Önce yorumsuz birkaç güncel veri…

Haziran ayında işsizlik daha da arttı, yüzde 9,6’ya çıktı. Bu, TÜİK tarafından açıklanan ve hesaplama yöntemi oldukça tartışmalı resmi işsizlik oranı. TÜİK’in görmek istemediği, umudu olmadığı için ya da diğer nedenlerle son 4 haftadır iş arama kanallarını kullanmayan ve işe başlamaya hazır olduğu halde bu nedenle işsiz sayılmayanlar dahil edildiğinde oran yüzde16,3’e çıkıyor. DİSK bu oranı her ay bizlere sunuyor. Ülkede 6 milyon 299 bin insanımız işsiz, çalışabilecek olan nüfusun ancak yarısı iş bulabiliyor.

Bir yılda iş bulanların ise çoğu hizmetler alanında iş bulabiliyor, taşeron ve güvencesiz çalışmanın yaygın olduğu bu alan aynı zamanda en fazla işsizlik üreten alan olarak da öne çıkıyor.

Üniversite mezunlarında işsizlik oranı yüzde 10,5, kadınlarda ise yüzde 15,4. Ülkenin en fazla öğretmenleri işsiz… Atamaları yapılmıyor. Yaklaşık 300 bin öğretmenin içinden ancak 40 bini atanıyor ki oransal olarak bu, bugün öğretmenlerin yüzde 13’ünün atandığını gösterir. Bu oran her yıl azalıyor, 2006’da yüzde 25’lerden 2014’te yüzde 15’lere inmiş.

Dünya ekonomisi durdu, “büyüyemiyor”. Lokomotif Çin’deki yavaşlama her geçen gün daha karanlık bir tabloya işaret ediyor. Hal böyle olunca küresel talepteki gerileme en fazla fiyatların aşağı doğru seyrinde kendini gösteriyor. Emtia başta olmak üzere dünya genelinde fiyatlar aşağı yönlü giderken, bizde tırmandıkça tırmanıyor. Mutfağa düşen son 12 aydaki zam yüzde 15’e yaklaşıyor. Yeterli beslenebilmek için dört kişilik bir ailenin mutfak maliyeti aylık 1344 lira olarak tespit edilirken, buna yeterli giyinebilme, bir yerden bir yere ulaşabilme, eğitim hakkını kullanabilme ve kira, elektrik, su, yakıt gibi zorunlu masraflar eklendiğinde harcanması gereken tutar en az 4 bin 379 liraya çıkıyor. ÇSGB verilerine göre ülkede 5 milyon kişi asgari ücretle çalışıyor. Asgari ücret ne kadar? 949 lira. İş akdi, sosyal güvencesi ve emeklilik hakkı olmadan ücretsiz aile işçisi olarak çalışan ve asgari ücreti bile alamayan en az 3 milyon insan var. Bu nüfus kayıtdışı çalışanlar, kısmi-part time çalıştırılanlar hesaba katıldığında oldukça yükseliyor.
Ağustos ayında 158 işçi yaşamını yitirdi, 10’u çocuk. Yılbaşından bu yana 1138 işçi iş cinayetleri sonucu can verdi.
Hayatta kalanlar beslenebilmek, barınabilmek gibi yaşamsal ihtiyaçları için borçlandıkça borçlandılar. Ha bu arada AKP bakın borçlara ilişkin ne yaptı? Şubat 2014’te, batık kredi kartlarındaki artış artık tüm tepkileri üstünde toplandığı anda, kredi kartlarına taksit sınırlandırması getirdi. Esasında insanları tüketici kredilerine yönlendirdi. O tarihten bu yana ihtiyaç kredilerinde yüzde 27’ye yakın bir artış gerçekleşti. Kredi kartlarından aldı, bankaların yüksek dosya masrafları, sigorta bedelleri aldığı ihtiyaç kredilerine verdi. Bu arada ihtiyaç kredisi faizleri yükseldi, hem de yandaş müteahhitler konutlarını satabilsinler diye konut faizleri inişe geçerken. MB finansal istikrar raporunda hemen hemen aynı ifadeler ile ihtiyaç kredilerinin kredi kartı taksit kısıtlamasının oluşturduğu açığı ikame ettiği ve tüketim harcamalarını yukarı yönlü ittiği tespiti yer almakta. Bu da demek oluyor ki, ikinci çeyrekteki büyümenin kaynağı olan tüketim harcamalarındaki artışın bir ayağını da burası oluşturdu.

AKbabalar* iktidar olursa…
Neticede ülkede artık mevcut düzen içinde hayatta kalabilmek her türlü zor. Yaşamak zor, hayatta kalabilmek zor… Ülkenin rejim krizi devam ederken, diğer yandan ekonomik krize adım adım yaklaştığı süreç, kuşkusuz tüm bu krizleri kendi siyasal varlığı ve rejimini sürdürmek için savaşla aşmaya çalışan Saray’ın iki dudağı arasında ilerliyor.
Hükümet etmeye başladığı andan itibaren insanca yaşam hakkını yok eden, işyerlerini cehennemi bir sömürü makinesine dönüştüren, emeğin hakkı olan ücreti gasp eden, halkın varlıklarını ihale yolsuzlukları ve peşkeş usulü paylaşımlarla yağmalayan ve bu sayede kurduğu bu kirli ilişkilerle koltuğunda kalabilen iktidar, şimdi savaşla halka karşılık veriyor. Öncesiyle sonrası birleştirildiğinde ortaya nitekim tek bir hesap çıkıyor: “Ya öldürürüm ya da süründürürüm”.

*“Akbabaların başları kel, kursakları büyüktür. Ölü ya da can çekişen bir hayvan bulduklarında hepsi üşüşür. Besini paylaşırken gövdesi daha büyük ve gagası daha güçlü olana öncelik tanıyan topluluk düzenine sıkı sıkıya bağlı kalırlar.” (wikipedia)