Kişinin kilo algısı, gerçek kilosunu her zaman tam olarak yansıtmayabilir. Vücut ağırlığı algısındaki bu tutarsızlık, bireylerin kilolarını daha düşük tahmin etmesiyle veya kilolarını daha yüksek tahmin etmeleridir.

Obezite ve kilo algısı problemi
Fotoğraf: Freepik

Türkiye’de Amerika ile “obezler ülkesi” olarak alay etmek çok yaygın. Amerika ve yiyecek konusu her açıldığında, illaki “ora”nın obezlerle dolup taştığı, işte bir keresinde Amerika’ya giden birinin sokakta normal kilolu insan göremediği gibi anlatımlar kaçınılmaz oluyor. Belki 20. yüzyılda Türkiye ile ABD arasındaki bu farka vurgu yapmak makul olabilirdi: Ama 2023 itibariyle Avrupa’nın en obez ülkesi olan Türkiye, %32,1 obez oranıyla Dünya’da 17. sıraya yükselmiş halde. ABD, %41,9 ilk Dünya 11.’si. “Şampiyon”, %61 ile Nauru. Sadece gelişmiş ülkeler arasındaysa ABD ve Türkiye başa baş lider konumda… Yani alay edecek bir durumda değiliz.

Sorun, ABD’de obezite konusunda atılan adımlarla gidişatın az biraz da olsa kontrol altına alınmaya başlanmış olması. Türkiye ise henüz daha sorunun varlığını kabullenmek bile istemediği bir evrede: 2008’de Türkiye’nin %16,2’si obezken, bu oran 2010’da %18,8’e, 2014’te %19,9’a, 2016’da %19,6’ya çıktı ve hızla tırmanmaya devam ediyor. Ama biz hala Amerikalılar ile alay etmeye devam ediyoruz.

Yeni yapılan bir çalışma, bunun sebebinin gençlikte başlayan bir insan psikolojisi olabileceğini gösteriyor: Avrupa ve Kuzey Amerika'daki 41 ülkeden 745.000'den fazla ergenin katıldığı bir araştırmada, kilolarını hafife alan gençlerin sayısında bir artış olduğu tespit edildi. Child and Adolescent Obesity dergisinde yayınlanan bulgular, 2002'den 2018'e kadar olan verileri kapsıyor ve kilolarını gerçekte olandan fazla tahmin edenler arasında da gözle görülür bir düşüş olduğunu gösteriyor. Araştırmayı yürüten ve uluslararası uzmanlardan oluşan ekip, kilo algısındaki bu farkındalık değişimlerinin, gençlerde kilo vermeyi amaçlayan halk sağlığı müdahalelerinin etkinliğini azaltabileceği konusunda uyarıyor.

SAĞLIKSIZ YAŞAM TARZI

Lüksemburg Üniversitesinden başyazar Dr. Anouk Geraets’in anlattığına göre, son derece etkilenebilir oldukları yaşlardaki gençler için vücut ağırlığı algısı, yedikleri yemeğin miktarı, türü ve egzersiz alışkanlıkları gibi yaşam tarzı seçimlerini etkileyebilir. Dolayısıyla, daha az ergenin kendilerini fazla kilolu olarak algıladığı bir eğilim görülüyor olması gerçekten de endişe verici; çünkü bu, bu yaş grubunda artan obezite seviyeleriyle mücadele etmek için devam eden çabaları baltalayabilir. Kilolarını hafife alan ve bu nedenle kendilerini fazla kilolu olarak görmeyen gençler, fazla kilo verme ihtiyacı hissetmeyebilirler ve bunun sonucunda sağlıksız yaşam tarzı seçimleri yapabilirler.

Elbette bir kişinin kilo algısı, gerçek kilosunu her zaman tam olarak yansıtmayabilir. Vücut ağırlığı algısındaki bu tür bir tutarsızlık, bireylerin kilolarını gerçekte olandan daha düşük tahmin etmesiyle (“eksik tahmin”) veya kilolarını gerçekte olandan daha yüksek tahmin etmeleriyle (“fazla tahmin”) olabilir. Ve tabii ki insanların kilo algısı, zamana ve mekâna göre bir miktar değişim gösterebilir. Ancak genel olarak, insanların kendi kilolarından haberdar olabilmelerini ve gerçeğe yakın tahminlerde bulunabilmelerini bekleriz.

Kilo algısındaki bozulmaları inceleyen bu çalışmada araştırmacılar, 2002 ile 2018 yılları arasında, verileri 4’er yıllık aralıklarla toplanan ve yaşları 11, 13 ve 15 olan 746.121 çocuğun anonimleştirilmiş bilgilerinden faydalandılar. Ekip, yaş, cinsiyet ve ailelerin sosyoekonomik durumuna göre ayarlamalar yaparak, zaman içinde farklı ülkelerdeki ergenler arasında kilo algısındaki eğilimleri modelledi. Buna göre:

•Kilonun hafife alınması (yani “eksik tahmin”) davranışı zamanla arttı ve kilonun fazla tahmin edilmesi her iki cinsiyette de zamanla azaldı. Kız çocuklarında bu eğilimler daha güçlüydü.

•Doğru kilo algısı zamanla kızlarda artarken, erkeklerde azaldı.

•Doğru kilo algısı, kilo durumunun eksik ve fazla tahmin edilmesindeki değişiklikler farklı ülkelerde farklılık gösterdi – ancak bu değişiklikler ülke düzeyinde fazla kilolu/obezite yaygınlığındaki artışla açıklanamadı.

Yazarlar, kilo algısı bakımından kızlar ve erkekler arasında gözlemlenen farklılıkların, ideal vücut algısı konusunda cinsiyetler arasında bulunduğunu bildiğimiz farklardan kaynaklandığını ve bu “vücut idealleri”nin de zaman içinde değiştiğini düşünüyorlar. Özellikle de kızlar için kilo durumunun zaman içinde gerçekten daha az olarak algılanması, her iki cinsiyet arasında da artık “ideal” olarak görülen atletik ve güçlü bir vücut algısının yükselişe geçmesiyle açıklanabilir.

ÇİFT YÖNLÜ ETKİ

Çalışmanın, hem klinik hem halk sağlığı üzerinde etkileri var: Doğru kilo algısındaki artış ve eksik kilo algısındaki azalma, ergenler arasında gereksiz ve sağlıksız kilo verme davranışları üzerinde olumlu bir etkiye sahip olabilirken, hafife almadaki artış doğru kilo algısını güçlendirecek müdahalelere ihtiyaç duyulduğunu gösterebilir.

Tabii ki her araştırma gibi bu çalışmanın da bazı eksikleri var. Aslında çok sayıda Avrupa ülkesini, ABD’yi ve Kanada’yı kapsıyor olmasından ötürü örneklem büyüklüğü epey fazla; ama yine de bu ülkeler, Dünya’nın tamamını kapsamıyor, dolayısıyla da genel geçer kabul görmesi pek mümkün değil. Ek olarak, her ne kadar araştırmacılar, sonucu etkileyebilecek dış faktörleri kısıtlamaya çalışmış olsalar da vücut imajı, diyet, değişen yeme alışkanlıkları veya göç gibi araştırmaya dahil edilmemiş birkaç diğer faktör de zaman içinde gözlemlenen eğilimlerde rol oynamış olabilir.

Ne olursa olsun, insanların kiloları konusunda gerçekçi bir algıya sahip olmaları hem toplum sağlığı hem de bireysel sağlık açısından çok önemli. Türkiye’de de bu tip bir araştırmanın yapılması (ve mümkünse geriye dönük verilerden de faydalanılması), bir yandan ülkemiz giderek şişmanlarken, diğer yandan bu sorunla ilgili alarm çanlarının neden halen şiddetle çalınmadığını anlamamıza ve sonraki adımları bilimsel olarak planlayabilmemize fayda sağlayabilir.