Notlar tiyatrosu
Geçmişimden gelen notlara geri dönüşüm muhteşem oldu
Nedense bir şeyleri not almak için hâlâ eski usül not defteri kullanan bir insanım.
Not defteri kullanmanın bir takım olumlu, bir takım olumsuz yönleri var tabii. Öncelikle neyin notunu aldığınızı iyi yazmanız gerekiyor. Yoksa not defterinizde bir satırda “Acurbiks ve Kekomatlar” diye bir başlık bulup, ne olduğunu anlamanız yıllar alabiliyor. Hoş yıllar sonra bile hâlâ anlayamadığım notlarım var. Daha dün gece kendime “Hiç iyi bir arkadaş değilsin Kaan” yazmışım. Büyük ihtimalle de haklıyım. Kendime efendi gibi örnek olunacak bir arkadaş olamadım. Varsa yoksa Kaan’la Kaan itlik ve serserilik yapsın. Bir gün de Kaan gelip “Abi yat artık yarına işin var” demiyor.
***
Not tutmanın bir adabı olmalı. Neyin notunu nereye yazacaksınız? İzlemeniz gereken film mi, okunacak metin mi, ne nerede? Hangi not nerede duruyor, bunu da iyi düzenlemeniz lazım. Yoksa yine bendeki kötü örneklerde olduğu gibi bir satırda “Humuslu tavuk şiş dürüm, mercü çorb, künefe, soda” yazarken alttaki satırda kime ait olduğunu hatırlayamadığınız bir telefon numarası bulabilirsiniz. Neyse gelelim notlarımdan derlediğim başlıklara. Buyurun:
Ünlü telefon numarası
Mesela elimde tuttuğum siparişin altındaki telefon numarası kesin bir ünlünün telefonu. Ama kim? –Ha diyeceksiniz ki, ünlü telefon numarası nasıl olur? Ya da bir numaraya bakıp o numaranın bir ünlü ya da zengine ait olduğunu anlayabilir miyiz? Cevabım, bir yere kadar evet… Ünlüler ve zenginler cep telefonu numarası alırken nakaratlı, bol şekilli numara kullanır. Öncelikle 532 2** diye başlaması ilk etaptır. Bundan sonra 202 20 20 gibi, ya da 211 11 12 gibi ardışık, şekilli numaraları da ünlüler ve zenginler çok sever. Telefonunuzda ünlü ya da zengin telefonu varsa, numaralarına bir bakın. Dediğimi anlayacaksınız.
Bu görgü seviyesi Ermenistan’da da karşıma çıkmıştı. Zenginler plakalarını 99 EE 999 ya da 66 AZ 666 gibi numaralardan seçmeyi nedense çok seviyor. Her şeye imkânı var, plakasını neden şekilli seçmesin değil mi? Ama kimin umurunda? Sadece şeklin bana yeter, başka bir şey bilmem.
***
Kafes Dövüşü
Böyle bir şey var. Bir sürü öyle şey olduğu gibi. Van Dam filmindeki gibi insan salıp, insan avlayanı bile vardır bu dünyada. Aklına herhangi bir kötülük mü geliyor? Mutlaka yapılmıştır. İnsan o kadar acımasız olabiliyor ki, hayal gücü bazen kıt geliyor gördüğü acılar yüzünden. Neyse ya konu dağıldı. Kafes dövüşü aslında bir spor. Tabii buna spor denebilirse diyemeyiz. Bir sürü tuhaf sporumuz var insanoğlu olarak. Bence siyasiler böyle seçilsin net. Bu iş yürek ister, bu iş bilek ister, bu iş kafa ister… Reytingi de güzel olur. Parti tutan taraftarlar da sevinir bu işe. “Nasıl koydu bizim aday kafayı suratının ortasına?” diye mal mal muhabbetlere düşerler. Bu arada kafes dövüşçüsü bir arkadaşım var. Gayet de iyi ve makul bir insan. Kafesin içi korkunç olabilir ama dışındaki hayatlar daha vahşi aslında. Taraftarlık dışarıdan korkunç görünüyor.
***
Karısına “Adamsın” diyen adam
Bakın bu ilginç… Not defterinde böyle bir notu büyük ihtimalle siz de düşünmüşsünüzdür. Bir yarışma programında eşi eşsiz hokkabazlıklar yaparak arabayı kazanmaya çalışan karısına “Adamsın” diye bağırdı… Kadın da durumdan memnun görünüyordu. Adamlık her bedende var demek ki. Aynı biyoloji gibi… Karısına “Adamsın” diyen adam, kaç yaşına kadar bu davranışı tekrar eder acaba? Zamanla diline başka bir deyiş pelesenk olur belki. “Sen nasıl bir kralsın?” da diyebilir. Dil değişiyor, biz niye değişmeyelim?
***
Açıklama yaparken sırıtan yetkili
Bunca şey arasında beni en çok üzen bu. Ciddi bir açıklama yapılırken arkada, yanda, en önde pis pis sırıtan, “Biz istediğimizi istediğimiz gibi yaparız buna da kimse karışamaz” edasıyla hepimizin insanlığıyla alay eden o yetkililer. Yatacak yeriniz yok diyeceğim o da değil, lüks içinde yaşıyorsunuz. Yaşıyorsunuz ama boşa yaşıyorsunuz.