Sercan Meriç

sercanmeric@birgun.net

Maya Perest "Aşk... Hem dünyevi aşk hem de yaşama duyduğunuz aşk. Müziğin kendisi bence zaten sadece ışık, sadece güzellik. Dünyada öyle aydınlanıyor gibi hissediyorum; sanatla... Ben de onun bir parçası olmak istiyorum" diyor.

Maya Perest: Müzik bir ışık, dünya da onunla aydınlanıyor
Fotoğraf: Sercan Meriç

Başarılı müzisyen Maya Perest, son olarak “Bana Sor” şarkısını dinleyicilerle buluşturdu.

Bugüne kadar yayınladığı “Yok Bana Bu Cihanda” ve “Konstantinopolis” şarkıları ile müzikseverlerin beğenisini toplayan Perest, son şarkısında farklı bir tarzla karşımıza çıktı.

Maya Perest ile hem son şarkısını hem de müzik serüvenini konuştuk…

Yeni şarkınız “Bana Sor” dinleyicilerle buluştu. Bu yeni şarkıyı dinleyicilerle buluşturmanın heyecanı sizin için ne anlama geliyor?
Hayat güzel gidiyor. Hiç bu kadar eğlendiğim bir işim olacağını tahmin etmemiştim. Yeni şarkılarım birbirinden hep farklı ve “Bana Sor” da benim bu keşfimin bir parçası. Bana destek veren arkadaşlarımla ve meslektaşlarımla çalıştığım için zaten çok içime de sinen bir iş oldu. İlk elektronik altyapılı işlerimden birisi oldu. Dahası da olacak. 

Nasıl bir keşif sürecinden bahsediyorsunuz?
Bir yandan arabeski kabullenme yolculuğu oldu. “Bana Sor” isimli Ferdi Tayfur’un da çok ünlü şarkısı var. İsim olarak oradan da esinlenmem gittikçe Türk müziğine yaklaştığım bir yolculuk demek. Besteyi yaparken de kendimle barışma sürecim diyebilirim. Gittikçe daha kişisel besteler yaptığımı düşünüyorum. Belki olgunlaşma gibi bir şeydir bu müzikte. 

“Yok Bana Bu Cihanda” ve “Konstantinopolis” sizin en çok bilinen şarkılarınızdı. Müzik yolculuğu nasıl başladı sizin için? Planladığınız gibi gidiyor mu serüveniniz?
Hem evet hem de hayır. Konservatuvarda hazırlık okurken, 10-13 yaş arasında, sıkı bir piyano eğitiminden geçtim. Ondan sonra dedim ki “Bu kadar sıkı bir eğitimle müziği ben sevemeyeceğim.” O sıralarda başka hobilerim de vardı. En iyisi konservatuvara girmeyeyim dedim. Ama devam ettim. Benim için de sürpriz oldu. Babamın aldığı bir piyano vardı, onunla besteler yapmaya başladım. Hiç bunun mesleğim olacağını düşünmemiştim. Hayal etmiştim hep. Astronot olmayı hayal eden bir çocuk gibiydim... Ondan sonra da bir baktım ki birkaç yanlış karar sonucu birbirini tetikleyen olaylar beni şu an olduğum yere getirdi. Çok doğru bir yere getirmiş. O yüzden üniversitede okuduğumuz bölümü kalıcı saymamalıyız. 

ekşisözlük’te “Maya Perest’i dinlemek Hümeyra, Fikret Kızılok dinlemek gibi bir his veriyor” şeklinde bir mesaj yazılmış. Bu isimlere kendinizi yakın hissediyor musunuz?
Kendimi zaten yakın hissettiğim ustalarla ekşisözlük kadar bir yandan da acımasız bir platformda karşılaştırılmak büyük bir şans. Bir yorum yazılınca korkarak giriyorum ekşisözlük’e… Çok minnettarım. Çok güzel bir kitlem var. İlk kötü yorum ne zaman gelecek diye arkadaşlarımla esprisini yapıyoruz. Fikret Kızılok, annemin bana tanıttığı bir sanatçıydı. Bizzat kendisiyle tanışma fırsatı da olmuş. Tabii ki içime işledi. Hem ruhu hem müziği... Tülay German’la ilgili de aynı şeyi söyleyebilirim. Onu da üniversite yıllarımda dinlemeye başladım. Bunu bilmeyen dinleyicilerimin bu bağlantıyı yapmış olması beni çok mutlu etti. 

“Müziğim kadim temalardan besleniyor” diyorsunuz. Nedir o kadim temalar?
Albert Camus’nün bir sözü var; “Sanatta ortak olanı bulmak, bireysel olanı bulmaktan daha zordur, daha önemlidir” diye. Ortak olan zaten kadim olan… Herkesin paylaştığı hisler, duygular etrafında bestelerimi yaparken beslendiğimi düşünüyorum. Bir beste ne kadar farklı olursa, o kadar başarılı olur diye hissetmiyorum. Ayna gibi… Dinlediğinde benimle aynı şeyi hissetmesi benim için daha önemli. 

“Bana Sor” şarkınızda “Hançeri gül sandık” sözleri kişisel bir ifade mi yoksa toplumsal olarak yaşadıklarımızın karşılığı mı?
Sanırım o benzetme herkesin kendini özdeşleştirebileceği bir benzetme... Herkesin yaşamış olduğu bir duygu olduğunu düşünüyorum. Türk motiflerinde de çok var. Ben de demek ki o benzetmeyi yapacak kadar duruma aşina olmuşum diye düşünüyorum. 

Sizin müziğinizde Halk müziği etkisi de çok yoğun. Halk müziği ne anlama geliyor sizin için?
Şarkılarımızı yaptığımız Dündar Hızal ile beraber beslendiğimiz alanlardan birisi de Halk müziği… Beste yaparken bazen ben daha modern bir melodi yapıyorum. O üstüne çok kadim sözler koyuyor. Şarkı yine Halk müziği unsurları içeriyor. Bazen de ikimiz de aynı şeyi düşünüyoruz. Dündar Hızal çok değerli bir şair ve çok değerli bir dost benim için ve onun sözleri olmasaydı Maya Perest’in Perest’i olmazdı. 

Halk müziğinin o sihri ne ifade ediyor sizin için?
Yurtdışında üniversitede okuyorken çok yalnız hissettiğim bir dönem oldu. Gurbetteydim bir anlamda. İnsan ailesini özlüyor. Özellikle kötü dönemlerden geçerken... Ben de o zamanlardan bir tanesinde TRT Türkü’yü açtım. Normalde o kadar Türkçe müzik ve türkü dinlemezdim. Demek ki çok susuz kalmışım orada. O gece beni iyileştirdi. Sabah uyandığımda annemden bağlama istedim. 

Daha sonra sevdiler mi sizin şarkılarınızı?
Çok sevdiler. Eksik parçan buymuş dediler. Dolayısıyla türkü benim için hem sadeliği hem de yalınlığı temsil ediyor. Konuya direkt girmesi açısından benim hislerimi de çok iyi tercüme ediyor. 

Ufukta da yeni bir çalışmanız var. Onlar da türkü formunda mı olacak?
3 şarkılık bir EP hazırlığındayız. Bilinen türküleri yeniden yorumlamadım, kendi bestelerimi yaptım. Aslında benim özellikle konserlerimde söylemeyi çok sevdiğim türküler de var. Şimdi onlar geliyor. 

Bugüne kadar yayınladığınız şarkılar hüzünlü ve melankolik. Sizden eğlenceli şarkılar da dinleyebilecek miyiz?
Konserde çalmak istediğim parçaların da hazırlığı içindeyim. Var... Yaza doğru çıkarmayı planladığım şarkılar var. Güzel zamanlar, güzel havalar şarkılarım duruyor. 

Arabeski kabullenme sürecinde olduğunuzu söylediniz. “Arabesk yeniden yükseliyor” şeklinde bir argüman var. Bunun sebebi ne sizce?
Müzikal olarak ben memnunum. Bizim jenerasyonumuz bir önceki jenerasyondan farklı bir şey yapmaya çalışıyor. O jenerasyon da ondan öncekinden farklı bir şey yapıyordu. Genel olarak sırf arabeske değil ama aynı zamanda akustik müziğe de bir dönüş olduğunu seziyorum. Biraz çok ses var, çok şey dönüyor. Biraz daha sade bir müziğe doğru gidiyor gibi... Popta bile öyle oldu. Geleneksel pop müzik sayabileceğimiz şarkılar artık daha sadeleşti. Tabii ki de bir sebebi kendince vardır. Ülkenin geçtiği zorluklar olsun... Arabesk zaten acının müziği, ama biz onu biraz şenlendiririz diye umuyorum.

Son olarak şunu sorayım; Maya Perest müziğiyle insanlara ne anlatmak istiyor?
Aşk... Hem dünyevi aşk hem de yaşama duyduğunuz aşk. Müziğin kendisi bence zaten sadece ışık, sadece güzellik. Dünyada öyle aydınlanıyor gibi hissediyorum; sanatla... Ben de onun bir parçası olmak istiyorum.