Maraş merkezli depremlerin 6’ncı ayında felaketten etkilenen Hatay’da sorunlar ilk günkü gibi. Kenti terketmeyen yurttaşlar, Hatay’ı yeniden ayağa kaldırmakta kararlı. “Kenti birlikte kuracağız” diyorlar.

Hatay’ı yeniden birlikte kuracağız
Fotoğraf: Twitter/HatayDepDer

Hatay’ın ilacı dayanışma ve üretim. Bu konuda her türlü zorluğu rağmen oldukça yol alındı. Defne ve İskenderun’da faaliyet gösteren Dayanışma Gönüllüleri kenti terk etmemekte kararlı. Benzer yapılar kentin farklı noktalarına yayılmış, çalışma sürdürüyor. Deprem ilk günlerinde yaşananlar farklı ihtiyaçları beraberinde getirmişti. Sulardan hijyene en yaşamsal ürünlerin olmadığı bir anda dayanışma ekipleri bu noktalara yoğunlaştı. Süreçle birlikte ihtiyaçlarda farklılaştı. Çocukların eğitiminden, sosyal hayatın inşasına, üretimin yeniden başlatılmasına kadar onlarca başlık ortaya çıktı. Bu kadar sorunla hiçbir kurum tek başına başa çıkamaz. Hataylılarda bu durumun farkında. Dayanışma içinde örgütlenerek sorunların üstesinden gelmeye çalışıyorlar.

Hatay iki mücadele örgütü kazanmak üzere. Biri Hatay’ı yeniden ayağa kaldıracak en önemli başlık olan tarımla ilgili. Hatay üreticiler kooperatifi köyünden çiftçilikten kopmayan insanlar yan yana gelerek tekrar üretmeye dönmeyi hedefliyor. Diğeri ise bir dernek girişimi, Deprem Dayanışma Derneği. Depremin yarattığı onlarca toplumsal, ekonomik ve sosyal sorun var. Tüm bunları göğüslemek için örgütlenmeye çalışan bir dernek. Bugün sayfalarımızı iki girişime ayırdık.

***

TEKRAR PLANLANMALI

Depremin gizli kahramanı kurumlardan biri de hiç kuşkusuz ki TMMOB. İlk günden başlayarak tüm gücü ve kaynağı ile deprem illerinde oldu. Bugün bile elinden gelini yapmaya tüm birikimini kentlerin yeniden inşa edilmesi için seferber etmeye devam ediyor.

Makine Mühendisleri Odası Hatay Şube Başkanı ve İKK sekreteri*, İMO Hatay Şube Başkanı** ve ŞPO Hatay Şube başkanı*** birlikte kenti ve geleceği konuştuk.

Sohbetten öne çıkan bazı başlıklar şunlar. 

•Yüzyılın felaketi denildi ama buna göre davranılmadı. Neredeyse tamamı yıkılan bir şehir özel bir statüyle yeniden inşa edilmek zorunda. Kurtarma çalışmalarından başlayarak bugüne kadar Hatay hiçbir aşamada bu özel durumu hissetmedi.

•Hatay’ın özgün mimari ve kültürel yapısı mutlaka gözetilmeli. Benim için öncelik bina yapmak denemez.

•Tarım bu kentin geleceği. Bugün konteyner kentlerin yüzde 90’ı tarım arazileri üzerine kurulu. Çıkan hafriyat ve moloz yığınları da yine tarım alanlarına ya da hemen yanı başına dökülüyor.

•Az hasarlı ve orta hasarlı binalara dair net bir açıklama yapılmadı. Binalar boş ve ne olacağı belli olmaz şekilde duruyor.

•Şehir yeniden planlanmalı. Kamu konut ve kurum binaları üretmeye başladı. Bunu hangi anlayış va plana göre yaptığı belli değil. Bir yere hastane bir yere okul bir yere valilik kuruyor. Nerden orayı seçtiği bile belli değil.

•Kent bir anlayış çerçevesinde bütün olarak planlanır. 

•Katılımcı bir anlayış, bilimsel veriler ışığında denetime açık bir süreç işletilmiyor. TMMOB’un mesleki birikimi mutlaka sürecin parçası haline getirilmeli.

MUHALEFET VE İKTİDAR RANTTA UZLAŞIYOR

•Hatay’ın imar planı depremden 13 gün önce askıya çıktı. Arada deprem oldu. Belediye Meclis’in iktidar ve muhalefet partileri deprem sonrası yeniden değerlendirme ihtiyacı bile duymadılar.

•Belediye Meclis’i bir aylık askı süresinin kalan 17 gününü tamamlama kararı aldı. Neredeyse tam bir mutabakatla bu karar çıktı.

•Depremi yok sayan bu anlayışı anlamak çok mümkün değil.

*İKK Sekreteri Riyad Önal

**İMO Hatay Şube Başkanı İnal Büyükaşık

***ŞPO Hatay il temsilcisi Serkan Koç

***

‘SANA DA İHTİYACIMIZ VAR’

Ekrem DEVECİ

5 Şubat gecesi yeni bir güne uyanmak üzere, olacaklardan habersiz başımızı yastığa koymuştuk. Hepimizin hayatını altüst edecek bir sabahı karşılayacağımızın farkında değildik. Yaşadığımız korku ve panik halleri halen hepimizin hafızalarında yerini koruyor. Evet, yaşanan doğal bir afetti fakat bu afetin bizler açısından tam anlamıyla büyük bir felakete dönüşeceği depremin yaşandığı ilk saatlerde kendini hissettiriyordu. Her yandan yükselen toz bulutu, duman, yıkılan binalar, kulakları yırtarcasına yükselen çığlıklar, bekleyenler, koşturanlar, sadece duranlar, sarılanlar, ağlayanlar ve daha nicelerimizle ne yapacağını bilemeyenler ve bir süre ama çok kısa bir süre geçtikten sonra yalnız bırakıldığının farkına varanlar olarak çaresizce umut kırıntısı için gökyüzüne baktık bazen ama başımızı öne eğdiğimizde de yolun çatlaklığını gördük ve sonrasında bu çatlağın içine girip yerin dibine girmek istedik gördüklerimiz, yaşadıklarımız ve yapamadıklarımız için… 

Arama kurtarma ekibi mi? Yoktu!

Vinç? Yoktu!

Başımızı sokacak çadır? Yoktu!

Su peki? Yoktu!

Gıda? Yoktu!

Ambulans? Yoktu!

Ayakta kalan hastane? Yoktu, yıkılmışlardı!

Güvenlik görevlileri? Yoktu!

Peki ya bir cenaze aracı? O bile yoktu!

‘’Yoktu!’’ diye cevaplayacağımız o kadar soru ‘vardı’ ki, aklınız şaşar! O kadar sahipsiz, çaresiz ve yalnız bırakılmıştık ki… Bir soru belirmişti hepimizde o vakitler; kendiliğinden, ortaklaşan bir duyguyla sorulan bir soruydu bu; bir ülkenin vatandaşı olmak cebindeki kimlik kartından mı ibaretti? İşte o günlerden başlamıştık birbirimizin çaresi olmaya; sorularımız, sorunlarımız, ihtiyaçlarımız, ortaklaştıkça çözme iradesi de filiz vermeye başlamıştı…

Bizim için dayanışmanın en ince, en naif, en kendi hali beliriverdi yıkılan bir şehrin her yanından… O günlerden bugüne 6 ayı geçen bir sürede yaşadığımız sorunlar hep değişti ama hiç bitmedi. Bekledikçe de bitecek gibi görünmüyor! Nasıl ki yalnız bırakıldığımızda birbirimizin çaresi olmak için çabaladıysak şimdi de aynı yalnızlığın içinde dayanışmayla yolumuzu açmak, yola çıkmak, yolda olmak ve yeşerecek yeni filizlere can suyu olmak için bir araya gelmekten başka şansımız yok!

13 medeniyete ev sahipliği yapmış, binlerce yıllık kadim bir geleneğe sahip olan güzel memleketimizi yeniden kurmak, geleceğimize sahip çıkmak için inatla seslerimizi birleştiriyoruz;

Hatay için Derneğimizi Kuruyoruz.

Sokak sokak, mahalle mahalle ve ilçe ilçe Hatay'ı Yeniden Kurmak için yola çıkıyoruz.

Buradayız ve Gitmiyoruz.

Geçmişten günümüze defalarca yıkılıp yeniden kurulan inatçı bir şehrin asi çocuklarının sesleri dolaşacak memleketin sokaklarında.

Hatay halkı olarak doğal bir afetin nasıl da büyük bir felakete dönüştürüldüğünü ilk andan bugüne kadar gördük, görüyoruz, yaşıyor, hissediyoruz!

Yaşadığımız deprem felaketinin ardından canlarımızı, evimizi, işimizi ve sosyal yaşantımızı kaybettiğimiz yetmiyormuş gibi peşi sıra gelen sorunlarla boğuşmak zorunda bırakıldık. Felaketin yaşandığı andan itibaren muktedirler tarafından yalnız bırakılarak çaresizliğe mahkûm edildik. İlk zamanlarda yaşadığımız gıda, su, çadır, ısınma gibi sorunları ve daha birçok kötülüğü unutmuyoruz. Ne enkaz altında günlerce bekleyen canlarımızın kurtarılmayı beklemesini ne de yaşamı elinden alınmış sevdiklerimizi taşıyacak bir aracın dahi olmayışını unutmuyoruz. Ayrıca insan onurunun hiçe sayıldığı bir dönemden geçenler olarak bu deneyimlerin bize öğrettikleriyle yaşamayı önemsiyoruz. Bu deneyimleri bize yaşatanların bundan sonra neler yaşatabileceği konusunda çok derin ipuçlarına sahibiz! Dün ve bugün yaşadıklarımız yaşayabileceklerimizin resmini çiziyor adeta, görebiliyoruz!

Depremin üzerinden aylar geçmiş olmasına rağmen en temel ihtiyaçlara erişim hâlâ neredeyse imkânsız. Şehirdeki yıkımlar kontrolsüz ve bilimsellikten uzak yapıldığından beraberinde bir asbest sorunu doğuruyor ve hepimizde ciddi kaygılara yol açıyor. En temel ihtiyaç olan suyun bile ulaşılamayan bir unsura dönüşmesi bizleri susuzluğa mahkûm etti ve hâlâ Hatay genelinde ciddi bir su sorunu yaşamaya devam ediyoruz. Okulların eğitime başlayacakları binalar ile ilgili yapılan incelemelerin yetersizliğinden ötürü yeni döneme nasıl ve hangi koşullarda başlanacağına dair belirsizlik hala devam ediyor. Şehri yeniden ayağa kaldırma söz konusuyken yapılan bunca baştan savma iş; öğrencisinden velisine, memurundan emeklisine kadar hepimizin tedirgin olmasına sebep oluyor. Bunca zaman geçmesine rağmen halen birçok insanımızın barınacak yeri yok.

Bu sorunlarla birlikte sayamadığımız birçok sorunu yaşarken hepimizin kulaklarında aynı soru çınlıyor: Bundan sonra ne yapmalıyız ki güzelim memleketimizi yeniden inşa edelim? Zaman hepimizin aleyhine işliyor...

Hatay'da yaşamayı tercih edenler olarak çocuklarımızın, kendimizin, kentimizin geleceğine sahip çıkmak için bir aradayız.

Birbirimizin çaresi olmayı, birbirimizin yaralarını sarmayı deneyimlediğimiz ilk günden bugüne, bu kentin umuduna dair dilimizden düşürmediğimiz üç kelime, yaşamı yeniden düşlemenin inancını kattı hepimize; Hatay'ı Yeniden Kuralım... İşte tam da bu duygunun sahiciliğiyle her seferinde birbirimize bir söz verdik, birbirimizin gözlerine baka baka söylediğimiz bir söz; Hatay, Hataylılar tarafından yeniden inşa edilene kadar gitmiyoruz ve buradayız. Bu sözün gücü ve umudu ile hep beraber yeni bir yolun başındayız. Bizler kulak tıkanan çığlıklarımızı, karşılanmayan hayati taleplerimizi, kaybettiklerimize dair hüznümüzü, yeniden kurma yolundaki umudumuzu yanımıza alarak çıkıyoruz bu yola. Bu yolculuk yeni başlamadı ve vereceğimiz mücadele öncesinden daha yorucu olacak. Fakat biz biliyoruz ki Hatay'ın tüm ilçelerinden ve mahallelerinden kadın, genç, çocuk, sağlıkçı, hukukçu, eğitimci, işçi, işsiz, esnaf, hiçbirimiz memleketimize ve yitirdiğimiz canlarımızın düşlerine dair mücadele etmekten geri durmayacağız.

Peki, ne aşamadıyız, neler yapacağız?

Baştan bu yana dayanışma içinde olduğumuz mahallelere gittik yeniden teker teker... Her mahallede tanıdığımız, tanıştığımız insanlarla bir araya gelip Hatay'ın yeniden kuruluşuna dair neler yapabileceğimizi konuştuk. Yalnızdık, yine yalnızız ve sorunların çözümü için bekleyecek takatimiz de yok artık. Gittiğimiz her mahalleden ortaya çıkan, damıtılan bir fikir görünür olmaya başladı. Hatay'ın her mahallesinin içinde olduğu büyük bir ağın yaratılmasına dair fikri geliştirmek üzere daha geniş katılımlı mahalle buluşmalarına evrildi sürecimiz ve her mahalleden öyle güzel insanlarla tanıştık ki... Gözleri inadına gülen, inanmak isteyen, umutsuz olduğu halde kalabalığı ve başka mahallelerdeki inadı gördükçe çoşkulanan, ben ne yapabilirim diye soru sorup memleketini hunharca sevdiğini belli eden, farklı meslek gruplarından, farklı ama aynı tınıda seslerden oluşan ve bu bir aradalıkla yaşama dair bir müzikal yaratabilecek bir sürü insan... Farklı meslek gruplarından olanlarımız göründükçe farklı sorun alanlarına daha derinlikli eğilebileceğimiz komisyonların oluşturulması önerisiyle kolları sıvayıp eğitim, sağlık, hukuk, kent ve yaşam, ulaşım gibi birçok komisyon oluşturduk. Bizler Hatay'ın yeniden inşası için Hataylılar olarak kocaman bir ağ oluşturuyoruz. Kırılsak da, dökülsek de, heyecanlıyız, umutluyuz...

Memleketimizi, geleceğimizi kendi ellerimizle yeniden yeşertmenin yollarını bulmak zorundayız. Bu yüzden, Hatay'ın yeniden inşasında bu derneğe güç katmak için sana da ihtiyacımız var.

***

TOPRAĞA SAHİP ÇIKMALIYIZ

Murat AŞKAR

6 Şubat tarihinde yaşanan; Hatay’ın merkezini ve çevresini yerle bir eden deprem bölgede tarımsal üretimin de yıkımına neden oldu. Bölgede binlerce hektar alan ekilemedi, 30 bini aşkın küçükbaş ve 8 bini aşkın büyükbaş hayvanımızı kaybettik.

Süreç bir gıda krizinin eşiğine geldi. Büyük bir toplumsal dayanışma ile bu gıda krizinin etkileri derinden hissedilmedi.

Bu durumdan ders çıkaran bir grup Antakyalı gönüllü bir araya gelerek doğa dostu, ekolojik, iklim krizine karşı dirençli, insan sağlığını önceleyen bir tarım yapma ve gıda yetiştirme, bunların tüketimini adil şekilde sağlamak amacıyla ‘Dayanışma Kooperatifi’ kurmaya karar verdik.

Bu çerçevede; Hatay’ı yeniden kurma aşamasında üreticiler ve tüketiciler arasında rekabet ve çatışma yerine işbirliğini ve dayanışmayı geliştirmeyi amaçlıyoruz.

Tarım ve gıda politikalarının; gıdaya erişim hakkına dayanmasını, açlık ve yoksulluğun giderilmesini, temel insani ihtiyaçların karşılanmasını, cinsiyetler arası eşitsizliğin kaldırılmasını, kadının toplumsal hayata katılımını hedefliyoruz.

Bu kooperatifle yerel tohumlara sahip çıkmak, tohumların patentlenmesine, GDO’lu tohumlara ve ürünlere karşı çıkıyoruz.

İklim krizine gerçekçi çözüm sunarak daha az su, enerji kullanımı gerektiren ve dünyayı soğutacak bir üretim sistemi olan geleneksel köylü tarımına (agroekoloji) sahip çıkacağız.

Doğanın ve canlıların kimyasal ilaçlarla zehirlenmesine karşı çıkmayı, kimyasal ilaçlara karşı mücadele etmeyi, ekolojik dengeyi korumayı amaçlıyoruz.

Tüm canlıların gıdaya ve suya erişim hakkını savunacağız.

Toprağa sahip çıkarak tarım arazilerinin enerji ve maden yatırımları, otoyollar, konut ve fabrikalar için gasbedilmesine karşı duracağız.

Bu duruş bir ‘dayanışma’ toplumunun karşılığıdır. Beslenmek için gıda üretirken, gıdayı meta olmaktan, şirketlerin para kazanma aracı olmaktan çıkarıp temel bir insan hakkı haline getireceğiz.

Bu ancak ve ancak eş zamanlı olarak toplumsal ve siyasal bir muhalefetin inşa edilmesiyle mümkün olacaktır.

Antakya'da ilk adımını attığımız Dayanışma Kooperatifi; toplumu bir bütün olarak dönüştürme ve Hatay'ı yeniden kurma önerisidir. Deprem bölgesinde ve dünyada gıda krizi yaşamamak, açlıkla karşı karşıya kalmamak istiyorsak ülkemizde bu tip gıda ağlarının yaygınlaştırılması hayatidir. Bu 'Dayanışma' hareketini birlikte büyütmeye çağırıyoruz. Yeniden birlikte ayağa kalkacağız.