İktidar bloku siyaseti soğutmaya çalışıyor. Erdoğan’ın karşısına kimin çıkacağının peşine düşen yandaşlar da bunu destekliyor. Değişen iklimin bir anlamı olacaksa eylemli bir muhalefet çizgisinin derinleştirilmesi önemli.

İktidarın taktiği siyaseti soğutmak
Rejimin yarattığı yoksulluğa karşı ülkenin dört bir yanında eylemler yapıldı. (Fotoğraf: BirGün)

AKP, kurulduğundan bu yana en büyük yenilgisini alırken en az bu kadar önemli olan başka bir vaka da CHP’nin en çok oyu olarak birinci parti olması. Bu beklenmedik olay siyasetin ikliminde ciddi bir değişime neden oldu. Geleceğe dair hesaplar yenilendi.

Erdoğan ve Bahçeli’nin hâlâ düşünme aşamasında olduğunu söylemek mümkün. Yaşananları sıradanlaştıran “Halk bize küçük bir uyarı verdi” noktasına çeken bir taktikle siyasetin yükselen temposunu düşürmeye çalışıyorlar. Kısa vadede alternatiflerinin de çok olmadığı görülüyor.

Erdoğan ve Bahçeli Mart 2019 seçimlerinden sonra da benzer bir süreç işletmiş, yenilgi unutturulmuş muhalefet partilerinin 4 sene sonra yapılacak seçime kilitlenmesi sağlanmıştı.

SABAH’IN MANŞETİNE BAKINCA

Çok uzun yıllar sonra CHP’den bir isim Sabah gazetesinin manşeti oldu. Hem de bir söyleşiyle. Yavuz Donat sordu, CHP Genel başkanı Özgür Özel yanıtladı. Sabah Gazetesi’nin bu tutumu “hava değişiyor mu” sorularıyla tartışılmaya başladı. Özellikle de Özel’in Cumhurbaşkanı Erdoğan’la temas kurup kurmayacağını daha doğrusu Beştepe meselesine nasıl yaklaşacağını duyurmak istemiş. Orada da kendince “makama saygı” başlığı adı altında istediğini almış görünüyor. Devletin başında Erdoğan’ın olduğunu bir kez daha Özel’e söyletmiş oldular. Öyle üzerine tahlil yapılacak, “siyasi hava yumuşuyor” değerlendirmeleri yapmak için çok erken olduğunun altını çizelim.

Bununla birlikte söyleşide sorulan bir soruya verilen yanıta önümüzdeki günlerde yaşanacakları da hesaba katarak parantez açmakta fayda var.

ERDOĞAN EN ÇOK NE İSTER?

Yıların gazetecisi Yavuz Donat, CHP Genel Başkanı Özel’e Ankara ve İstanbul Belediye Başkanı İmamoğlu ve Yavaş’ı sordu. Ne garip bir tesadüf ki aynı gün Hürriyet’te Abdülkadir Selvi tam da bu konuyu işleyerek “İkili arasında rekabet erken başladı” diye yazmış. Gerçekten güzel tesadüf oldu.

Selvi bu meseleyi her hafta en az bir gün yazacağı için tekrar Donat’ın söyleşisine dönmekte var.

CHP Genel Başkanı Özgür Özel’in yanıtı şöyle: “Maçın son dakikasında bir penaltı kazanıldığında, teknik direktör, ‘Bırakın ben atacağım’ demez... En formda oyuncusuna gol attırır. Belediye başkanlarımız kendi aralarında çok iyi işler yapacaklar... Günü geldiğinde de arkadaşlarımızdan biri Cumhurbaşkanı adayı olacak.”

Umarız Özel’in bu açıklaması çok planlı olmadığı belli olan bir söyleşide ayaküstü söylenmiş bir söz olsun ve öyle de kalsın. Çünkü bu demeç daha şimdiden dört yıl boyunca ülkenin Erdoğan’ın rejimiyle, onun istediği biçimde yönetileceğini kabul etmek anlamına geliyor. Yapılacak en önemli faaliyet de 4 yıl sonra Erdoğan’ın karşısına kimin çıkacağına karar vermek olarak anlaşılır.

Tıpkı 2019-2023 yılları arasında yaşandığı gibi. Kim iyi çalışıyor, kimin reytingi yüksek ve en nihayetinde kim aday olsun tartışmasıyla geçecek bir dört yıl ne ülkeye ne de muhalefete bir şey kazandırır.

Bu olsa olsa Erdoğan’ın yazının başında ifade ettiğimiz “siyaseti soğutma” girişimine destekten başka bir sonucu olmaz. Bir de muhalefet içinde kişiler üzerinde başlayan bir saflaşma ve ayrışma.

İKİ SANDIK ARASINDA NE OLACAK?

Türkiye çok yakıcı bir ekonomik kriz içinde. O kadar yakıcı ki toplumsal yapıyı tümden tahrip etme noktasına geldi. Milyonlarca insan sadece başını sokacak bir yer, karnını doyuracak bir iki lokma için çalışıyor. Gezmek, eğlenmek, dinlenmek hiçbiri yok. İşsiz kalma korkusu, gelecekten duyulan derin endişenin yanı sıra yağmayla, çalmayla, baskıyla süren bir idari yapı. Ülke bir batağın içinde.

Tüm bu tabloyu bir seçime havale etmek yapılacak en büyük hata olur.

Değişen iklimin, muhalefetin eline geçen belediyelerin bir anlamı olacaksa bu ancak bugünden eylemli bir muhalefet çizgisinin derinleştirilmesiyle mümkün kılınacaktır.

Yerel seçim sonrası 1989’a bakıp “oradan ders alacağız” demenin çok anlamı yok. Ders alınacaksa bunun tarihi 2019-2023 tarihi arasıdır.

Ülkenin acil ekonomik sorunlarına müdahale etmeyen, kaybedenlerin yanında durmayan, demokrasi talebini öne çıkaramayan, rejimin karşısında dört yıl boyunca mücadele etmeyen bir muhalefet olursa bir kez daha Aziz Nesin’in “Du bakalım n’olacak” hikayesinin gerçeği ile karşılaşırız.

Erdoğan ya da başkasıyla önce siyaset soğutulacak, rutine dönüşecek, sınır ötesi operasyon derken sonuç yine aynı.

Bir söyleşiden bu çıkar mı diyenler haklı olabilir. Ama Ekim 2022-Mayıs 2023 arasında yaşananları ara ara hatırlamakta ve hatırlatmakta büyük yarar olabilir.