. Şimdi ise öldürücü bir toz bulutunun altında görünmez olsun; tarihi, kültürü, doğası ve insanı unutulsun isteniyor.

Hatay’ı boğuyorlar
Fotoğraf: Depo Photos

Her şeyin üstesinden gelir Hatay. Kaç kez kalktı ayağa. Yine kalkar, yine doğrulur. Müzik seslerine eşlik eder kahkahalar. Tıpkı ezana selam veren çan sesi gibi.

Yeter ki eli kolu bağlanmasın, düşmanca davranılmasın. Yaralarının kabuk bağlamasına izin verilsin.

Yedi ay geçti depremin üzerinden. Devlet bir an önce Hataylıların şehri terk edip gitmesini bekliyor gibi davranıyor. Ama onlara inat dayanışmayla soluk alıp vermeye devam ediyor.

Gözlerinizi yakan ciğerlerinize kadar işleyen bir toz bulutunun ortasında hayat mücadelesi sürüyor. Yıkılan ve yıkılmayı bekleyen binlerce binanın ortasında içme suyunun olmadığı, sağlıklı gıdaya ulaşımın neredeyse imkânsız hale geldiği, hastanelerin, okulların yolların, kısaca her şeyin sorun olduğu bir şehir Hatay.

Bakmayın öyle iktidar yanlılarının iki lokanta açılışını manşete taşıyarak "normalleşiyor” propagandasına. Antakya’da, Defne’de, Samandağ’da, Kırıkhan’da, İskenderun’da ve hatta tüm Hatay’da tek bir normalden bahsetmek mümkün değil.    

DEVLET ‘EŞİT’ DAVRANMIŞ

6 Şubat depremi geniş bir coğrafyada birçok il ve ilçeyi etkiledi. Adıyaman, Maraş, Antep, Osmaniye, Diyarbakır, Malatya, Adana bu illere bağlı onlarca yaşam merkezinde kuşkusuz ağır bir yıkım yaşandı. Ama bu illerin hiçbiri Hatay’ın yaşadığını yaşamadı. Bir şehrin kalbi toptan yok oldu. Ölen binlerce insanın yanında yüzbinlerce kişi evsiz, işsiz, okulsuz kaldı. Kentte her şey sıfırlandı ve saatin ne zaman yeniden çalışmaya başlayacağına dair de ortada hiçbir şey yok.

Hatay’da durum böyleyken her konuda yaptığı ayrımcılıkla ünlü AKP iktidarı depremi yaşayan iller konusunda ayrım yapmadı. Hatay’da yaşanan yıkımın büyüklüğünü önemsemedi. Özel bir çalışma programı uygulamadı. İnsanı, tarihi, doğası, ürettikleriyle ilgilenmedi. İçinde yaşayanlarla birlikte tüm kente kaldırılması gereken bir enkaz gözüyle baktı. Özel yasaya, özel ilgiye ve desteğe ihtiyaç duyan Hatay, yalnız bırakıldı. Bu nedenle de depremin ilk dakikalarından bu yana birçok sorun devam ediyor.

ALTI AYDIR SU YOK

TMMOB’ye bağlı odaların oluşturduğu Hatay İl Koordinasyon Kurulu (İKK) temsilcileri ile depremin ilk gününden bu yana faaliyet yürüttükleri merkezde buluştuk. Depremin etkileri ve yapılması gerekenler üzerine uzun bir sohbet yaptık. Sohbetin detaylarına aşağıda değineceğim. Ama ondan önce içme suyu sorununa değinmek gerekir. Hani AKP iktidarının ve onun şehre atadığı kamu yetkililerinin ikide bir “böyle bir sorun yok” dediği mesele. İKK merkezinde bulunduğumuz kısa süre içerisinde bile onlarca aile içme suyu için merkeze başvurdu. Neden size geliyorlar diye sorduğumuzda ise “Aslında tüm kurumlara gidiyorlar. Ama biz depremin ilk günlerinden başlayarak içme suyu dağıtımı yaptığımız için TMMOB biliniyor. Ama artık bu sorunu karşılamamız mümkün değil” yanıtını verdiler.

Yaklaşık 40 derece sıcaklıkta temiz içme suyuna ulaşmak için aileler kilometrelerce yol kat ediyor. Bulamama ihtimali olsa bile. Daha bunu çözemeyen kamu otoritesi var. Gerisini siz düşünün.

Fotoğraf: BirGün

İKİNCİ ELE DÜŞEN ŞEHİR

Hatay’ın yıkılmayı bekleyen her binasının önünde bir asansör vinç duruyor. Yıkım ekipleri binanın içine girip ne var ne yok indiriyorlar ve ondan sonra da yıkıma başlıyorlar. Bina sahiplerine sadece ziynet eşyalarını almak için izin veriliyor. Diğer tüm eşyalar yıkım ekibinde toplanıyor. Hatay’ın çevre illerinde hatta depremde zarar görmeyen ilçelerinde ikinci el pazarları oluştu. Hatta birçok sosyal medya platformunda “depremzededen ikinci el ev eşyası” sayfaları açıldı.

Bu talan her zaman “yasal” yolla da yapılmıyor. Emniyete her gün çok sayıda hırsızlık ihbarı geliyor. O kadar yaygın hale geldi ki bu durum boş olan az hasarlı ve hasarsız binaların kapısında özel güvenlikler bekliyor. Evinin raporunun çıkmasını bekleyen yurttaş eşyalarını korumak için özel güvenlik tutmak zorunda kalıyor. Hatay’ın sadece kent hafızası değil, içinde yaşayan herkesin anıları yok ediliyor, yağmalanıyor. Yetkililerin mazereti hazır: “Hangi birine yetişelim kardeşim.”

Protestolara yapılan müdahaleler aklımıza geliyor hemen. İstediklerinde sayı ne kadar da artıyor.

YIKIM YOK AMA…

Reyhanlı, Yayladağ, Altınözü hatta Dörtyol daha az hasar alan ilçeler. Ama burada sorun olmadığı anlamına gelmiyor. Reyhanlı’ya gittik. Kağıt üzerinde 100 binin hemen üzerinde bir nüfusu gözüküyor. Ama deprem öncesi Suriyelilerin varlığı ile bu rakamın 250 bin olduğu biliniyordu. Depremden sonra Reyhanlı 400 binin üzerinde insan barındırıyor.

Yine bunların yarısından fazlası Suriyeli. Bununla birlikte konuştuğumuz Reyhanlılar Antakya, Defne ve İskenderun’da yaşayan hemşerilerinin deprem sonrası gelmesiyle birlikte bir miktar dengelendiğinden sevinçle bahsettiler.

İlçede su çok ciddi sorun. O kadar ki yıkanamadıklarından bahçedeki meyve ve sebzeye bir tas bile su dökememekten şikayetçiler. Güvenlik sorunu yine ilçenin ilk gündemi. Kara para ve uyuşturucu trafiği neredeyse her sohbetin ana maddelerinden biri. Reyhanlı’yı bu haliyle hemen az ilerdeki İdlib’ten ayırmak oldukça zor. Benzer durum Altınözü ve Yayladağ içinde geçerli.  

***

NE ÇÖZÜLDÜ Kİ?

Hatay’da normale dönen, bu mesele artık gündemden çıktı diyebileceğimiz tek şey arama kurtarma faaliyeti. Burada bile hâlâ kayıp olan yurttaşlar, kayıt altına alınmayan ölülerden bahsedildiğine göre o meselenin de altında kalmış bir devlet aygıtı var. Bunların dışında Hatay, depremin ilk gününden başlayarak yenilerinin eklendiği bir sorun yumağı ile boğuşuyor.

BARINMA

Depremin üzerinden yaklaşık 8 ay geçti. Çadır sayısı azaldı. Konteyner kentlerin sayısı arttı. Konteyner şu anda verili nüfusa yetiyor. Ancak okulların açılmasıyla birlikte artacak olan talep şu anda karşılanmadı. TOKİ marifeti ile yapılması düşünülen binalar daha temel aşamasında. Temeli atılanların tamamı bitirilse de ihtiyacın onda birini bile karşılayacak durumda değil. 

KİRALAR UÇTU

Şehir merkezi dışında kalan sağlam binaların neredeyse tamamı dolmuş durumda. Buradaki ev kiraları deprem öncesinin on katına ulaşmış halde. Antakya, Defne, Samandağ, Kırıkhan ve İskenderun’un bir bölümünde yıkım çalışmaları devam ediyor. Bu nedenle kent içinde kalan az hasarlı binalar da şu an için kullanılamaz duruda.

SAĞLIK

En önemli sorun hastanelerin bazılarının kullanılamaz olması ve ilk basamak sağlık hizmetinin tamamen çökmüş olması. Kent bir toz bulutunun içinde. Bu durum başta solunum olmak üzere birçok sorunu beraberinde getiriyor. Herhangi bir sağlık merkezi ve burada hizmet verecek doktoru aynı anda yakalamak neredeyse imkânsız.. 

Kenti ziyaretimiz sırasında görüşme şansı bulduğumuz Hatay Tabip Odası Başkanı Dr. Servar Yılmaz sağlık hizmetindeki yetersizliğin yanı sıra bilgi paylaşımındaki anlamsız tutumu da eleştirdi. Depremin yarattığı tahribatın ve devam eden sonuçlarına dair tüm rakamların net şekilde bilinmesi gerektiğini ifade eden Yılmaz, “Bilgi saklanıyor. Bu nedenle durumu net göremiyoruz. Bu da çözümü engelleyen en önemli etken” dedi. Yıkım sürecinde ortaya çıkan tozla ilgili de değerlendirmede bulunan Dr. Yılmaz, asbest gibi konuları bile tartışamadıklarını en temel meselenin kenti saran toz bulutu olduğunu ifade etti. Gazetemizde çokça ifade edildi ama bir kez daha etmekte fayda var. Hatay’da çocuklar, yaşlılar, hamileler ve kronik hastalar büyük risk altında.

EĞİTİM

Okulların açılmasına kısa süre var. Ama kentte eğitime dair kaos sürüyor. Büyük ve köklü liselerinin binalarında yaşanan kamu işgali sürüyor. Kaymakamlık, valilik, emniyet müdürlüğü gibi birçok kurum okul binalarına resmen çökmüş durumdalar. Boşaltılacağı ve eğitime hazır olacağı ifade edilmesine rağmen bugüne kadar atılmış bir adım yok. Hatay’ın önemli liselerinden birinin eğitime İskenderun Limanı’nda hazır hale getirilen bir gemide devam edeceği vali tarafından beyan edildi bile. Yatılı olarak düşünülen eğitimle ilgili çocukların ailelerden ayrılırken yaşayacakları travma yine hesaba katılmadı.  

Hatay’a 4 bin 300 civarında il görev yeri öğretmenin ataması daha önce yapılmıştı. Maaş ödemeyi savurganlık olarak gören iktidar bu öğretmenleri Eylül ayında göreve başlatmayı uygun görmüş. Hatay’a gelecek 4 bin 300 öğretmenle ilgili tek çalışma yok. Nerede kalacaklar ne yiyip ne içecekler ortada bir bilgi yok. Bu durum aslında tüm kamu kurumları için geçerli. Üniversitelere gelince, Hatay merkezde üniversite binası depremi az hasarla atlattı ve eğitim verebilecek düzeyde. Ama ortada bir sorun var. Okumaya gelecek öğrenciler nerede kalacak. Yurtlar yetersiz. Üniversite etrafında apart şeklinde hizmet veren binaların neredeyse tamamı dolu. Dolu olmayanların bile kirası çok yüksek. Deprem öncesi 1000 ile 1250 lira arsında değişen rakamlar 10 bin liranın üzerine çıktı. Hatay’da üniversite eğitimini sürdüren yaklaşık 25 bin öğrenci için belirsizlik sürüyor.

Salı günü söyleşi ve raporlarla Hatay’ı anlatmaya devam edeceğiz.