Salgından en çok “yevmiyeli” dediğimiz, yaptığı iş başına ücret alanlar etkilendi. Kâğıt toplayanından müzisyenine birçok çalışan, gelirlerinin tümünü kaybetti.

Örneğin, 27 yaşındaki reji asistanı, setlerin durdurulması sonrasında zaten güvencesi olmayan işinden de oldu. Oysa ‘sektörde’ uzun süre çalıştıktan sonra yeni yeni makul bir gelir elde etmeye başlamıştı:

“Gelecek endişem elbette var. Özellikle şöyle bir şey düşünüyoruz, yani bizim sektörün şartlarından bahsettim, bir düzenin yok, bir sigortan yok, hani bir güvencenin falan olmadığı bir sektör olduğu için bizim sektördeki insanların sektörü bırakma eğilimi yüksek. Şeyi çok fazla duyuyorum muhabbet esnasında, ‘Bir bırakamadık şu sektörü’. Herkesin bir kaçıp gitme arzusu var bu sektörde.”

Diziler yeniden başladı ancak konserler hâlâ yasak.

Boğaziçi Üniversitesi Sosyal Politika Forumu’nun “İşin içinden nasıl çıkılacağı belli değil yani şu an” alt başlığıyla yayımladığı araştırması, çalışma hayatının pandemiden nasıl etkilendiğini sorguluyor. Yukarıdaki anlatım, tam adı “Covid-19 Salgınında İstanbul’da Çalışanların Deneyimleri: Niteliksel Bir İnceleme” olan araştırmadan. Raporda birçok farklı sektörden farklı şartlarda çalışanların durumu yer alıyor.

Vardıkları sonuç: “Çalıştıkları gün kadar kazanç elde edenler, çalıştıkları gün sayısının salgın tedbirleri kapsamında sınırlanması nedeniyle gelirlerini ya tamamen ya da büyük oranda kaybetti.”

Konferans başına para kazanan tercüman da bu tür organizasyonların iptaliyle işini ilk kaybedenlerden oldu.

Çalıştığı sürede gelirinin kötü olmadığını söyleyen 43 yaşındaki kadın tercüman, şimdi borçlarını bile ödeyemiyor:

“Bilmiyorum, yani, ben şu anda işsiz kaldım, o günden beri ve ne zaman tekrar işim olacak, şu an herhangi bir gelirim yok yani. Dolayısıyla, işsizim, onun yerini alabilecek... Yani, hiçbir şey konferansın yerini alamaz. Çünkü zaten yüksek ücretli ve üst düzey bir iş aslında. Yani, günlük ücretlerin yüksek olduğu ve gerçekten de şey, katılımcıların falan da hani... Yani, sınıfsal bir şey değil ama yapılan işin özelliğinden dolayı genellikle CEO’ların katıldığı, devlet başkanlarının katıldığı olaylardı. O yüzden, ona göre de belli bir ücreti var. Oradan, ben şu an, kredi kartı borcumu ödeyemeyecek duruma geldim. Yani, şu an resmen asgari ücret bile kazanmıyorum. Hiçbir şey kazanmıyorum.”

56 yaşındaki taksicinin de şikâyetleri benzer:

“Ayda işte sokağa çıkma yasağı olan günleri çıkarsak 8 gün. Geriye kaldı 22 gün. 22 günün 10 günü biz 10 günü diğerleri çalışmış oluyor (Çift-tek plaka uygulaması nedeniyle). Biz işte 10 gün çalışmış oluyoruz. Araba 10 gün çalışıyor. Çift şoför olursa beş gün bana düşüyor, beş gün diğer arkadaşıma düşüyor. Yani ayda 5 güne düştü. 26 gün çalışırken ayda 5 güne düştü. Düşünün koronavirüsün bizi ne kadar etkilediğini. Siz gerisini hesaplayın yani.”

Gerisini hesaplayamadığımız bir dönemde, yokluk ve hiçlikle baş başa kalanlarımızın sayısı giderek artıyor.