1998’de DGM’de ilk savunduğum kişi Ali Araman’dı. Köyündeki evinin kapısında “mekap izleri” bulunmuştu ve salt bu “delil” ile Malatya hapishanesini boyladı. Tahliye ve ardından beraat etti. Aylar sonra bir telefon geldi, “bana bir hâl kâğıdı gönderir misin”, deyiverdi. Tutuklandığını, DGM’de yargılandığını, haksızlığa uğradığını, “Türkiye’de halının kötü olduğunu” belgelemek istiyordu. İnsanlar o zaman henüz –bugünkü gibi- Kanada yollarına düşmemişti daha.

∗∗

2016 idi, temmuz ayıydı, bir darbe denemesi yaşanmış, askerler boğaz köprüsünde, Ankara’da külliyede insanlar taramış, yüzlerce kişi bir gecede ölmüş, sakat kalmıştı. İşin ilginci o gece ilk alınanlar, hapse atılanlar binlerce hâkim olmuştu. Tellerin ötesinde aralarında –salt yirmi-otuz yıl evvel- bir dershaneye gittiği, bir bankadan maaş aldıkları için tutuklananlar vardı. Bana şöyle diyorlardı: “Çok iyi bir hâkimdim, mesleki geçmişim tertemizdir, hâl kâğıtlarıma baksınlar, görürler.”

Şu son birkaç senede “kaçanlar”ın başında beyaz yakalılar, özellikle doktorlar yer alıyor. Onlar Almanya’ya, Amerika’ya, İngiltere’ye gidiyor. Eloğlu okumuş kalifiye insanın kıymetini biliyor çünkü. Bu doktorların, okyanus ötesinden gönderdikleri mektuplarının bir adresi de Türk Tabipler Birliği. Meslek örgütlerinden istedikleri, “iyi hâl kâğıdı”. TTB, doktorlara her yıl verdikleri kâğıtların sayısının arttığını söylüyorlar. Son altı ayda “iyi hâl kâğıdı” isteyenlerin sayısı –bir rekorla- 1361’e ulaşmış durumda.

Erdoğan onlara, “giderlerse gitsinler” çoktan dedi. Türkiye’den beyin göçü yöneticilerin zerre umurunda değil. Hatta bu kesimin gitmesinden özellikle bir fayda da umuyorlar. Cahillik çünkü yatırım yaptıkları alanların başında geliyor.

Bizim buralarda şu son yıllarda nüfusun yaklaşık yüzde yirmisi kaçarcasına Kanada’ya gitti. Haritada hiç bilmedikleri kentlere, kasabalara, köylere gidiyorlar. Bulaşıkçılık, hemşirelik, kasiyerlik, çöpçülük, inşaat işçiliği gibi meslekler onları orada bekliyor. Terk ettikleri ülke zifiri karanlıklar içinde, ama vardıkları yerde de bir cennet beklemiyor onları.

Kanada’ya köyleri yakıldığından, geriye dönemediklerinden, iş ve aş bulmakta ayrımcılığa uğradıklarından, siyasi görüşleri nedeniyle istihdam edilmediklerinden ötürü geldiklerini, Türkiye’yi bu sebeplerle terk etmek zorunda kaldıklarını söylüyorlar. Türkiye’de -doğuştan beri- “kötü hâlli” görüldüklerini ilân ediyorlar. 

∗∗

Türkiye’yi terk eden herkesin umudu daha iyi bir hayat. Karnını doyurmak, çocuklarına güvenli bir gelecek kurmak. Ekonomik sebepler başta gelse de “seküler kaygılar”la gidenler de epey sayıda. Ancak gidenlerin tümü istinasız, “bu ülkede artık yaşanmaz” ruh hali içindeler.

Bu memleketin halı oldum olası iyi değil, kötüydü. Kötü hâl kâğıdı bir kaderdi bizim için. ‘1990’larda da 2024’te de. Ancak memleketteki hal hiçbir zaman bu kadar kötü de olmadı. Memleket için “iyi hâl kâğıdı” yazmak hepimizin elinde. Bunu başarmalıyız, başaracağız.