Yerel seçimlere 1 ay kaldı. İktidar cephesinin adayı Murat Kurum’un kampanyasının motivasyonu İstanbullunun deprem endişesi… Bu endişeyi giderecek vaatler son derece önemli zira 6 Şubat’ta anladık ki, çeyrek asırdır olası Marmara Depremi için hazırlıklı değilmişiz. Bundan sonra nelerin vadedildiğine bakmadan önce, nelerin yapılmadığını Devlet Planlama Teşkilatı Raporları’ndan takip edelim.

Bundan 24 yıl önce hazırlanan ve 2001-2005 yıllarını kapsayan 8’nci 5 yıllık Kalkınma Planı’ndan alıntıları kayda geçirelim;

Madde 1983: Zaman zaman çıkarılan imar afları çarpık yapılaşmaya ve afete dayanıklı olmayan yerleşimlere yol açmaktadır.

Madde 1995: Yapı stoğunun büyük bir bölümü yeterli deprem güvenliği taşımadığından deprem riskinin yüksek olduğu yerlerden başlamak üzere bu yapıların deprem dayanımı bakımından sistematik biçimde güçlendirilmesi sağlanacaktır.

Madde 2007: Afet sırasında aksamadan hizmet verebilecek bir ulusal afet haberleşme sistemi kurulacaktır.

Devlet Planlama Teşkilatı’nın 24 yıl önceki uyarıları kulak ardı edilmiş, sonuncusu 2018’de olmak üzere 2000’li yıllarda tam 9 kez imar affı yasaları  çıkarılmış. 24 yıl önce yapı stoğunun depreme dayanıklı hale getirilmesi gerektiği söylenmiş ama 2021 yılı Deprem ve Zemin İnceleme Müdürlüğü’nün elindeki yapı envanterine göre İstanbul’da 1 milyon 160 bin bina bulunuyor. Bu binaların yaklaşık 800 bini 2000’den önce yapılmış. 24 yıl önce afet sırasında aksamadan hizmet verebilecek bir ulusal afet haberleşme sistemi kurulacak denmiş fakat 6 Şubat’ta acı şekilde deneyimledik ki, baz istasyonları çöken apartmanların üzerine kurulmuş, deprem bölgesiyle iletişim kopmuş.

Afet yönetimine ilişkin yapılması gerekenler sadece 8’nci Kalkınma Planı’nda değil 17 Ağustos Depremi’nden hemen sonra yine DPT tarafından hazırlanan “1999 Deprem Raporu’nda da vurgulanmış. Bu raporda deniyor ki;

Nüfus ve sanayi yoğunluğu Anadolu’daki küçük ve orta büyüklükteki yerleşmelere yönlendirilmelidir.

Az gelirli nüfusun yasal ve depreme dayanıklı konut edinmesi için gerekli finansman imkanları sağlanmalıdır.

Tehlikeli kimyasal madde kullanan ve üreten tesisler için ÇED ve Risk analizleri yapılmalı, bu tesisler deprem açısından riskli bölgelerin dışına taşınmalıdır.

Bu raporun hazırlandığı 2000 yılında İstanbul nüfusu 10 milyon. Bugün 15 milyonun üzerinde. 2000 yılında İstanbul Türkiye nüfusunun yüzde 15’İni oluştururken bugün kayıt dışı nüfusu saymazsak bile yüzde 18’ini oluşturuyor. Dar gelirli nüfusun depreme dayanıklı konut edinmesi hedeflenirken tam tersi olmuş. 2000 yılında konut sahipliği oranı yüzde 73’ken, bu oran bugün yüzde 56’ya gerilemiş durumda. Tehlikeli kimyasal madde kullanan tesisler deprem riskli bölgelerin dışına taşınmalı denmiş ama 21 siyanürlü altın madeninin 10’unun fay hattı üzerine yapılmasına onay verilmiş.

Peki tüm bunları yazan DPT’ye ne olmuş? 2011’de lağvedilmiş…

Tüm bu süreçte Emlak Konut’un genel müdürlüğü, ardından 5 yıl Şehircilik Bakanlığı koltuğunda oturan Murat Kurum diyor ki;

“650 bin konutu yenileyeceğiz”

Bu vaade dönük en popüler eleştiri, yılda 600 bin civarında konut üretilen Türkiye’de, ilave 650 bin konutun sadece İstanbul’da yapılmasının mümkün olmadığı yönünde. Üstelik aynı anda 6 Şubat Deprem Bölgesi’nin de imarı sağlanacak. Türkiye’nin inşaat kaynağı buna yeter mi? Yetmez diyerek moral bozmayalım.

Diyelim ki başarıldı… Demek ki, İstanbul’daki her 100 dairenin 14’ü bu süre içinde dönüştürülecek. Bu süre içinde 650 bin kiralık konut talebi oluşacak. Murat Kurum’un vaatlerine göre 100 bin sosyal konut inşa edilecek ve bu konutlar evlerini dönüşüme sokan ailelere kiralanacak. Peki ya geri kalan 550 bin hane? Bu haneler İstanbul’da kiralık konut ararken, İstanbul’da kiralar ne olacak?

Ne olacağını 3 yıl önce deneyimledik. Pandemide üniversiteler uzaktan eğitime başlamış ve 2021 yılının ağustos ayında uzaktan eğitime son verileceği açıklanmıştı. Okulların açılmasına 10 gün kala, uzaktan eğitime son verilmesi üzerine üniversite öğrencileri İstanbul’a koşmuş, kiralık konut talebi patlamıştı. Hala bu talep patlamasının yarattığı krizin içinde debeleniyoruz.

Plansızlık bu iktidarın karakterine dönüşmüş durumda. Eğer Murat Kurum züccaciye dükkanına giren bir fil gibi, yeni 550 bin kiralık konut talebine neden olursa, İstanbul’da an itibariyle yaşadığımız kira krizini mumla arayacağız.