Nihayet muradıma erdim ve bir Konjo konserine gidebildim. Üstelik de, Tuvalı muhteşem grup Huun-Huur-Tu’yu konuk ettikleri bir konsere. İki yıl önceydi galiba, birbirini izleyen konserlerle beni ‘prepared piano’ manyağı yapan Borusan Müzik Evi’ne de bu yıl pek uğrayamamıştım. Cumartesi akşamı hepsi bir araya geldi. Kendimi kandırmak için uydurduğum mazeretlerin hiçbirini kabul etmedim, yorgun ayaklarım eve doğru gitmek istese de, iki Festival filmi izledikten sonra Tünel’in yolunu tuttum. Bir de baktım, Borusan Müzik Evi’nde konserin biletleri tükenmiş. Teşekkür eden bir duyuru asmışlar. İyi ki gelmişim...

Konjo, “doğaçlamanın farklı hallerinde dolaşan bir topluluk”. Sumru Ağıryürüyen (vokal), Şevket Akıncı (gitar), Orçun Baştürk’ten (davul) oluşuyor. Sumru mandolin de çalıyor ama bu konserde küçük çapta bir vurma çalgılar desteğiyle karşımıza çıktı. Onun başka konserlerini de izlemiştim. Çellist Anıl Eraslan’la kurdukları Sert Sessizler konserlerini, mesela. Elbette Şevket ile Orçun’u da tanıyorum. Ama, şans işte, gittiğim ilk ‘live’ Konjo performansı bu oldu.

Orta Asya’nın müziğini, ‘göçebe bozkır yaşantısının gizemi’ni İstanbul’a taşıyan Huun-Huur-Tu, hem geleneksel çalgıları (kopuz, Şaman davulu), hem de gırtlaktan söyleyişleriyle boğaz vokalini muhteşem biçimde kullanıyor, aynı anda iki ya da üç nota birden üretiyorlar. Yani kulağınıza gelen düdük ya da kuş sesleri, aslında insan sesi. Bu arada, Şaman davulunun sesini sabaha kadar bıkmadan dinleyebilirmişim meğer.

İstediğim yere oturabileceğimi söylediler, şöyle bir bakındım, Feridun’un (Cazkolik’in babası Feridun Ertaşkan) girişin karşısında bir yerde oturduğunu gördüm. Zaten Konjo elemanları dışında tanıdığım tek kişi de oydu. Her yerde olduğu gibi bizde de, her etiketin, her rafın, kadrolu izleyicileri var. Neyi kendilerine müzik türü olarak bellemişlerse, bir tek onu dinleyip izliyorlar, başka türlerle ilgilenmiyorlar. Cazcı kimse yoktu, rockçı da. Belki bize malum olmayan dünya müzikçiler uzakta bir yerlerde oturuyordur.

Prova yapmışlar, kaç tane bilemem ama iki tarafa da yetmiş gibiydi. Birbirlerine sıra vererek, birbirlerini selamlayarak bazen karşılıklı, bazen tek tek şarkılarını çalıp söylediler. Konjo bir ara çıkıp sahneyi Huun-Huur-Tu’ya bıraktı, sonra geri döndüler. Benim bu yıl gittiğim konserler içinde en iyisiydi. Keşke Borusan’da daha fazla sayıda benzer konserler olsa. Önceki yıldı galiba, deneysel müziğin merkezi gibiydiler. Olsun, bize bu konseri sundukları için teşekkür ediyoruz.

Çıkarken iki tane de Huun-Huur-Tu CD’si aldık ama güler yüzlü Orta Asyalı müzisyenlere imzalatmak için bekleyemedim: “Eternal” (Carmen Rizzo ile) ve “Ancestors Call”. Topluluk Ry Cooder, Frank Zappa, The Chieftains, Johnny “Guitar” Watson, Kronos Quartet ve L. Shankar ile de çalışmış.

Konjo burada, elbette. Sel gider kum kalır. 29 Nisan’da, saat 20:00’de Küçük Prens Özel Programı şerefine Fransız Kültür Merkezi sahnesine çıkacaklar. Gene Şevket, Orçun ve Sumru, bir de ressam ve müzisyen Erkin Gören, “Küçük Prens”i yorumlayacaklar. Derinlemesine bir okuma da denebilir. Metinlerde Sumru Ağıryürüyen’in Küçük Prens (Mavibulut Yayıncılık, 2010) çevirisinden yararlanılacak. Okuduğum kadarıyla, bence en iyi çeviri. Sumru’nun “Issız” adlı solo albümünün yanı sıra, Anıl Eraslan ile özgür doğaçlama ağırlıklı “Sert Sessizler”, Bir Balkan Yolculuğu grubuyla “Ayde Mori”, “Balkan Yolculuğu”; sefarad ve klezmer dörtlüsüyle “Klez-Mez” gibi albümleri de var. Orçun ile ikisi, bu Cumartesi Bağlarbaşı, Nevmekân’daki Kırıka konserine de eşlik edecek. Nihayet diyorum, Salon’da kaçırdığım Kırıka’yı da yakalama fırsatı çıktı.