O ne müthiş kavgaydı öyle. Şu bizim sessiz sakin, halim selim, mülayim mi mülayim görünüşlü Sağlık Bakanı’mız… Daha  iki

O ne müthiş kavgaydı öyle. Şu bizim sessiz sakin, halim selim, mülayim mi mülayim görünüşlü Sağlık Bakanı’mız… Daha  iki gün önce Zonguldak’ta “medya kalemşörleri” dediği bazı yazarlar için, “Bunların insan sevgisi, köpeklerine duyduğu sevgiden azdır” diyen Recep Akdağ… Meğerse ne kadar da öfke, hiddet ve şiddet doluymuş.
Başbakanı Recep Tayyip Erdoğan’la selefi Osman Durmuş, geçtiğimiz Salı günü, Meclis’te… “Emine Erdoğan, türban, GATA, peygamber benzetmesi” üzerine tartışmaya başlayınca… “Sesini kes, terbiyesiz herif!” diye bağırarak girmiş topa…
Sonra “Meclisin yüz karasısın sen. Otur yerine! Terbiyesiz! Yalancı! Otur yerine!” diye devam etmiş… Selefi “Terbiyesiz senin babandır” diye cevap yetiştirince… “Gel ulan, gel bakayım!” diye kavgaya davet etmiş…
Osman Durmuş “Sen gel!” deyince de kırılmasın diye önce gözlükleri muhafazayı alıp sonra ceketini sıyırarak yürümüş üzerine… Kabine arkadaşları Mehdi Eker ve Faruk Özak’la BDP’li Hasip Kaplan zor tutmuşlar.
Anlayacağımız, Osman Durmuş’u Allah kurtarmış…
Neyse… Mevzuumuz o kavga değil.
•••
Türban…
Her ne kadar… Politik İslamcılar tarafından politik bir simge ve politik mücadelede koçbaşı olarak kullanılıyor olsa da…
Her ne kadar… Anayasa Mahkemesi’nin kararına rağmen üniversitelerde serbest hale gelmiş olsa da…
Her ne kadar… Tartışma üniversiteli kızlar üzerinden yürütülürken… Devlet dairelerinde, en çok da Recep Akdağ’ın Bakanlığı’na bağlı devlet hastanelerinde yaygınlaşsa da…
Her ne kadar… Türbanını çıkarmadığı için üniversite kapısından çevrilen genç kızları gören İslamcı koç yiğitler… “Bacımın namusuna el uzatamazsın” diye efelenirken… Polis türbanlı TEKEL işçilerini tartakladığında tıslarını çıkarmasalar da…
Her ne kadar… Üç yıl önce yaşanmış bir olayı bugün tekrar açmak manidar gözükse de…
Başbakan’ın eşi Emine Erdoğan’ın, türbanlı olduğu için GATA’da hasta ziyaretine alınmaması…
Hiç şüphe yok ki…
Hasta haklarına da… Hasta yakınları haklarına da… İnsan haklarına da aykırıdır.
Bu konudaki tavrımızın koşulsuz-şartsız, tereddütsüz-ikirciksiz olması gerektiği de açıktır.
•••
Ancak… Bununla birlikte…
Tam da Emine Erdoğan’ın maruz kaldığı davranışın memleketin gündemine oturup Meclis’te kavgaya yol açtığı günlerde…
Her fırsatta laikliğe bağlı olduğunu beyan eden Başbakan’ın Başmüşaviri Yıldırım Ramazanoğlu’nun… GDO’lu ürünleri savunmak için yaptığı konuşmada Kuran-ı Kerîm’den ayetleri şahit göstermesini de…
Laik devletin Diyanet İşleri Başkanı Ali Bardakoğlu’nun… “Akşamları yarım saat televizyonu kapatın, Kuran bilen ev halkı okusun. Evde Kuran bilmeyen var ise ses kayıtlarından yardım alsın” diye fetva vermesini de…
Daha dün Topkapı Sarayı’ndaki İdil Biret konserini “kutsal mekânlarda şarap içilecek” diye hedef yapanların… Bugün de, yeryüzüne bir porno yıldızının bedeninde düşen meleğin hikâyesini anlatan tiyatro oyununu “Ahlaksız oyun’dan tahrik dolu mesajlar” başlığıyla hedefine almalarını… Ve henüz başlamamış bir oyun için “Sağduyulu Müslümanlar, ahlaksız tiyatronun oynanmadan kaldırılmasını istiyor. Gazetemizi arayan okurlar da bu rezilliğe tepki gösterdi” diye yazmalarını da…
Denizli Tabip Odası’nın düzenlediği “Ilımlı İslam ve Bilim” toplantısından sonra yaşananları da…
Gözden kaçırmamalıyız.
Denizli’de ne mi oldu?
Onu da cuma günü konuşalım.