Hafta sonunda Eskişehir'de "İnsanca ve Birlikte Yaşam İnisiyatifT'nin toplantısında hem sevgili Hrant'ı andık hem de savaşın dehşetinden...

Hafta sonunda Eskişehir'de "İnsanca ve Birlikte Yaşam İnisiyatifT'nin toplantısında hem sevgili Hrant'ı andık hem de savaşın dehşetinden, kardeşin kardeşi vurmasının vahşetinden söz ettik. Bunları asla yaşamamak için yapılması gerekenlerden birinin de "unutmamak" olduğunu vurguladık. Dünyanın neresinde yaşanmış olursa olsun, insanlık trajedilerine karşı bir "farkındalık" geliştirmek, intikam duyguları beslemek için değil, ama aynı şeyler tekrarlanmasın diye olup biteni akıllardan çıkarmamak şart dedik.

Eskişehir ne kadar moral vericiyse, dün Ankara'ya gelen konuk o denli moral bozucuydu. Cumhurbaşkanı Gül'ün resmen davet ettiği Sudan Devlet Başkanı Ömer Ahmet Beşir törenle karşılanıp Camlı Köşk'e yerleştirildi. Sudan-Türkiye "diyalogu" Erdoğan'ın 2006'da ülkeyi ziyaret etmesiyle hızlanmış, 2002'de 35 milyon dolar olan dış ticaret, 300 milyon dolara çıkmıştı. Şimdi de, Beşir'le, bunun 1 milyon dolara çıkarılması öngörülerek askeri ve ekonomik işbirliği görüşmeleri yapılıyor. Sudan'a askeri eğitim, ortak tatbikat, karşılıklı ziyaretler ve silah satışını içeren önerilerde bulunacakmışız!

Sudan Devlet Başkanı "tanrı misafiri" olarak gelip kapımızı çalmış olsa, AKP'nin kapıyı açışını anlayacağım da, medeniyetler ittifakı peşinde koşarken, kimilerince "soykırım"la suçlanan bir liderin, Darfur'da insanlık trajedileri devam ederken davet edilmesini anlamak mümkün değil.

2003 Şubat'ından beri, Darfur'da dinsel olmaktan çok etnik temelli bir çatışma yaşanıyor ve başta kadınlar olmak üzere siviller kurban oluyor. Bir tarafta, Sudan ordusu ve hükümetin desteklediği Janjavid milisleri öte tarafta ise Sudan Kurtuluş Ordusu/Hareketi (SLA/M) ve Adalet ve Eşitlik Hareketi OEM). Janjawid milisleri 1970'lerde Çad ve Batı Afrika'dan gelen "Abala" denilen göçebe deve yetiştiricilerinden ve Kuzey Darfur'lu deve yetiştiricisi Araplardan oluşurken, SLA/M ve JEM Fur, Zaghawa ve Massalit etnik gruplarına dayanıyor.

Ne ateşkesler, ne de BM/Afrika Birliği Barış Gücü sivillerin yaşadığı trajediye engel olabildi bu güne kadar. 200 - 400 bin Darfur-lu öldürüldü, 200 bine yakını komşu Çad'a sığındı, 2 milyon insan ülke içinde mülteci oldu ve 4 milyon kişi de ülkeye gönderilen insani yardımlarla yaşamaya çalışıyor. Sudan hükümetinin organize edip silahlandırdığı Janjavid milisleri, sivilleri sığındıkları kamplarda bile rahat bırakmıyor. Yakacak odun toplamak için kampların dışına çıkan ya da pazara gitmek zorunda kalan kadınlar saldırıya ve tecavüze uğruyor.

Darfur'da insanlık suçları işleyenlerin neredeyse dokunulmazlıkları var. Konuk ettiğimiz Devlet Başkanı suçluları uluslararası mahkemeye göndermediği gibi, bakanlık pozisyonlarında tutuyor ve daha geçen hafta suçları defalarca belgelenen Janjavid liderlerinden Musa Hilal'li kendisine danışman atadı.

Af Örgütü'nün (Al) Darfur'da tecavüzün bir "savaş silahı" olarak kullanıldığını açıklayan raporu "sekiz yaşındaki kız çocukları bile tecavüze uğruyor ve seks kölesi olarak kullanılıyor. Darfur'da sürmekte olan kitlesel tecavüzler savaş suçu ve insanlığa karşı işlenen suçlar olmasına rağmen uluslararası topluluk bunu durdurmak için çok az çaba harcıyor" diyordu.

"Köydeki farklı kulübelerde, yaklaşık 15 kadın ve kız çocuğuna tecavüz edildi. Janja-vidler bazı kadın ve kız çocuklarının kaçmalarını önlemek için kemiklerini kırdı." Bu da Sudanlı mültecilerden birinin anlattıkları.

İnsan Hakları İzleme Örgütü, Gül'e yazdığı mektupta bir lideri davet etmenin onu onurlandırmak olduğunu anımsatıp, insan hakları ihlallerinden sorumlu Beşir'in davetinden duyulan şaşkınlığı vurguladı. Hiç değilse Darfur'da yaşananların Sudan liderine açıkça ifade edilmesini ve hâlâ sürmekte olan trajedinin son bulması için çağrı yapılmasını istedi. Evet, AKP ve Çankaya gerçekten medeniyet ittifakları peşindeyse, konuklarına Darfur'u sormaları gerek!

Not: Birikmiş bazı işler nedeniyle, haftaya Salı'ya kadar izninizi rica ediyorum.