Multiple Skleroz (MS) beyinde ve omurilikte, mesajları taşıyan sinir telleri etrafındaki koruyucu kılıfın (miyelin kılıfı) hastalığıdır. Merkezi sinir sistemi ile organların bilgi iletişimini sağlayan omuriliğin miyelin tabakası üzerindeki fiziksel tahribatın bir sonucu olarak ortaya çıkmaktadır. Kılıfın hasar gördüğü yerlerde sertleşmiş dokular (skleroz) yer almaktadır. Bu sertleşmiş alana da plak denir. Bu plaklar, sinir sistemi içinde pek çok yerde oluşabilir ve sinirler boyunca mesajların iletilmesini engelleyebilir.

Bazı araştırmacılar, MS’e henüz belirlenemeyen bir virüsün neden olduğunu ileri sürmektedirler. Bu teoriye göre, çocuklukta veya gençlik döneminde vücuda giren bu virüs; beş, on ya da on beş yıl gibi bir süre hiçbir belirti göstermeden vücutta kalmakta, daha sonra yine bilinmeyen bir nedenle, örneğin şiddetli bir üst solunum yolu hastalığı sırasında ortaya çıkmaktadır.

∗∗

Diğer bir grup bilim insanı ise, oto-immün (vücudun kendi bağışıklık sisteminin neden olduğu) bir hastalık olduğunu düşünmektedirler. Bu teoriye göre; vücudun bağışıklık sistemi normal olarak, vücuda giren yabancı mikrop ya da viruslara karşı vücudu korumak için karşı saldırıya geçip onlarla mücadele etmesi gerekirken, MS’li kişilerde bilinmeyen bir nedenle, merkezi sinir sistemindeki sinirlerin miyelin kılıfına saldırıp onları tahrip etmektedir.

Bu teorilerin tümünün bir arada etkileşim gösterdikleri de düşünülebilir. Yani genetik olarak yatkın kişilerde, MS ile ilgili bilinmeyen bir virüsün, vücudun bağışıklık sistemini olumsuz yönde harekete geçirerek, sinirlerin miyelin tabakasına saldırmaya ve onu tahrip etmeye yönlendirdiği söylenebilir

MS belirtileri, şiddet ve seyir yönünden hastadan hastaya çok büyük değişiklikler gösterebilir. Bazı hastalarda değişik hastalık tabloları arka arkaya ortaya çıkar, daha sonra tam ya da kısmi iyileşme görülür. Belirtiler etkilenen sinir sistemi bölgesine göre farklıdır.

Bunlar arasında halsizlik, karıncalanma, uyuşma, duyu eksikliği, denge bozukluğu, çift görme, görme azlığı, konuşma bozukluğu, titreme, kol ve bacaklarda sertlik, güçsüzlük, idrar kaçırma veya yapamama, erkeklerde cinsel güç azlığı sayılabilir. Tanımlanan belirtilerin bir ya da birkaçına birlikte rastlanabilir.

Yukarıdaki bilgileri Türkiye Multipl Skleroz Derneği’nin sayfasından aktardım. Herkesin okuyabileceği, anlayabileceği sadelikte yazılmış.

Şimdi bir de Konya Necmettin Erbakan Üniversitesi Çocuk Nörolojisi Bilim Dalı öğretim üyesi Prof. Dr. Hüseyin Çaksen’in MS’e yaklaşımına bakalım.

Çocuk nörolojisi uzmanı profesör Journal of Pediatric Neurology’deki (Pediatrik Nöroloji Dergisi) “Patients’ Supernatural Beliefs on cause of Multiple Sclerosis” başlıklı makalesinde hastaların MS hastalığının nedenlerine ilişkin doğaüstü inançlarını incelemiş.

Vardığı sonuç “Bu her ne kadar bilimsel olarak kanıtlanamasa da bazı MS hastalarındaki hastalığın temel sebebinin Allah’tan gelen bir ödül, sınav ya da ceza gibi doğaüstü sebepler olduğuna güçlü bir şekilde inanıyoruz." olmuş.

Bu kıymetli profesörün, nedense çoğunluğu aynı grubun dergilerinde yayınlanan diğer bazı makaleleri de “Epilepsi ve Meditasyon Olarak Kuran Tilaveti”, “İsa Aleyhisselam’ın ‘Ölüyü Diriltme’ Mucizesi: Yoğun Bakım Uzmanlarına Mesaj”, “Babası İbrahim Aleyhisselam’ın İsmail’i Kurban Edişi: Günümüz Çocukları ve Anne Babaları İçin Bir Teslimiyet Örneği”, “Multipl Skleroz ve Manevi Sıkıntı Arasındaki İlişki”, “İbrahim Aleyhisselam’ın ‘Yanmayan Ateş’ Mucizesi: Günümüz Sağlık Çalışanlarına Dersler”, “Yenidoğan Yoğun Bakım Ünitesinde Din Vasıtasıyla Başa Çıkmanın Rolü” başlıklarını taşıyor.

∗∗

Geçtiğimiz günlerde Türkiye’nin gündeminde gene laiklik vardı.

Önce Fenerbahçe ile Galatasaray’ın Suudi Arabistan’da oynayacakları Süper Kupa finalinde Atatürk tişörtleri ve pankartlarına izin verilmemesi…

Sonra Bilal Erdoğan’ın yönetimindeki TÜGVA’nın sözde Filistin’e destek bahanesiyle tam da yılın ilk günü şeriat bayraklarıyla Galata Köprüsü’nde yaptıkları gösteri…

Ardından Prof. Dr. Hüseyin Çaksen’in MS hastalığını Allah’tan gelen bir ödül, sınav ya da ceza olarak tanımladığı “sözde bilimsel” makalesi.

Ve hayat bir kez daha gösterdi ki…

Demokrasi ve halk egemenliği için de, özgürlükler ve insan hakları için de, bilim ve tıp için de…

Laiklik şart!