Bir önceki yıldı galiba, Kütüphanecilik Haftası için bir etkinliğe katılmıştık. Benim bildiğim, gittiğim kütüphanelerle şimdikiler arasındaki farkı/farkları anlamak için yerli-yabancı epeyce bir şey okumuştum. Öğrendiklerimden biri, sığınmacılar, mülteciler, göçmenler için birçok ülkede kütüphanelerin ne kadar yararlı olduğuydu. Anneler dil öğreniyor, birbirlerini tanıyor, dertleşiyor, yemek tarifleri alıp veriyor, çocuklarının da yarı eğitim yarı oyunla yeni ülkelerine […]

Bir önceki yıldı galiba, Kütüphanecilik Haftası için bir etkinliğe katılmıştık. Benim bildiğim, gittiğim kütüphanelerle şimdikiler arasındaki farkı/farkları anlamak için yerli-yabancı epeyce bir şey okumuştum. Öğrendiklerimden biri, sığınmacılar, mülteciler, göçmenler için birçok ülkede kütüphanelerin ne kadar yararlı olduğuydu. Anneler dil öğreniyor, birbirlerini tanıyor, dertleşiyor, yemek tarifleri alıp veriyor, çocuklarının da yarı eğitim yarı oyunla yeni ülkelerine alışmasını sağlıyorlardı. Kütüphaneler vasıtasıyla yeni ülkelere alışmanın pek çok yöntemi vardı.

Kitap öldü mü ölmedi mi, bilgisayar varken kitabın yüzüne kim bakar diyenlerle, tıpkı fırından yeni çıkmış ekmek gibi koktuğunu, kitap dediğini elinde tutman gerektiğini iddia edenlerin hiçbir tarafa gitmeyen kapışmalarının dışında bir şeyler bulmak güzel, elbette.

Bu arada ödül listelerini andıran ‘En’li listeler de buldum: En büyük, en popüler, en modern, en güzel, en güzel ve modern kütüphaneler gibi. 2016 yılındaki böyle bir güzel ve modern listesinde Beyazıt Kütüphanesi, Tabanlıoğlu Mimarlık tarafından yenilenmiş haliyle yer alıyordu. Daha doğrusu, eskiyle yeniyi bir araya getirmişler. Gene de içimden gitmek gelmiyor pek ama, belki de alıştığım şeylerden ayrı düşmek istemediğim içindir. Oysa çok eskiden, daha sonra da Hürriyet Kütüphanesi’nin başında bulunmuş Muzaffer Gökman hocanın döneminde hazır sahaflara gitmişken kütüphaneye de uğrardım. Hiç üşenmeden sıkılmadan her sorduğunuza cevap verirdi. Hatta bir seferinde bize kütüphaneyi bile gezdirmişti. Beyazıt Kütüphanesi deyince, Gökman’la birlikte Hoca Tahsin Efendi ile İsmail Saib Efendi’yi unutmak da olmaz elbette.

Sonç olarak Beyazıt Kütüphanesi üç yıl önce Dokk1 Kütüphanesi (Danimarka), Lawrence Halk Kütüphanesi (A.B.D.) ve Yangzhou Zhongshuge’nin (Çin) ardından dördüncü güzel, modern kütüphane oldu. Ama benim en çok hoşuma giden iki yıl önceki bir sıralamada, kadim çağların efsanesi olan İskenderiye Kütüphanesi‘nin modern çağda da varlığını, hatta önderliğini sürdürerek 1 numara olmasıydı.

Kütüphaneye sık giden bir çocuk değildim. Evde bir sürü kitap vardı zaten, çoğu da sevdiğim kitaplardı. Ama okulun, yani Arnavutköy Amerikan Kız Koleji’ninki iyi bir kütüphaneydi. Kütüphane görevlimiz Miss May Fincancı’nın şahin bakışları altında efendi efendi çalışır, seçtiğimiz kitapları okuyup not alırdık. Robert Kolej Kütüphanesi derken Boğaziçi Kütüphanesi’ne de gitmişliğim var. British Council’ın Harbiye’deki yerini de (daha çok video kasetler için) ziyaret ederdim. Bir de Atatürk Kütüphanesi’ni. Ancak, Latin alfabesi dışındaki alfabelerin hâkimiyeti altındaki kütüphaneler insanda hem yetersizlik duygusu uyandırıyor, hem de bu dilleri sular seller gibi okuyan çoğu genç okurlar ve araştırmacıların merhametini uyandırıyorsunuz sanki. Gerçi şimdi yarım yamalak da olsa Osmanlıca okuduğum ve bu arkadaşlardan bazılarını tanıdığım için kendimi biraz daha ait olduğum yerde hissederim herhalde ama biraz daha beklemekte de fayda var.

Kadim kütüphaneleri bağrına basmış bir ülkedeyiz. Konstantinopolis’teki İmparatorluk Kütüphanesi, iki yangına boyun eğdi. Efes Antik Kenti Celsus Kütüphanesi, Antik Çağ’dan kalan en büyük üçüncü kütüphanedir. Pergamum/Bergama’daki kütüphanenin koleksiyonunu ise Marus Antonius’un havalı bir düğün hediyesi olarak Kleopatra’ya hediye ettiği söylenir. Kraliçe de armağanı olduğu gibi İskenderiye Kütüphanesi’ne boca etmiş.

Kütüphane yazıları bir başladın mı yaz yaz bitmez. İyisi mi biz bu yazıyı bir ‘Komik Levhalar’ örneği ile noktalayalım: “Annesi-babasının tek başına bıraktığı çocuklar bir sirke satılacak.” Hemen altında da, belki de hayalidir diyorum, bir çocuğun tepkisi var: “Anneme söyledim beni bıraksın, ben de…”

Kütüphanecilik Haftamız kutlu olsun!