Kaybeden sadece avro mu?
Son aylarda avro dolar paritesinde önemli bir düşüş yaşanıyor. Dün, parite birin altına indi. Yukarıya yönelik bir hamle yapsa da bu pek başarılı olmadı ve avro dolar paritesi birin altında devam ediyor. Avro, yılbaşından beri dolar karşısında yaklaşık yüzde 10 değer kaybetti. Bu düşüşün bir süre daha devam edeceğine ilişkin çok sayıda rapor ortalıkta dolaşıyor. Değer kaybına gerekçe olarak Avrupa Birliği bölgesinde yaşan ekonomik sorunların artarak devam edeceğine dair görüşler sunuluyor. Avrupa Merkez Bankası ile FED faizleri arasındaki farkın açılması, AB’nin karşı karşıya olduğu enerji sorunun kış mevsimi ile birlikte ekonomik aktiviteye olumsuz etkilerinin artacağına ilişkin tahminler bu değer kaybının gerekçesi olarak sunuluyor.
Peki, avronun değer kaybı bizim açımızdan ne ifade ediyor?
Avronun değerinin düşmesinin Türkiye ekonomisine etkisi birkaç kanal üzerinden olacaktır.
***
Birincisi, ithalat ve ihracatımızın yapıldığı para birimi kompozisyonu üzerinden olacaktır. Türkiye İstatistik Kurumunun(TÜİK) yayınladığı en son dış ticaret verilerinin detayına baktığımızda bu durum net bir biçimde görülüyor. 2022 yılının ilk altı ayında Türkiye’nin yapmış olduğu ithalatın yüzde 71,13’ü dolar üzerinden, yüzde 24 ise avro cinsinden. İthalat ödemelerimizde dolar çok büyük bir pay tutarken, avronun payı göreceli olarak düşüktür. Bu da bizim daha fazla dolar kazanmamız gerektiği sonucunu çıkarıyor. Döviz kazandırıcı en temel faaliyet ihracat olduğundan bir de ihracat gelirimizin döviz kompozisyonuna bakmak gerekir. Yine TÜİK’in verilerine göre, bu yılın ilk altı aylık döneminde ihracat gelirimizin yüzde 48,7’si dolar cinsindeyken, yüzde 45 avro cinsinden.
İthalat ve ihracat tutarlarımız farklı olduğundan, sadece oranlara bakmak yeterli olmayabilir. Bir de bu oranların temsil ettiği döviz miktarlarına bakmalıyız.
Yılın ilk altı ayında ihracatımızın 61,3 milyar doları doğrudan dolar geliri sağlarken, aynı dönemde avro olarak elde ettiğimiz gelirin dolar karşılığı 57,3 milyar dolardır. Bu dönemde yaptığımız ithalatın dolar/avro ayrımına baktığımızda; 126 milyar dolarlık dolar üzerinden ithalat ödemesi yaparken, sadece 42 milyar dolar karşılığı avro cinsinden ödeme yapılmış. Bu da bize gösteriyor ki avro cinsinden elde ettiğimiz ihracat geliri, avro cinsinden yaptığımız ithalat ödemesinden daha fazla. Yani, avro cinsi dış ticaretimize net olarak baktığımızda elimizde bir miktar avro fazlası oluşuyor. Bu avroları da dolara dönüştürerek dış ticaret açığımızın bir kısmını finanse ediyoruz. Avro/dolar paritesinin düşüyor olması, avronun değer kaybetmesi, elimizdeki bu avro tutarla daha az dolar alabileceğimiz sonucunu çıkarıyor. Bu da ödemeler dengesi sorunumuzun bir miktar daha büyümesine yol açar.
İkinci etki, avronun değer kaybetmesine yol açan temel unsurun AB bölgesinde artan ekonomik sorunlar olduğu için, bizim o bölgeye yapacağımız ihracat miktarında da arzu ettiğimiz büyümeyi sağlayamama riski, hatta daha düşük bir tutarda ihracat yapma olasılığıdır. İhracata bel bağladığımız bu dönemde, önemli bir pazarımız olan AB bölgesine, beklentinin altında ihracat olasılığı, ihtiyaç duyduğumuz dövizi kazanmakta zorlanabileceğimiz anlamına gelmektedir. Bir taraftan ihracatçıların girdi maliyetleri doların artışına bağlı olarak artarken, bunu değeri düşen avro cinsinden fiyat artışına gitmelerini gerektirir. Bu da Ab bölgesinden gelecek olan talebin daha fazla daralmasına yol açabilir.
***
Üçüncü etki turizm gelirlerimiz üzerinden olacaktır. Her ne kadar biz turizm gelirlerimizi dolar olarak ifade ediyor olsak da, en önemli pazarımız olan AB bölgesine turizm acentelerimiz avro olarak fiyat vermekte, turizm gelirinin önemli bir kısmı avro cinsinden olmaktadır. Dolayısıyla, avronun değer kaybetmesi, turizm gelirimizin dolar karşılığının da azalmasına yol açacaktır.