Yine bir seçim geliyor. 2024 yerel seçimlerine 21 gün kaldı. Ve yine gösterilen adayların en az yüzde 50’si kadın olmadı. Hatta 2019 yerel seçim sonuçlarındaki yerel yönetimlerde yüzde 3 olan kadın temsil oranından da aşağıya düşülecek gibi görünüyor. Zira 31 Mart yerel seçimleri öncesinde erkeklerin ezici üstünlüğünün sürdüğü siyasi partilerin aday listeleri kadınlar için hiç umut vaat etmiyor. 

Siyasi partiler itinayla kadınları belediye başkan adayı olarak göstermiyorlar. Gösteren partiler de seçilemeyecek yerlerden aday gösteriyorlar, sonra da “E kadın aday gösterdik, bakın ne kadar eşitlikçiyiz” lafını da edebiliyorlar yüzleri kızarmadan. 

Biz kadınların siyasal haklarımızı elde etmemizin 1930’lu yıllarda belediye seçimlerinde oy kullanmamızla başladığını; 3 Nisan 1930’da Belediye Kanunu ile birlikte hem ulusal hem de uluslararası siyasal karar alma süreçlerine dâhil olmamız, 26 Ekim 1933 tarihinde köy ihtiyar heyeti ve muhtarlık seçimlerine katılmamız, 5 Aralık 1934’te milletvekili seçme ve seçilme hakkına kavuşmamızla devam ettiği göz önüne alınınca geldiğimiz nokta içler acısı! Üçüncü milenyumun 24. yılının içinde bu cümleyi yazmak istemezdim ama tablo her geçen seçimde gittikçe de kötüleşiyor. Aradan geçen 94 yılda Türkiye, kadınların yerel ve merkezi siyasette temsilinde medeni bir düzeyin çok gerisinde. 

***

Birleşmiş Milletler Kadınlara Karşı Ayrımcılığın Önlenmesi Sözleşmesi’ne (CEDAW) taraf olan Türkiye’de hep başa dönüyoruz, seneler geçiyor ancak bir arpa boyu yol alamıyoruz. Sözleşmenin; kadın ve erkek eşitliğini fiilen sağlamak için taraf devletlerce alınacak geçici ve özel önlemleri düzenleyen dördüncü maddesi, fırsat ve uygulama eşitliği hedeflerine ulaşıldığı zaman bu tedbirlere son verileceğini de ifade ediyor. Yani eşitlik sağlanana kadar kota uygulaması gerekiyor. Zira bu gerekliliğe mecbur eden patriarka ile mücadele başka türlü mümkün değil. Eşit temsilin sağlanabilmesi ve eşitleyici politikaların uygulanması için, adayların en az yüzde 50’sinin kadın olması şart. Bu bir lütuf değil, bir gereklilik. Erkek siyasetçiler tarafından, yerel teşkilatların erkek yöneticileri tarafından işgal edilen koltuklarımızı alma çabamız bu. O koltukları alana kadar da bu mücadele sürecek. Bugün Türkiye’nin idari yapısı içerisinde 1389 belediye başkanlığı var, bu belediyelerin başkanlarının yarısının kadın olmasıdır doğal olan.  Türkiye Büyük Millet Meclisi’nde de 600 sandalyeden 300’ünün kadınlara ait olmasının gerektiği gibi… Tam da bu yüzden; partilerin, eşit temsil ve tam demokrasiden bahsedebilmesi için kapılarını öyle ufak ufak aralamak değil, artık ardına kadar açmaları gerekiyor. Kadınların siyasi partilere, il, ilçe ve merkez yönetimlerine katılımını arttıracak önlemleri almalı ve kâğıt üstünde bırakmayarak etkin bir şekilde uygulamalılar. Kadınların temsilinin neredeyse olmadığı bir ülkede demokrasiden söz edemeyiz. Ayrıca partilerdeki cinsel yönelim, cinsiyet kimliği, engellilik gibi ayrımcılıklara da son verilmesi elzemdir. Demokrasiden bahseden herkesin, evveliyatla kendi siyasi partisinde, toplumun her kesiminin eşit temsil edilmesini sağlaması gerekmektedir. Toplumsal eşitlik, politik eşitlikle bağdaştırılmadıkça gerçek anlamda demokrasiden bahsetmek mümkün mü? 

*** 

Kadınların genel olarak siyasette düşük oranda temsil edilmelerinin en temel nedenleri, ataerkil toplum yapısı, siyasetin erkek egemen bir yapıya sahip olması, kadınların ekonomik açıdan özgür olmaması olarak özetlemek yanlış olmayacaktır.  Kadınların parlamentoya oranla yerel düzeyde temsil oranının oldukça alt sınırlarda kalmasının en önemli nedeni ise yerel düzeyde geleneksel ataerkil değerlerin toplumda baskın olması. Geleneksel ataerkil değerlerin yerel düzeyde daha baskın olması katılımı zorlaştırmakta. Yerel düzeydeki bu baskın ataerkil yapının kırılması gerekmekte. Örneğin, siyasi partiler seçim beyannamelerinde kadının biyolojik olarak farklı olmasından ziyade ona yüklenen rolün sınırlarına vurgu yapmalıdırlar. 

Türkiye’de kadınlar 1930’da yerel seçimlere katılma hakkı elde etmelerine karşın temsili katılım oranı utanç verici. Bu nedenle kadınların yerel düzeyde temsil oranlarının attırılması için aktif olarak yerel yönetimlerde söz sahibi olmaları gerekmekte zira siyasal yaşama katılımın ilk basamağı yerel yönetimlere katılım olduğunu biliyoruz.  Türkiye’de belediye başkanları arasında kadınların oranı yüzde 1,65! Yani 2024 yerel seçimlerinin de cinsiyeti belli. Mart’ın sonunda beklenen bahar gelecek mi? Yoksa kara kış daha uzun yıllar sürecek mi?