Nurcan Gökdemir

nurcangokdemir@birgun.net

İliç’te yaşanan cinayetten sonra ülkenin yeraltı, yerüstü zenginliklerinin yerli işbirlikçileri aracılığıyla uluslararası sermayeye nasıl peşkeş çekildiği bir kez daha gözler önüne serildi. Uluslararası sermaye, tüm az gelişmiş ya da gelişmekte olan ülkelerde uyguladığı tarifeyi Türkiye’ye de uygulayarak, geliyor, yağmalıyor, “rehabilitasyon” adı altında canı isterse 3-5 çam ağacı, ceviz ağacı dikip, kirlettiği, yaşamı öldürdüğü toprakları bırakıp gidiyor. Maden işletmelerinin yarattığı tahribatı tamamen gidermek mümkün değil, bunu tüm uzmanlar kabul ediyor ama bir ölçüde rehabilite etmenin olanakları var, ancak iktidar bunu sağlayacak yaptırımları da bir türlü hayata geçirmiyor.

Sermayenin karını azaltacak tüm önlemleri almakta geciken, kamuoyundan gelen talepleri duymazlıktan gelen, yasal düzenlemelerin yürürlük tarihlerini -baca filtreleri gibi- sürekli erteleyen iktidar maden konusunda da aynı tavrını sürdürüyor.

BAKAN YARDIMCISI “HAZIR” DEMİŞTİ

2022 yılında Yeni maden yasası taslağının hazır olduğunu açıklayan dönemin Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakan Yardımcısı Şeref Kalaycı, bu taslakla maden sahalarının rehabilitasyonu için bir fon oluşturulacağını bildirdi.

Kalaycı açıklamasında şunları “müjdeliyordu” :

“Bu fonda toplanan paralarla maden sahalarının tekrar doğal haline geri döndürülmesi ve düzenlenmesi işi gerçekleşecek. Rehabilitasyon, şirket inisiyatifinden çıkıyor. Bütün şirketler, faaliyetlerini devam ettirirken bu fona para ödeyecek. Taslak çalışmaya göre şirketler; vergi, maaş, devlet hakkı ve ruhsat bedeli dışında bir de rehabilitasyon bedeli ödeyecek. Sonrasında Maden ve Petrol İşleri Genel Müdürlüğü, sahada işler bittikten sonra ihalesini yapıp ve ilgili fondan para aktarıp sahayı eski hâline getirecek.”

Rehabilitasyon işinin şirketlerin keyfine bırakıldığının itirafı niteliğindeki bu sözlerden sonra şu soruyu soralım: “Bu yasa teklifi Meclis’e geldi mi?” Yanıt elbette “Hayır”, yani rehabilitasyon işi hala şirketlerin inisiyatifinde.

BAE İLE İŞBİRLİĞİ ACELESİ

Bu arada bir torba yasa içinde maden yasası değişikliği önerisi geldi Meclis’e, uluslararası sermayenin maden talanını kolaylaştıracak düzenlemelerle birlikte. CHP “Kanun teklifi ile Birleşik Arap Emirlikleri ve Türkiye arasında enerji alanında işbirliğini öngören anlaşmanın altyapısının hazırlandığı ve bu nedenle de yeni kapitülasyonlar ve tavizler içerdiği” eleştirisini dillendirdi. Rehabilitasyon yok, vahşi madenciliği önleyici hükümler yok, yabancı şirketlerin karına kar katmasını sağlayacak yeni düzenlemeler var.

İliç’te yaşanan facia ile son dakikada rafa kaldırılmak zorunda kalınan düzenlemenin akıbeti belirsiz. Yorum muhtelif, iktidarın çok acele ettiği bu düzenlemenin halkın tepkisinden korkulduğu için şimdilik rafa kaldırıldığı, BAE ile yapılan pazarlıkta bir sorun çıktığı için ertelendiği, yerel seçimlerden sonra gündeme geleceği değerlendirmeleri ifade ediliyor.

SAYIŞTAY YILLARDIR UYARIYOR

Bu tartışmaları şimdilik bir kenara bırakarak, iktidarın ve yandaşlarının çıkarlarını önceleyen politikaları nasıl tercih ettiğini, bir türlü gündeme gelmeyen rehabilitasyon bedeli düzenlemesi üzerinden anlatmaya devam edelim.

Sadece çevre ve meslek örgütleri ya da yurttaşlar değil Sayıştay da raporlarında bu konunun ısrarla üzerinde duruyor. Yıllardır tüm raporlarında maden çalışmaları bittikten sonra geride kalan alanın rehabilitasyonunu şirketlere yaptıracak önlemlerin alınması gerektiğini siyasi iradeye hatırlatıyor.

Maden ve Petrol İşleri Genel Müdürlüğü’nün denetimi sonrası yazılan son raporda da bu konunun üzerinde ısrarla duruldu.

Raporda, “Yıllar itibarıyla Genel Müdürlük tarafından tahsil edilen çevre ile uyum bedellerinin, maden sahalarında yapılacak rehabilitasyon çalışmalarının maliyetini karşılayacak tutarda olmadığı” tespitine yer verildi. İktidarın bu düzenlemeyi hayata geçirme konusundaki isteksizliğine eleştiri de şu satırlarda yer aldı:

“İşletme izni bulunan ruhsatlardan her yıl hesaplanan devlet hakkının, açık işletmelerde yüzde 8’i, yeraltı işletmelerinde ise yüzde 4’ü üzerinden ruhsat sahiplerine iade edilmemek üzere rehabilitasyon bedeli adı altında bir bedel alınması, ayrıca Genel Müdürlüğe yatırılan çevre ile uyum bedellerinin değişikliğin gerçekleştirildiği tarihte çevre ile ilgili hesaba aktarılacağı hususlarında düzenlemeler öngörüldüğü anlaşılmıştır. Yani yapılması öngörülen değişiklikle yürürlükteki mevzuatta işletme ruhsat bedeli üzerinden alınan çevre ile uyum bedeli yerine işletme izni bulunan ruhsatlar için tahakkuk edecek devlet haklar üzerinden rehabilitasyon bedeli alınması şeklinde dinamik bir sistem planlanmakta olup 2020, 2021 yılı Sayıştay Denetim raporlarında bulgu konusu edilen hususla ilgili 2022 yılı denetim döneminde de henüz bir mevzuat çalışması tamamlanmamıştır.”

ABD’DE YAPILAN TÜRKİYE’DE YAPILMIYOR

Termik santralların bacalarına filtre takma zorunluluğunu sürekli erteleyen iktidar, aynı tutumunu madencilik alanında da sürdürüyor. Sermayenin karına kar katması için ekosistemin tahrip olmasına göz yumduğu gibi sonrasına dönük sınırlı düzenlemeler nedeniyle de olsa şirketlerin ek maliyete katlanmasına razı olmuyor.

ABD’de 50 milyon dolar yatırım yaptığı bir projede ortaya çıkan kaza sonrası 1 milyar dolar harcamak zorunda kalan uluslararası sermaye de elbette taşını, toprağını talan ettikten sonra basıp gidebileceği bir ülke olan Türkiye’yi tercih ediyor.