Ülkede hakkını arayan herkese “Teröristsiniz” demek gerçekten nefis bir hareket. LGBTİ üyesi diye kıçından element uydururcasına örgüt türetmek de muazzam. Cinsel yönelimleri terör örgütü sanan bir İçişleri Bakanına sahip olmak ise bambaşka bir ayrıcalık.

Kalacak yeri olmayanlar aslında kim, o da bu insanlık adına utanç verici açıklamalarla belli oluyor.

Yurt dışında röportajda büyük ustaya “Birçok kimseye kendinize hakaret ettiği için dava açıyorsunuz” diyorlar. Admin “Yok öyle bi şey” diyor.

***

İnkar, görmeme, kafayı kuma gömme, hayal aleminde yaşamak ya da pıt pıt şekerlenmek, adına ne derseniz deyin artık gerçeklerle iyice alakası kesilmiş bir “idare” bizi yönetiyor. Tamamen başsız bir tavuk gibi nereye gideceğimizi bilmiyoruz. Bir gün ‘evet’ dediğimize ertesi gün ‘hayır olmaz’ çekebiliyoruz. Kendi ülkemizdeki ilin adını taşıyan ve İstanbul’da imzalanan sözleşmeden, bir süre sonra “Ya böyle şey olmaz” diyerek çekiliyoruz. Artık bir dediğimiz bir dediğimizi tutmadığı gibi, neredeyse hiçbir anımız bir öncekiyle de tutarlı bir gerçeklikte var olamıyor.

***

Sürekli bir hezeyanın, bir çırpınışın içinde şaşkın şaşkın “Şimdi başımıza ne gelecek” diye beklerken, cebimizdeki para her gün biraz daha eriyor, yok oluyor.

Emeklerimiz, gençliklerimiz, hayallerimiz, düşlerimiz hepsi teker teker balçığa bulanıyor, zaman geçtikçe geçiyor ve çevremizdeki duvarlar yükselmezken biz alçalıyoruz.

***

Bakalım bu koca saçmalık nereye kadar gidecek. Ülkeyi idare edenlerin evlatlarının madde ticereti haberleri, iktidara yakın olan “ayrıcalıklı” grupların altlarındaki aşırı lüks arabalar, “Biz oraya gitmeseydik mafya çökecekti” gibi açıklamalar yapabilen idareciler derken, dibin de dibine doğru hızla iniyoruz. Bakalım bu yokuşun altında kamyonu duvara mı toslayacağız, yoksa var gücümüzle frene basıp, eş dost kim varsa bir araya gelip aracın motorunu tamir mi edeceğiz? Hababam Sınıfı’nın köyle okul inşa etmesi gibi yıkılmış hayatlarımızı yeniden tamir edip, duvarlardaki çatlakları, akan çatımızı, bağlanmayan elektriğimizi halledip, yeni ve tertemiz bir evde ne zaman oturabileceğiz acaba?

***

Bunları yapacağız gibi görünüyor. Yaşadıkça, her gün umut var. Zaten öldükten sonra açıkçası bana ne? Yani illa ki bana ne de demesem, öldükten sonra bir de tekrar buraların derdiyle dertlenmek pek mümkün değil. Hayattayız ve umutluyuz, yeniden yaşamaya, topraklarımızı tekrar yeşertmeye, denizlerimizi tekrar canlandırmaya hazırız. Bunca yıl o kadar farklı kötülüklere maruz kaldık ki, artık kötü olmamayı öğrenebiliriz. O kadar çok kez dolandırıldık ve kandırıldık ki, artık dolandırılmamayı ve kandırılmamayı öğrenebiliriz. O kadar yolda kaldık ki, yolda kalanları yoldan alabiliriz. O kadar üzüldük ki, artık sevinmeyi de öğrenebiliriz.

Bugün hava bulutlu, yarın belki yağmur yağar, sonra biraz kış var sonrası yine bahar.