Kristof Kolomb, yeni 'keşfettiği' toprakların insanları hakkında İspanya Kraliçesine şöyle yazmıştı,1493'ün Şubat ayında: “Yeryüzünde bunlardan daha iyi bir ulus bulunmadığına Majestelerin önünde ant içebilirim. Komşularını kendileri kadar seviyorlar, konuşmaları son derece tatlı ve kibar, konuşurken hep gülümsüyorlar. Elli adamla bu halkın hepsini boyunduruk altına alabilir ve onlara her istediğimizi yaptırabiliriz.”

Üç cümlede insanlıktan nasıl çıkılabileceğine dair daha iyi bir örnek olamaz herhalde...

Kolomb'un mektubundan kısa süre sonra, güney ve kuzey kıtanın yerlilerine yönelik katliam seferleri başladı. Avrupa'dan akın eden beyazlar, öldürebildikleri kadar çok Kızılderili'yi öldürüp kalanları 'rezervasyon' adı verilen bölgelere kapattılar.

Bugün gerçek kızılderili karakterler görebileceğimiz çok sayıda belgesel film ve haber görüntüsü var. İzlerseniz fark edeceksiniz: Kızılderililer bu yapımların neredeyse hiçbirinde gülmüyor. Kolomb'un dünyası, 500 yılda yerlilerin yüzündeki tüm tebessüm izlerini silmeyi başardı.

∗∗∗

"Merhaba. Benim adım Sacheen Littlefeather. Ben bir Apaçi ve Ulusal Kızılderili Olumlu İmaj Komitesi'nin başkanıyım. Bu akşam, benden uzun bir konuşma yapmamı, şu anda zaman darlığından dolayı sizinle paylaşamayacağım ancak daha sonra basınla paylaşmaktan memnuniyet duyacağım çok uzun bir konuşma yapmamı isteyen Marlon Brando'yu temsilen buradayım. Kendisi bu cömert ödülü üzülerek reddediyor.”

Mart 1973'te Oscar Ödül Töreni'nde bu ünlü konuşmayı yapan genç kadın aslında kızılderili değil Meksika kökenliydi ama ömrü boyunca kızılderililerin hakları için mücadele etmiş bir oyuncuydu. Godfather/Baba filmindeki muhteşem oyunculuğuyla ödüle layık görülen Brando'nun bu zarif protesto için Littlefeather'ı seçmesi tesadüf değildi tabii. Genç kadın konuşmasını sürdürdü: “Bunun nedenleri, bugün sinema sektöründe Amerikan Kızılderililerine reva görülen muamele...” İşte tam o an, salonu dolduran smokinli ve tuvaletli zarif Hollywood sakinleri, alkış ve “Yuuh!” sesleriyle Littlefeather'ın konuşmasını kesti.

Daha fenası, ününü kovboy filmleriyle kazanan John Wayne yerinden fırlayıp genç kadına öldürme kastıyla saldırmak istedi. Neyse ki güvenlik görevlileri tarafından zar zor durduruldu.

Gecenin sonunda 'en iyi film' ödülünü sunmak üzere sahneye çıkan Clint Eastwood, “Bu ödülü, John Ford westernlerinde vurulan kovboylar adına mı sunmalıyım acaba?” diyerek Littlefeather'la ve temsil etmeye çalıştığı acı tarihle dalga geçti.

Oscar ödüllerinin ev sahibi olan Sinema Sanatları ve Bilimleri Akademisi 2022'de, yani 49 yıl sonra, 27 Mart 1973 akşamı Hollywood ünlülerinin çoğunun onayladığı ve sahip çıktığı nefret söyleminden dolayı Sacheen Littlefeather'dan özür diledi. Birkaç ay sonra da Littlefeather öldü.

∗∗∗

Bu tür özür dilemeler basit, anlamsız ya da yetersiz görünebilir. Oysa, evlatların bizzat devlet eliyle kaybedildiği, katliam sanıklarının ödül gibi cezalar aldığı, kabalığın, eril şiddetin, nobran siyasetin el üstünde tutulduğu, yüzünden tebessümü silinmiş halkların olduğu bir dünyada hiçbir özür dileme, gerektiğinden büyük ya da küçük değildir.