Yanardağ’ın tutuklanması sadece tekil bir örnek olarak, üzerinden atlanılabilecek bir gelişme değil. Konu AKP ve medya ilişkisi olunca kısa bir tarih aralığında bile çok faza örnek bulmak mümkün oluyor. Burada önemli olan muhalefetin nasıl bir yanıt vereceğidir. Sessizliği hesaba katarsak iktidarın hem bu konuda hem de bundan sonra yapacağı hamlelere dair önemli bir zemin yakaladığını söylemek mümkün.

Merdan Yanardağ neden tutuklandı?
Merdan Yanardağ, mahkemeye sevk edilirken yakınları ile davayı takip eden vekil ve avukatlarla selamlaştı. (Fotoğraf: BirGün)

Türkiye, gazetecinin tutuklanması hele de muhalifse, neredeyse haber değeri olamayan bir ülke haline geldi. Merdan Yanardağ’ın tutuklanmasına ilk gelen tepkiler de bu yönde oldu. Kendisini muhalif olarak tanımlayanlardan bile “Bu iktidardan ne bekliyorduk ki? Alıştık artık. Serbest kalsaydı sürpriz olurdu” gibi değerlendirmeler geldi. Önemli bir kanalın genel yayın yönetmeni, yıllardır mesleğin içinde olan bir isim tutuklanıyor ve “alıştık artık” tepkisi geliyor.

HEDEFE KİLİTLENDİ

İktidar uzun süredir muhalefete yönelik iki senaryo üzerinde çalışıyor.

Birincisi, karşısında oluşan ve uzun süredir varlığını büyüterek devam ettiren muhalefet blokunu bölmek. Burada en çok kullandığı aparat Kürt meselesi dolayımıyla terör konusu. Her fırsatta buna dair hamleler yaptı, yapmaya da devam ediyor. Bu konunun yumuşak karnı İYİ Parti. Merdan Yanardağ’ın televizyonda yaptığı konuşmada bu bağlama oturtuldu ve İYİP’liler de tespih tanesi gibi dizilerek ardı sıra Saray ağzıyla konuşmalar yaptılar.

Yanardağ vakası da gösterdi iktidar tarafından terör ve Kürt kartı her oynandığında kriz yaşamak istemiyorlarsa daha demokratik ve cesurca bir tavır geliştirmek durumundalar.

İkinci senaryoda muhalefeti hareketsiz bırakma var. Dava, gözaltı, RTÜK, para cezası ve en nihayetinde kapatma gibi uygulamalarla tüm bağımsız medya mecrasına gözdağı verilmeye çalışıldı. Böylece tarikat cemaat karanlığının ortaya dökülen pislikleri daha kolay saklanacak ekonomik kriz ise görünmez kılınacaktı.

Bu konu ile ilgili Fahrettin Altun liderliğinde iktidarın önemli bir mesafe kat ettiğinin altını çizmemiz gerekiyor.

FRAGMANI İZLEDİK

Merdan Yanardağ’ın tutuklanması sadece tekil bir örnek olarak üzerinden atlanılabilecek bir gelişme değil. Tek başına bile hacimli bir analizi hak ediyor. Ama konu AKP ve medya ilişkisi olunca kısa bir tarih aralığında bile çok faza örnek bulmak mümkün oluyor.

Reuters meselesi: Bilal Erdoğan ile bir haberin yayınlandığı gazete adeta iktidarın hedef tahtası haline geldi. Kabine, Meclis ya da partide hiçbir resmi sıfatı olmayan bir isim için deyim yerindeyse Cumhur İttifakı yandaşlarla birlikte adeta ayaklandı. Kınamalar, protestolar, haberi NATO görüşmelerine bağlayanlar oldu.

Oysa altı üstü Bilal Erdoğan’la ilgili yapılan bir yolsuzluk haberiydi.

Yayın yasakları: Hatırlanacağı gibi Routers’in yaptığı haber sadece ülkenin üst düzey yöneticilerin kınaması ile bitmedi. Peşi sıra yayın yasakları da geldi.

Diğer yayın yasaklarının ana hacmi tarikat ve cemaatlerle ilgili yapılan haberlere ilişkin oldu. Urfa’dan Konya’ya oradan İstanbul’a ne kadar haber yapıldıysa tamamına yayın yasağı geldi. O kadar ileriye gittiler ki daha hazırlanmayan haber için bile yasak talep etme yüzsüzlüğü gösterilebildi.

Bu konuda bir gazetecinin yayın yasağını ihlal ettiği gerekçesiyle gözaltına alındığını da hatırlatmakta fayda var.    

CHP NEYİ BEKLEDİ?  

Merdan Yanardağ’ı tutuklayan iktidarın hedefini anlamak zor değil. İki başlıkla özetlemeye çalıştık. Burada önemli olan muhalefetin nasıl bir yanıt vereceği ya da veremeyeceğidir. Bittiği ilan edilen 6’lı Masa’da İyi Parti’nin tutumu ve diğerlerin sessizliği ile iktidarın hem bu konu şahsında hem de bundan sonra gelecek hamlelerine dair önemli zemin yakaladığını söylemek mümkün.

Burada altını çizmemiz gereken bir başka konu ise CHP’nin suskunluğu. Yanardağ’ın tutuklama haberi geldikten sonra CHP lideri Kemal Kılıçdaoğlu sosyal medyada paylaşımıyla olaya tepki gösterdi. Yaklaşık 48 saatlik linç, 24 saatlik gözaltı süresince tepki gösteren CHP’li sayısı bir elin parmağını geçmedi. Ümit Özdağ ve Cemal Enginyurt bile çok önceden reaksiyon vermeyi bildi.

Bir gazetecinin gözaltına alınmasına tepki göstermek için CHP gibi bir partiyi bu kadar uzun süre sessizliğe iten nasıl bir haklı gerekçe olabilir.

İlk akla gelen seçim sürecinde oluşan “terör” basıncından kurtulamamış olması. Oysa seçim çoktan bitti, ittifak bileşenleri yollarını ayırdı bile.

Fikir ve ifade özgürlüğünün teminatı olacağını iddia eden bir partinin tepki vermesi için konuşmanın dökümünün yapılması ve “sakınca yoktur” bilgisinin gelmesi mi gerekiyordu? Ya da adı geçen gazetecinin tutuklanması mı?

CHP’nin bir hafta önceki cemaat-tarikat yurtlarında yaşananlara verdiği geç reaksiyonun ardından bu durumun yaşanması örgütün ve yönetim kadrolarının içe kapandığının, kongre tartışmalarına boğulduğunun da göstergesi.

***

NE YAPABİLİRİZ?

Merdan Yanardağ’ın gözaltına alındığı haberinin gelmesinden birkaç dakika sonra Bursa’dan gazetemize bir telefon geldi. Arayan Kemal (Hoca) Savaş’tı. Kemal Hoca 12 Eylül darbesi sonrasında uzun yıllarını cezaevinde geçiren bir Devrimci Yol tutsağı. Hoca, Erzurum Cezaevi’nde yaşadığı bir anısını bizimle paylaştı. Onun ağzından kısaca özetleyeyim:

“Cezaevinde davamızın örülmesi için mahkemeye çıkarılmadan hemen önce TRT kameraları gelir bizi de bir masanın arkasına koyarlar önümüze dökümanlarla birlikte mühimmat yerleştirerek çekim yaparlardı. “Teröristler” falan diyerek yayınlanırdı. Çokça tekrarlandı. Biz de TRT’ye karşı eylem gerçekleştirme kararı aldık. Cezaevi koşullarında çok alternatifiniz yoktur. Aklımıza TRT’nin katkı payı altığı TEKEL sigaralarını boykot kararı geldi. Buradan bakınca saçma ve etkisiz gelebilir ama biz yaptık. Hiç de kötü olmadı. Üç sonuç aldık:

TRT’nin insanlık dışı uygulamasını önce bizim şahsımızda sonra kamuoyunda teşhir oldu.
Uygulama belli bir süre sonra bitirildi.

Ailemizin zorlukla yolladığı paraları TRT’ye yedirmemiş olduk.

Cezaevi koşullarında sağlığımız için iyi bir gelişmeye vesile olduk.”

Tam bu konuşmanın ardından SOL Parti’nin açıklaması düştü önümüze. Sosyal medya paylaşımında “Kararlıyız, dayanışmayı büyüterek, saldırıya uğrayan her mevzide birleşerek direneceğiz” diyordu. İktidarın bölerek kırmaya çalıştığı direnişi birleşerek aşmaya çağırıyordu.